Geçen hafta "O da bitti yitip giden lezzetler gibi" diye bir yazı yazmıştım Beyaz Şov için. Beyaz aradı. Uzun süredir konuşmuyorduk. Sesi gayet iyi geliyor. Keyifliydi. Bana durumu şöyle özetledi, aynen aktarıyorum: "Tabii ki devam edeceğim. Ama 20'nci sene olduğu için biraz değişiklik yapalım, biraz Avrupa'daki seyircilerimizi ekrana taşıyalım istedik. Ekip olduğu gibi benimle dolaşıyor. 15 günde bir ünlü konuklarımız olacak. Türkiye'de de çekimler yapacağız. İlleri dolaşacağız. Onlar da yayınlanacak. Sezonun son bir ayında da canlı olarak stüdyoda olacağız. Bil istedim" dedi.
'BEN PES ETMEM'
Tabii ben pek tatmin olmadım ve Beyaz'a "Beyaz neden buna izin veriyorsun? Sen her hafta bıkmadan usanmadan yayın yap. 40 sene yap, 50 sene yap. Klasik ol. Dünyada bunun örnekleri var. Neden buna izin veriyorsun, neden pes ediyorsun" dedim. Bana "Asla izin vermem Beyaz Şov'un bitmesine. Ben izin vermem, pes etmem. Zaten ben istesem de ekibim istemez. Kolay mı Esin, 20 sene, dile kolay. Tabii ki devam edecek. Ama bu yıl böyle gelişti. Sezonu stüdyoda bitireceğim. Dört program yapacağım" dedi. O zaman da yazmıştım, yine yazıyorum. Bazı klasikleri korumalıyız. Ben ona inanıyorum. Bazı programları, sanatçıları, mekânları, dergileri. Ne olursa olsun. Ve Beyaz'ı da. O takım elbisesiyle çıkıp devam etmeli. Çünkü her ülkenin bazı lezzetleri olmalı. O lezzetler yok olursa işte o zaman üzülürüz. Hatta "İzleyici böyle istiyor, reyting öbür türlü olursa gelir, yoksa gelmez" demeden kalitesini koruyarak ve inatla devam etmeli bazı işler.
Kararı size bırakıyorum
Sıla'nın Demokrasi Mitingi'ne katılmayacağını açıklamasından sonra "Vatanıma hizmet etmeyen s..... olsun gitsin" dediği için hakaret davası açtığı Davut Güloğlu, "Sıla üstüne alınmış" deyip "Ben de Sıla hakkında suç duyurusunda bulunacağım" demiş.
1-Davut Güloğlu'nu nasıl bilirdiniz?
-Her zaman geri adım atan.
-Lafının arkasında durmayan.
-Hiçbir zaman kendi hakkında yapılan doğru bir haberi kabul etmeyen.
-Her şeyi inkar eden.
-Kadınları üzen. (Arşivde örnekleri mevcut.)
-Rüzgâr nereden eserse o tarafa dönen.
-Reklama bayılan.
-Hiçbir şarkısı bilinmeyen.
2- Sıla'yı nasıl bilirdiniz?
-Geri adım atmayan.
-Lafının, sözünün arkasında duran. (Şov kelimesi sonrasında üstüne çok yüklenildiği halde "Lafımın arkasındayım" dedi.)
-Hakkını savunan.
-Kadınları düşünen, koruyan, savunan.
-Güzel şarkılar yapan.
-Gazetecileri yok yere yalanlamayan.
-Şarkıları dillere dolanan.
-Konserleri tıklım tıklım olan.
Teşekkürler... Dağılabiliriz.
Ertuğrul Özkök hakkında
Ertuğrul Özkök, pazar günkü köşesinde "10 maddede niye en iyi giyinen gazeteci benim" diye bir yazı yazmış. Dün yazamadım çünkü gerçekten iyi giyinen bir İtalyanın haberini yapmıştım. O yüzden sıra şimdi geldi. Ertuğrul Özkök'e iki sorum olacak.
1-Ertuğrul Bey, hangi şarabı tavsiye edersiniz diğer gazeteci arkadaşlara. Malum bir şarap ustası olarak bu yazıyı iyi bir şarap içtikten sonra kaleme almışınız sanırım.
2-Bu nasıl bir ego. Ve bu ego nasıl şişiriliyor.
Teşekkürler başka sorum yok.
Bir küçük tavsiye
Tuba Büyüküstün ve Onur Saylak'ın beş yıllık evlilikleri üzerine kara bulutlar dolaşıyor. İkilinin boşanma bahaneleri pek komik. Bu sezon ikisi de ekranda olacak. "E o zaman çocuklar ne olacak?" gibi saçma bir boşanma bahanesi. Tuhaf. Boşandıktan sonra çocuklar ne olacak peki? İkisini de tavsiye: "Boşanıyoruz" deyin, olsun bitsin. İlla bir bahane aramaya gerek yok. Olmayınca olmuyor.