Çok garip zamanlardan geçiyoruz. Korona ile birlikte değişik tuhaf acıların da varlığını keşfetmiş oluyoruz.

Bir yandan "Aşı olmam" diye direten bir kesim. Bir yandan "aşı olun aşı olun" diye bağıran bir kesim. Ve bir yandan kayıplarımız.

Şu acılı günlerden geçerken "Aşı" karşıtı insanları anlamak mümkün değil. Şimdi mesela, "Aşı olmam" diye inleyen bu kesimin bu acıları hissetmemesi mümkün mü?

Mesela Alişan'ın acısını hissetmemek kardeşi Selçuk Tektaş'a üzülmemek mümkün mü?

Düşünün bunca zamandır ne kayıplarımız oldu. Ne değerli, ne iyi insanlar hayatını kaybetti. Ve kaybetmeye de devam ediyor.

Ve "Aşı olmam" diye bağıran bir kesim de bu dünyada nefes alıyor.

Yapmayın etmeyin.

Kendinizi düşünerek başkalarına zarar veriyorsunuz.

Bakın Selçuk'u tanısaydınız eminim siz de çok fazla acı yaşardınız. Ben tanıyan şanslı guruptayım. Çünkü Selçuk bu dünyaya gelmiş özel ve çok iyi insanlardandı.

Saygısını, sevgisini, güler yüzünü bir an bile olsun eksik hissettirmedi. İnsanlarla paylaştı güler yüzünü.

Hemen hemen her gün Nişantaşı'nda karşılaşırdım Selçuk ile. Herkese güler, selam verir samimiyetini paylaşırdı.

Eşinin de "Beni hiç üzmedin. Teşekkür ederim" diye feryadı işte bu yüzden.

Düşünün günümüzde eşi tarafından hırpalanan çok insan ve kadın var. Bir kadının böyle feryat etmesi, dostlarının ailesinin bir insanın arkasından "Çok iyi insan diye" söylemesi çok ama çok önemli.

Ne kadar paranız bile olsa. Hanlarınız, hamamlarınız olsa bunu satın alamazsınız. İnsanlık başka bir şey. Selçuk Tektaş o özel insanlardandı. Mekanı cennet olsun. Ailesine, Alişan'a, eşine, çocuklarına, sevdiklerine Allah sabır versin.

Güle güle Selçuk. Biz seni tanıdık ve çok ama çok sevdik. Huzur içinde uyu güzel insan.

Ölümü konduramamak

Bazı insanlar için, "Ölümü kondurmadım" cümlesi kullanılır.

İşte Selçuk Tektaş için de bu cümleyi duydum sık sık. Ölüm kimseye yakışmaz ama bazı insanlara gerçekten hiç yakışmıyor. Bazıları da "İyi insanlar ne çabuk bu hayattan göçüyor" dedi. Evet Selçuk Tektaş iyi bir insandı. Daha hakkında bir kötü bir şey duymadım kendisinin. Ancak ben bu cümleleri duyduğum zaman ya hayatını erken kaybetmiş bazı insanlar için, "Allah'ın sevgili kuluymuş gerçekten erkenden yanına aldı" ya da "Bu dünyaya gelmelerinde bir neden, bir sebep vardı. Geldiler görevlerini yapıp gittiler" derim. Bakın Selçuk hayatını kaybettiği andan itibaren etrafımda herkes "İyi insan", "İyi insan olmak", "İyilik" hakkında daha çok konuşmaya başladı. Demek ki neymiş; Selçuk'un kaybıyla son zamanlarda unutulan iyilik, saygı, sevgiyi yeniden konuşmaya başladık. Evet gerçekten bazı insanların bir misyonu var. O sebepledir ki, ölüm hiç kimseye yakışmıyor. Ama iyi insanlara hiç ama hiç yakışmıyor. Selçuk'a da hiç ama hiç yakışmadı. Konduramıyoruz, kondurtmadık. Sanki Nişantaşı'nda her zaman gördüğüm sokakta yeniden göreceğim onu. Sanki Selçuk hep orada. Ne gerek vardı Nilgün Belgün, beraber olduğu ilk genç erkeğin Yıldız Tilbe ve Sezen Aksu'nun paylaşamadığı adam olarak tanınan Uzay Heparı olduğunu itiraf etmiş. Nilgün Belgün, Heparı ile uzun bir ilişki yaşadığını anlatıp, "Hayatımda ilk defa küçük biri bana aşık oldu. O da Uzay Heparı'dır" deniş. Nilgün'ü çok severim. Çok doğal, olduğu gibidir. Ama ne gerek vardı şimdi. Uzay yaşamıyor. Belki bilinmesini istemiyordu. Belki de konuşulmasını istemeyecekti. Acaba bazı şeyler gizli kalsa daha mı iyi olur? Ne dersiniz!!!

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR