Günümüzde çoğunluk bir kesim var ki, "Yalnızlıktan" aşırı korkuyor. Doğru ya da yanlış hayatında mutlaka birini istiyor. Ve o ilişkisinde mutsuz bile olsa onu sürdürmek istiyor.

Özellikle bir kesim "Evlenmeliyim", "Mutsuz olsam bile evliliğimi sürdürmeliyim", "Çocuk yapmalıyım", "Hayatımda illa ki birisi olmalı", "Sevgilim olması gerekiyor" düşüncesinden öteye gidemiyor. Şahsen "Bir insan mutsuzsa zorla hiçbir şeyi sürdüremez. "Evlenmek kadar, boşanmak da var bu hayatta. Sevgilin olduğu kadar, olmaması da çok normal bu hayatta" ya da "Herkesin çocuğu olmak zorunda değil. Herkes anne ve baba olamaz" gerçekten.

Geçenlerden başından üç evlilik geçmiş bir erkek arkadaşım "Aslında hiç karmaşık değil bazı şeyler. Her şey insana dair. Evlenirsin, boşanırsın. Sonra yine denersin... Olmazsa boşanırsın. Sonra yine denersin. Bu kadar zor değil. Sen nasıl mutluysan, karşındaki nasıl mutluysa bu kadar hayat" dedi.

Üçüncü evliliğinden ayrılma nedeni, eşinin sadece "Sıkıldım" demesiymiş. Evet kadın 18 yıl birlikte olduğu eşine sadece "Sıkıldım" demiş.

Şahsen ben garipsemiyorum bir kadın olarak. Olabilir o da insan sonuçta, onun duyguları yok mu? Sıkılmış, bitmiş, tükenmiş ve yürütemiyor. Çok doğal geldi bana. Tamam kolay değil karşı taraf ama diğer taraf zorla yürütüyorsa olmaz ki. Mutsuz olurlar. Kadın açık açık ve cesurca söylemiş. Ama yanımızda olan diğer bir kadın arkadaşım, "O ne demek ya. Sıkılır mı insan?" diyerek karşı çıktı ve asla kabul etmedi.

Evlenince sıkılamaz diye bir kaide yok bildiğim kadarıyla. Ya da erkeğin sıkılması normal karşılanırken, kadının sıkılması neden karşılanmaz.. Olmamış demek ki!!! Heyecan vermemeye başlamış ilişki demek ki!!! Bitmiş demek ki!!!

Bu kadar basit yani...

Ne kadar mutluysan bir o kadar da mutlu edersin... İşin sırrı da, bu kadar ve çok basit.

Mesela anneni, babanı, kardeşini seçemezsin. Ama hayatına katacağın insanı sen seçersin. Günahıyla, sevabıyla sen seçiyorsun.

Bir taraf mutsuz, bir taraf mutluysa yürümez, bir ilişki. Üzülmek de, sevinmek de insana özgü. Önemli olan düzgün insan olmak. Hepsi bu kadar basit aslında.

Nedir düzgün insan olmak; Yalan söylememek, çalmamak, çırpmamak, iftira atmamak, kötülük yapmamak, bir başkasının ekmek parası ile oynamamak. Doğayı, hayvanı, çocuğu, kadını sevmek, korumak. Büyüklerine saygı göstermek. Bence en büyük erdem ve iyi insan olmak bu kadar kolay...

İlla ki, bir şeyleri, "Sürdürmeliyim", "Yapmalıyım", "Yürütmeliyim" diyerek entrika tadında yürümez hayat. Ve kimseye de hayatı cehenneme çevirmemek gerek. Keza kendinize de... Zaten sevimsiz bir dünyanın içinde yaşıyoruz. Bir de tabii illa ki, "Evlenmeliyim", "Yalnız olmamalıyım", "Hayatımda biri olsun" tadında yanlış ilişkiler içinde olmak da bir o kadar yorucu. Geçen gün de yazdım. Kendinize bu işkenceyi yapmayın. Benim çevremde maşallah var az biraz bu tip insanlar. Mutsuzluk içinde saçma ilişkiler içinde yoğrulup gidiyorlar.

Şöyle bir arkaya yaslanıp kendilerini izleseler kendilerinden tiksinecekler. O kadar kötü gözüküyorlar farkında değiller.

Yani hanımlar-beyler, zaten zorlu bir dünyada yaşarken kasmayın kendinizi... Hayatı daha da cehenneme çevirmeyin derim.

Alışmasın sonra hep ister

Yeni evlenmiş bir arkadaşım, "Alışmasın sonra hep ister" dedi.

Yani şunu demek istiyor: "İlk günden ev derli-toplu, temiz olursa hep böyle olsun ister. İlk günden yemek yaparsam her gün eve geldiğinde yemek ister. İlk günden ben şahane gözükürsem her gün beni böyle şahane görmek ister."

O bu cümleyi söyledikten sonra aynayı kendime çevirdim. Ve bir kez bile hayatım boyunca, "Alışır", "Alışmasın", "Aman ben bunu yaparsam hep ister" tadında bir şey söylemediğimi fark ettim.

Sonra; "Acaba sorun ben de mi? Ben mi doğruyum o mu? Ben mi yanlışım o mu?" dedim.

Aslında burada hiç doğru ya da yanlış yoktu. Karakter vardı.

Sadece ilişkilerim için değil, iş hayatımda da, dostluk ve arkadaşlarımda da hiçbir zaman strateji kurmadım, "Alışır", "Alışmasın" demedim. Olduğu gibi canım ne istiyorsa ve özellikle karşı tarafı mutlu etmek odaklı yaptım da yaptım.

Fakat yıllar içinde şu gerçekle hep yüzleştim ki, "Evet insanoğlu maalesef alışıyor ve bir kez yapmayınca suçlu seni ilan ediyor" arkadaş. Ve bu kaide asla değişmiyor.

Fakat günümüzde strateji yapan insanların iç dünyasında aşırı mutsuz ama görüntüde çok mutlu olduklarına da şahit oldum. Hangisi doğru derken ben her zaman büyüklerimi dinliyorum ve "Bildiğim yol doğrudur" diyorum...

O yüzdendir ki, tekrar ediyorum. Zorlu bir dünyada çok fazla kafanızı takmayın bazı şeylere. Biraz da kendi mutluluğunu düşünün. Canınız ne istiyorsa onu yapın.

O gün sevdiğinize yemek mi yapmak istiyorsunuz, yapın.

Sevdiğinizi mi söylemek istiyorsunuz, söyleyin.

Onu gezmeye mi götürmek istiyorsunuz, götürün.

Ona sürpriz mi yapmak istiyorsunuz, yapın.

Gerçekten bu kadar basit...

Başkası için değil, kendiniz için yaşayınca hayat çok daha güzel.

Ben kısa değilim onlar uzun

Geçen gün "Hadi gel voleybola destek ol" diye bir davet alınca koşarak gittim. Ki sonuçta işin içinde spor var. Gençler var. Milli takımımız var. Kadınlar da var. Daha ne olsun.

Spora, gençlere, kadınların içinde bulunduğu bir şeye sponsor olan herkes candır.

Türkiye Voleybol Federasyonu ile Mercedes-Benz arasında üç yıllığına voleybol milli takımlar ana sponsorluğu sözleşmesi imzaladı Kuruçeşme Divan'da.

Törende genç sporcular vardı. Hepsi pırıl pırıl gençler. Hepsi de çok başarılı. Enerjileri şahane..

Aycin Akyol, Derya Cebecioğlu, Zehra Güneş, Efe Mandıracı ile tanıştım. Evet pırıl pırıl gençler ve evet çok uzunlar. Aralarına girip poz verirken bir arkadaşım, "Esin buna cesaret edecek misin gerçekten?" diyerek beni uyardı.

Pardon da neden etmeyeyim. Cesaret ile ne alakası var!!!. Onlar bizim gururumuz. Hem ben kısa değilim ki, onlar uzun. Ki evet uzun olmaları gerekiyor zaten sporcular. Maşallahları var. Bir keresinde Hidayet Türkoğlu ile röportaja giderken özellikle düz ayakkabı giymiştim. Bazıları "Topuklu giy", "En yüksek ayakkabını giy" falan demişti. Arkadaşlar arkadaşlar. Ne alakası var. Onların işi bu... Ve uzun olsunlar ve ben yanlarında küçük çıkayım ne var Allah aşkına bunda. Benim boyum da ortada yani.. Gerçekten gerek yok böyle travmalara hanımlar-beyler. Ve tabii önceki gün benden sonra sıraya girdi bir çoğunluk bu başarılı gençler ile fotoğraf çektirdi. Evet ne güzel işte budur!!!

Milli takımlarımızın ve gençlerimizin ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceklerine de canı gönülden inanıyorum. Ve onlara da söz verdim. Bu sene fırsat buldukça maçlarına gideceğim.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR