Önceki gün üstelik saatler gayet normali gösterdiği sırada İstanbul Beykoz Anadolu Hisarı'ndaki en meşhur, en kalabalık mekan Big Chefs'te silahlar konuşuyor. Hayatını kaybeden var ve geride de bir sürü yaralı bıraktı. Bedensel yaralının dışında yürekleri, kalpleri yaralı da bıraktı. Bu tarz olaylar insanlarda ciddi hasarlar bırakabiliyor.




Tabii olay duyulduğu an insanların aklına ilk Reina olayı geldi. Ve hatta "Acaba mı?" dendi. Orada bulunan Demet Akalın da "Reina'daki gibi tarıyor o kadar kötüydü ki, öyle zannettim. Korumam yanımdaydı. Silahı vardı ben de ona 'Sık' dedim" diyor açıklamasında. İnsanın aklına direkt o olay geliyor haliyle. Çünkü hala beyinlerimizden atamadık.




Demet'le olayın gecesinde konuştum. Bana "Esin o camın kenarında ben de olabilirdim. Bitti dedim, buraya kadar. İnan kulağımda hala ses var. O çocuklar aklıma geldikçe. Ah çok kötüydü çok. Kurban keseceğim" dedi. Bu tür olaylar insanda ciddi kalıntılar bırakıyor. Özellikle orada bulunan çocukların kulağından o silah sesleri hiç ama hiç gitmeyecek.




Silah kolay alınmamalı




HER gün bir silahlı olay haberi geliyor. Gelmesine gerek de yok aslında oturun bir akşam tüm haber kanallarını izleyin. 10 haberden 4'ünde silahla adam yaralama ve öldürme olayı....




Herkeste silah var galiba memlekette, ben anlamış değilim. Her önüne gelene ruhsat mı veriliyor? Ya da pardon ben olaya çok masum bakıyorum. Her önüne gelen kolay kolay silah alabiliyor değil mi? Pardon pardon. Ama işte almamalı. Alamamalı. Silah almak o kadar zor olmalı ki... Bu durum anca böyle çözülür ama benim söylediğim bir rüya sanırım.




Size de tuhaf gelmiyor mu?




GÜN geçmiyor ki bir tuhaflık olmasın. Gün değil an geçmiyor ki bir 'son dakika' haberi olmasın. Çok var tabii ama son gelen 'son dakika'nın en ağırı 2 aylık bebeğe tecavüzdü. Size de tuhaf gelmiyor mu? Aslında tuhaf kelimesi bile hafif geliyor. Yani ne bileyim kelime bulamıyorum.




Ama ben bu soruyu devlet büyüklerine soruyorum. Hakimlere soruyorum, savcılara soruyorum. Tüm yetkililere soruyorum. Şu yasaları çıkaranlara soruyorum. Mecliste oturanlara soruyorum. Hani saç-başa giriyorlar, yumruklar konuşuyor ya mecliste. İşte onlara soruyorum. Eminim içlerinde iki aylık torunu olan da vardır. Yani 2 aylık. Konuşamaz, bağıramaz, kendini koruyamaz. Sadece ağlar. O kadar. Sadece ağlar. Soruyorum işte nasıl olacak?




Dün herkes Hülya'yı konuşuyordu




Her zaman söylüyorum Hülya Avşar yeni nesil ünlü isimlere magazin gazetecileriyle geçinme kılavuzu ve kendinden söz ettirme taktikleri diye bir kitap yazıp bırakmalı. İnanın Hülya Avşar gibi iyi gündem olabilen, nasıl gündem olacağını bilen, kendinden nasıl konuşturacağını başarabilen bir ünlü daha yok. Bu konuda çok ama çok iyi.




Uzun süredir sahneye çıkmıyordu, bir çıktı pir çıktı. Önceki gün iyi ya da kötü herkes onu konuşuyordu. Hatta birçok kişi "Kendimi bildim bile Hülya Avşar'ı konuşuyoruz" dedi. Evet öyle gerçekten. Ben de kendimi bildim bileli konuşuyorum. Ben çocuktum Hülya Avşar konuşuluyordu, 40'ıma geldim hala o konuşuluyor. Bu kolay bir şey değil hanımlar, beyler. Gündemde olmak, zirvede olmak ve kalabilmek. Öyle ya da böyle kendinden söz ettirebilmek. Kurallarını hala geçerli kılabilmek. Magazin dünyasında her zaman yerini korumak, koruyabilmek, unutulmamak kolay bir şey değil. Hülya Avşar şifreleri, taktikleri diye bir gerçek var. Sanırım 20 sene sonra da konuşuyor olacağız.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR