Tam Kurban Bayram'ı üzeri Tarkan'ın kendi Facebook sayfasında yayınladığı hayvan hakları yazısı mest etti beni. "İnsanlar karşısında kendisini koruyacak, savunacak gücü kudreti olmayan hayvanlara istediğimiz gibi davranamayız. Güçlü olan haklı değildir..." diye başlayıp giden yazıdan sonra evde ayağa kalkıp alkışlayasım geldi. Şaşırdım çünkü bizde sanatçıların rengi belli değildir. Hepsi transparandır, bilirsiniz. Bizimkiler pek takım tutmaz, politikaya karışmaz. Sadece ağır terör olaylarında "Terörü lanetliyoruz" diye Twit atarlar olur biter. Ne kokar ne bulaşır denir ya en gencinden en yaşlısına kadar maşallah hepsi bu durumdadır. "Takımım Galatasaray ama onları översem bu sefer Fenerliler konserime gelmez" diye düşünürler! Yanlış giden şeyler olduğu halde yönetime tek kelime laf etmezler, çünkü bu sefer de belediye konserlerini alamaz ve Varyemez Amca stili para havuzlarına burgulama atlayacak yer bulamazlar diye pek korkarlar. Bir Teoman'ımız vardı ağzına geleni söyleyen, onu da biz delirttik sonuçta. Mor ve Ötesi desen suyunu çıkarıp konserde şarkıdan çok slogan atarlar, o da fazla! Fazıl Say gibi bir değer linç edilmeye kalktı ona bile ses çıkmadı kimseden. Size ne adamın inanışından diyen olmadı. En son sokak hayvanlarının ödürülmesi yayasına karşı da pek sessiz kaldı popçular vadisi. İşin kampanyası yapıldığında ünlü fotoğrafçılara poz vermek ve "Ben de hayvan seviyorum" deyip gazetelerde yer alabilmek için güldür güldür koşar gelirler ama bu sefer "gık"ları çıkmadı. Ama Tarkan'ın çıktı, hem de nasıl çıktı. Mega-star'la Pop-star arasındaki derin uçurumun altını da çizdi işte tek hareketiyle. İyi ki varsın Tarkan, iyi ki yanımızdasın.




Tadı damağımızda




Bayram tatilinin en güzel yanı Küçükçiftlik Park'taki Enrique Iglasias konseriydi galiba. Enrique o kadar tatlı tavırlar sergiledi ki karşımızda konser bitmesin istedik. İlk çıktığında giydiklerini eleştirdik. 50 dolarlık bir sweatshirt, korkunç kesimli bir jean ve cebinden sarkan gümüş zincir inanılmaz kötüydü. Ama adamın konser boyunca çizdiği davranışlar o kadar doğaldı ki, hiçbir şeyi sorun edemedik. En güzel tarafı da 2 saat bile dolmadan bitirdi şarkılarını ve gitti. Sonra bizim konserler aklıma geldi tabii, bazen 3 saate uzayan fenalık anları! Hani Ajda-Sezen-Tarkan üçlüsüne dahilseniz anlarım uzun konseri ama dolduracak şarkınız da olmadığı için albümünüzde sırf yer kaplasın diye aldığınız dünyanın en kötü şarkılarını bile sahneye taşımak hangi akla hizmet ediyor acaba. Valla benimkine değil!






Sanat modası




Vogue'un son sayısına kapak olarak bir resmi kullanıldığından beri Taner Ceylan pek moda oldu. Eskiden kendisini bu kadar fazla görüp okuyamazdık, ben seviniyorum açıkçası. Dünya'daki değeri milyon dolarlarla ölçüldüğü halde bizim elimizdekini kıymeti bilememiz sonucu herkes tarafından bilinmemesi durumuna kılım! Yakında Art Basel Miami Beach'de eserleri sergilenecek olan sanatçının yaptığı işlere Vogue'da da göz atmak mümkün. Ceylan bir de takip ettiği genç sanatçılara da yer vermiş dergide. O genç sanatçıların arasında kendi salonumda gözüm gibi baktığım bir tablonun sahibi 24 yaşındaki Ümit Özdoğan'ı da görünce çok mutlu oldum. Bizim için çok önemli bir değer olan Tamer Ceylan'a bu kadar geniş yer verdiği için Vogue'a da ayrı bir alkış....




OLMUŞ-OLMAMIŞ




Ayşe Özyılmazel'in yaşadıklarına verdiği tepkileri anlamaya çalışıyorum ama yaptığı en yanlış hareket olan saç kesimi ve makyajıyla annesi Oya Germen'in kopyası haline gelmesini konuşmak lazım. Tamam herkes annesini dünyanın en güzel kadını olarak görür ama kendini 30 yaş daha yaşlı hale getirmek kimsenin aklına gelmez, aman sakın gelmesin de.




Nil Kartaibrahimgil'e reklam müziği yaptırmak sanırım reklam veren için bir statü göstergesi ama Nil'in fabrika hızında çıkarttığı şarkılar birbirinden kötü olmaya başlamıştı son dönemde. Fakat Pınar Süt için yaptığı şarkı sözleri itibariyle çok sevimli geldi bana da.











İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR