Bahar Candan diye bir sosyal medya fenomeni var.

Daha doğrusu adını en çok Murat Boz ve Aslı Enver’in ayrılığında duymuştuk.

Çünkü kendisi Eser Yenenler’in evinde bir partiye katılmıştı ve o günlerde bu olayla yatıp kalkmıştık. Çünkü Murat Boz ve Aslı

Enver ayrılığının faturası Bahar Candan’a kesilmişti.

Neyse ben bu mevzuyla ilgilenmiyorum. Bu kızımız “Concon”ca konuşuyormuş. Öyle söylüyor. Diyor ki: “İnsanlar benim yüzümden concon konuşmaya başladılar” Bir de şöyle bir durumu var bu kızımızın. Yine kendisini diyor ki: “Benim annem bir kolejde Türkçe öğretmeni.” Ve bununla da övünüyor. Yani annesi Türkçe öğretmeni. Annesi conconca konuşmasına ne diyor bilemiyorum ama bu concon konuşma tarzıyla kendisini pek ünlüymüş. Şimdi haliyle benim gibi bazı tipler "Bu ne perhiz ne lahana turşusu" demeyin. Burası Türkiye her şey olabilirsiniz ama bir tek rezil olamazsınız unutmayın. Ben pek Concon konuşma tarzını bilmiyorum. Önceki gün Twitter üzerinden “Concon konuşmak ne demek bileniniz var mı?” diye sordum. Şöyle yanıtlar geldi: FOK GİBİ SESLER ÇIKARMAK Uğura Koton: Ağzını yaya yaya, saçma sapan kelimelerle bezenmiş, ‘yani'lerin 'ya’ların uzatılarak konuşulduğu, bir de hayvan türüne benzetilen konuşma şeklinin eş anlamlısı olsa gerek. Meral Dündar: Ağzını yayarak ve şirin olduğunu sanarak konuşmaya çalışmak aslında ve konuşamamak. Sezen Yüce: Ağız yaymaya, kelimeleri uzatmaya yeni nesil concon diye bi isim takmışlar sanırım. Gülşah Bal: Fok balığı gibi sesler çıkararak konuşmak olsa gerek. Onur: Conconun, jonjona dönüşmüş hali. Nihal Örge: Marifet sanırım güzel Türkçemize saçma sapan sözlerle berbat edenler cevap verecektir. Betül Çağlar: Siz bizden daha iyi bilirsiniz. Halim Ünsal: Kırık dökük konuşma şekli. Ebruli: Ay bilemiycem yağneee, berke can da gelecek miiii, yaya yayaaaa konuşma tarzı zaaarrr. Esmer: Lütfaaaaan-Lütfen, Biliyormasınnnnnn-Biliyor musun, Hayvansııaannnn-Hayvansın, Hadi papaaayy-Hadi baybay, pozitif elektrik alamadım senden yane, tamam mı- Senden hoşlanmadım. ANNE TERLİĞİ YOK MU? Gibi örnekler geldi. Kısacası ağzını yaya yaya konuşma en baş sırada. Eskiden ağzımızı yaya yaya konuştuğumuz zaman annem terlik atardı. Hani şu meşhur anne terliği yok mu? İşte ondan. Ha bu arada annem Türkçe öğretmeni falan değil. Ben de şahane konuşmuyorum bu arada. Ama conconcaya tahammül etmek biraz zor. Acaba Bahar Candan’ın Türkçe öğretmeni annesi kızı yaya yaya konuşurken nasıl tahammül ediyor çok merak ettim. Tabii evladı sonuçta her türlü bağrına basıyordur ama bir Türkçe öğretmeni olarak illa ki müdahale etmiştir diye düşünüyorum. Yoksa “Küçük daha büyüyünce doğru konuşmayı öğrenir mi?" diyordur. Sosyal medya beni mutsuz ediyor Bu bilinen bir gerçek tabii. Bence sosyal medya herkesi mutsuz ediyor. Mutlu ettiği yanları da yok değil ama genel olarak mutsuzluk hali var. Özellikle elinizde telefon sürekli insanların story'lerini izleyince başınız dönüyor, mideniz bir tuhaf oluyor. Ve son günlerde sık sık birçok kişiden başlıkta gördüğünüz cümleyi duyuyorum. Özellikle insanlar “Birçok kişi ne yemiş, ne giymiş, nereye gitmiş izliyorum. Sonra telefonu bırakıyorum bir tuhaf hissediyorum kendimi” diyor. 15 saniyelik hayat hikayeleri insanları farkında olmadan mutsuz ediyor aslında. Ve diğer ve önemli bir nokta ise “Arkadaşlarımı özlemediğimi fark ettim. Çünkü onları her an, her saniye görüyorum” diyor birçok kişi de. Evet arkadaşlarınız ne yapıyor, ne giyiyor, nereye gidiyor. Kiminle görüşüyor. Eğer paylaşıyorsa bunu biliyorsunuz. Ki çoğunluk olarak herkes paylaşıyor zaten. Ve sonra kimse kimseyi aramamaya başlıyor. Kimse kimse ile buluşmamaya başlıyor. Kimse kimseyi sormamaya başlıyor. Tuhaf ki büyük kocaman bir kalabalık için derin bir yalnızlık hali. Ve o yüzden de son zamanlarda “Çok mutsuzum. Bu sosyal medya beni acayip mutsuz etti” cümleleri çoğalmaya başladı. Size tavsiyem. Belirli bir saat ayırın sosyal medyaya. Ve arkadaşlarınızı izliyor, takip ediyorsanız dahi arayın, sorun, konuşun ve buluşun. Takipçilerimi kaybediyorum Sosyal medya önemli. Özellikle de Instagram. Ve takipçi sayısının artması artık hiç de kolay değil. Artmıyor eskisi gibi. Neden mi? 1-Artık herkes meşhur. 2-Artık herkes sosyal medya fenomeni. 3-O beni takip etmiyorsa ben de onu takip etmem mantığı ön planda. 4-Takibe takip klasik. 5-Göze batan paylaşımlar şart. Yoksa insanlar çok çabuk sıkılıyor. Düşünün dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say bile bu olaydan şikayet etti önceki gün. Ne dedi: "Sosyal medyaya girdiğimiz 2016 yılından bu yana ilk kez takipçi sayımın azaldığını gördüm. Sebebi, son 7-8 gün içinde resim sanatının 150 başyapıtını sayfamda paylaşmış olmam.” Sonra özellikle katıldığı yarışmalar ile üne kavuşan ve Hakan Hatipoğlu yorum yaptı. Ardından Fazıl Say “Siz kimsiniz?” deyince işte olan olan. Tam da sosyal medya ahalisinin istediği oldu: “Koşun kavga var!” Çünkü Hakan Hatipoğlu kendisine yanıt vermekte gecikmedi. Ve Twitter'da TT oldu. Ve Fazıl Say’ın istediği oldu farkında olmadan. Hesaplamadan, planlamadan. Akşam saatlerinde Fazıl Say, şöyle bir not paylaştı. “Dün 2 bin azalan takipçi sayısı bir anda 25 bin artmış, bir sürü tartışmalar çıkmış. Dostlar sakin. Sakin. Ressamları paylaşmaya devam. Güneşli günler göreceğiz.” İşte bu. Sosyal medyanın sırrı. Kavga edersen, tartışırsan, olaylara karışırsan varsan. Yoksak yok olursun. O yüzden takipçi kaybetmemek, ya da takipçi kazanmak istiyorsan sayfanın kavga eşeğini hep yüksek tutacaksınız. Dünyaca ünlü piyanist bile olsanız.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR