Röportaj: Reşit ÖZET
Fotoğraflar: Gürkan Kurt
- Meslek kariyeriniz nasıl başladı? Biraz bahseder misiniz?
Aslında meslek kariyerimizin başlangıç noktası, Türkiyenin önemli bir gelişme sürecinin başlangıcıyla aynı dönemdedir. 1981'li yılların 2. yarısında, Türkiye'nin ihracat ve kalkınma modeli ve yurtdışına satışıyla da ilgili aslında başlayan bir süreç vardı. Biz o sürecin ilk jenerasyonuyuz diyebilirim.
- Damat markasının doğuşunu anlatır mısınız?
Başlangıç döneminde bizim için 2 tane yol vardı. Birincisi, dünya markalarına fason üretim yapmak. İkincisi de, kendi koleksiyonunu kendi markalarınla satmaktı. Bugün bunu söylemek çok kolay olsa da 25 yıl öncesi söylemek gerçekten çok zordu. Ama biz o dönemde zor olanı seçtik ve bugün kendi markalarımızın oluşturduğu güçle oluştuk. Tabii ki bu iş büyük bir sabır ve özveri istiyor. Şu anda markalarımız bizim için iş hayatının en önemli gücü diyebiliriz.
- Damat çatısı altında bir çok marka var. Bu markalardan bahseder misiniz? Birbirinden farklılıkları neler?
Biz geçtiğimiz yıl holding olduk. Orka Holding çatısı altında bizim 3 tane daha markamız var. Damat, Tween, DS Damat markamız. Bunların hepsinin farklı stratejileri ve hedef kitleleri vardır. Özellikle dünyada biz erkek modasını şu anda tüm süreçleriyle yaşayan bir firmayız. Biz sadece iç pazarda düşünmüyoruz. Biz 20 yıldır dünyayı düşünüyoruz ve bu yüzden de bu işin tek markayla olmayacağına karar verdik. Damat markamız, bugün iş hayatında lüksü yaşamak isteyen kaliteyle birlikte kendinde küçük dokunuşlarla, tasarımı birleştirecek koleksiyon arayan, aynı zamanda bunu kalıplarla ve o kalıplarla beraber koleksiyon bütünüyle sergileyen bir markamızdır. Bunun için de tabiki Damat'ın gücü bizim için çok önemlidir. Tween markamız, biraz daha dünyadaki trendleri takip eden ve bunu yaparken biraz daha özgür ruhla seçimlerinde farklılığı arayan bir hedef kitle seçer. O yüzden de dünyada gerçekten tasarım markası olarak biliniyor. Bir çok platformda da Tween'in dünyada yapmış olduğu çalışmalar çok dikkat çekiyor. Tabii ki bizim sektördeki profesyoneller tarafından. Tween markamızın farklı farklı aktiviteleri de vardır. Son olarak da DS Damat markamız, son derece rekabetçi bir markamızdır. Çünkü, bizim ülkemizde kendimize ait üretim tesislerimiz vardır. Biz bunu tabi ki övünerek söylüyoruz. Ülkemizde ki üretim bize büyük bir güç veriyor ve aynı zamanda kalite konusunda da büyük bir güvence veriyor. Fiyat rekabetinde de bizi ön plana çıkaran bir markamızdır. O yüzden de herkesin ulaşabiliceği bir marka olarak da DS Damat markamızı oluşturduk.
- Ülkenin genelinde kaç tane mağazanız var? Başka mağaza açmak gibi hedefleriniz var mı, biraz bahseder misiniz?
Şu anda toplan 220 mağazamız vardır. Bunun 50 tanesi yurtdışında, 170 tanesi de ülkemizdedir. Ama bunu sadece mağaza olarak değerlendirmemek lazım. Çünkü, farklı ülkelerde farklı satış sistemleri vardır. O yüzden dünyanın çeşitleri ülkelerinde 40 ülkede yaklaşık 400'e yakın farklı satış noktalarında ürünlerimiz satılıyor. Rusya'dan Venedik Boğazı'na baktığımız zaman ordan Los Angelas'a kadar farklı yerlerde ürünlerimizi görebilir siniz. Londra'dan Tokyo'ya kadar, Güney olarak da baktığımız zaman Afrika'nın çeşitli ülkelerin de rastlamak mümkündür. Bu yüzden de 3 markamızın olması her pazara girmemize neden oluyor.
- Yurtdışında ünlülerinde sizin markalarınızı tercih etmesi, sizi heyecanladırıyor mu?
Tabii ki ünlülerin tercih etmesi bizi mutlu ediyor. Bunlarla ilgili bizim bir çok anektodumuz vardır. Bunlardan bi tanesi Bahami mağazasında Micheal Jackson'un alışveri yapmasıdır, hatta tanınınca otele gitmesi ve otelde servis yapılmasıdır. Bir diğeri ise Jose Mourinho'nun Chelsea'yi çalıştırırken, Barcelona'ya geldiği zaman futbolcularıyla beraber bizden alışveriş yapmasıdır. Kısacası tüm dünya Jose Mourinho'yu giydirmek için peşinden koşarken onun para ödeyerek bizden satın almasıdır. İngiltere'deki premier ligin futbolcuları, Youtube'nin alt grubu yani baktığımız zaman bunların hepsinin bizden giyinmesi tabiki de bizim için çok önemlidir. Zaman zaman bunlarla ilgi önemli gelişmeler de oluyor mutlaka.
- Türkiye'de son yıllarda tekstilin gerilediği konuşuluyor. Ama Damat markası hep ileriye gidiyor, bu başarının sırrı nedir biraz bahseder misiniz?
Tabii ki de bu bir ekip çalışmasıdır. Ben kamuoyunda görünen yüz olabilirim ama bunun dışında birlikte çalıştığımız kardeşim Halidun Orakçıoğlu, kuzenim Osman Arar vardır. Üst düzeyde bizlerle çalışan bir çok emek veren arkadaşlarımız da vardır. Markanın başarası, bizimle çalışan bütün arkadaşlarımzıın inanmasıdır. Çünkü, biz burda farklı birşey yaptığımıza inanıyoruz. Dünyanın çeşitli ülkelerine kendi markanla mal satmak gerçekten bunun başlangıç noktasındadır. Bunu 10 yıl önce başlatmak bizim için çok önemliydi. Birlikte çalıştığımız ekibin, hedeflerini beraber belirliyoruz ve daha çok önemli de hedeflerimiz vardır.
- Tecrübeli bir iş adamı olarak tekstil sektörüne yeni atılan biri için ne gibi tüyolar verirsiniz?
Kolay değil, zor bir sektör gerçekten, özveri isteyen bir iştir. İşi yaşayabilirseniz bu işi yapabilirsiniz. Yaptığınız işi seviyorsanız, zorluklarına ve sıkıntılarına ancak bu şekilde katlanabilirsiniz. Bunu kısa süreli bir iş olarak görmemek lazım, gerçekten uzun vadeli düşünmek gerekiyor. Bu zamanda naparsanız yapın herşeyin en iyisini yapmaya çalışın.
- İşlerinizden dolayı yurtdışını sıkça seyahat ediyorsunuz, nasıl geçiyor seyahatleriniz biraz bahseder misiniz?
Bundan yaklaşık 4 hafta önce Romanya'daydım. Mağaza açılışımız vardı, oraya katıldık. Ordan geldikten 1 hafta sonda Londra'ya gittik. Londra'da çok önemli bir organizasyonumuz vardı. Nasıl Los Angeles'ta, Hollywood' ta oscar törenleri vardır, bizim de moda oscarlarının olduğu bir organizasyonumuz vardı. Londra'da da bunu trendleri belirleyen bir firma yapıyor ve bu gerçekten çok önemli bir lokasyondur. Prens Albert Müzesi'nde organizasyon yapıldı. Orda ben aynı zamanda jüri üyesiydim. Gala yemeğine katıldım. Orda ki her yerde baktığımız zaman bizim markalarımız vardır. Tüm profesyonellerin olduğu bir Lokasyon'da kafalarına bu markaları kazımak gerçekten kolay bir iş değildir. Biz böyle bir organizasyon içindeyken geçen hafta bizim için çok önemli bir şey daha vardı. Bizim şu anda tasarım departmanımızda çalışan dünyaca ünlü tasarımcılarımız vardır. Onlardan Pier Angelo, Porsche'un efsane modeli, 911 Carrera Porsche'un dizaynını yapmıştır. Barcelona'da bunun lansmanı yapılırken,Porsche'un Barcelonadaki bulunduğu kendi satış mağazasında bu lansman yapılıyor. Davet kitlesine baktığımız zaman bu İspanya'da çok üst ve elit bi davettir. Arabanın üzerinde kamuflaj bi tasarımı var Pier Angelo'nun ve üstünde de Tween yazıyordu. Barcelona'daki alışveriş gecesinde tüm Barcelona sokaklarında çok ünlü bir sürücü tarafında bu araba kullanılarak 8 saat boyunca gezdi. Bu organizasyonun ardından biz Barcelona'da tüm dünya markalarının bulunduğu bir lokasyonda ikinci mağazamızı açtık. Bunun ardından ekibimle beraber ancak Cuma günü gelebildim.
- Mesleğinizle ilgili hedefleriniz, gelecekle ilgili hayalleriniz nelerdir?
Şu anda baktığımız zaman mutlaka hedeflerimiz var. 5 yıllık bir iş planımız vardır. Bu bizim için çok önemli, burda tabiki başarılı olarak bir iş planı, ama yinede bi takım sosyal sorumluluklara da önem veriyoruz. Çünkü o sosyal sorumluluklar da bence para kazanabilirsiniz ve kazanılan paranın da bir tek size değil toplumda ki bir çok paydaşlara da katkısı olması gerekir. Çünkü ben 2003 yılında dünya girişimcilik yarışmasında ülkemizi ilk temsil eden en skorer girişimci olarak Monte Carlo'ya yarışma için gittiğim zaman yaklaşık olarak 38 ülkeden yarışmacılar vardı. O yarışmacılar tabi ki çok önemli başarılara imza atmış yarışmacılardı. Hepsinin başarı hikayesinde sadece ölçü bi şekilde para gibi, iş geliştirme gibi görünse de orda bişey vardı, 'sosyal olarak siz topluma ne katkıda bulundunuz?' bunlar çok önemlidir. Biz bunları hisseden insanlarız.
- Aynı zamanda sanata da ilginiz var sanırım?
Bende bu işe gerçekten çok ilgi duyuyorum. Ama sanatla moda da hiç birbirinden farkı yoktur. İşin başka bi boyutu vardır. Çoğu zaman tasarımcıların sanatçı ruhuyla dokunuşları ve bunun içinde ki duygu çok çok önemlidir. Siz onları anlayamazsanız değer yaratmanız da mümkün değildir. Onların yarattığı değerlere saygı göstermek de mümkün değildir. O yüzden ben sanata sadece ilgi duymuyorum, sanatı ve sanatçıları seviyorum. Bununla birlikten benim bu ilgim buna bi akademisyen olarak da devam ediyor. Yaklaşık olarak 10 yıldır ben çeşitli üniversiteler de ders veriyorum ama 8 yıldır da Mimar Sinan Üniversitesin'de tektil tasarım bölümünde marka yönemtim dersi veriyorum. Benim için bunun en büyük avantajı öğrencilerden ve o ortamdan son derece kendi adıma önemli katkılar alıyorum. İş dışındaki dünyadan da insanın kendine katkı sağlaması gerekir diye düşünüyorum.
- Modanın içinde yer alan biri olarak önümüzde ki sonbahar-kış kreasyonunda erkek modasında neler ön plana çıkıcaktır?
Tasarımcılarımıza ve arkadaşlarımıza burda saygısızlık yapmak istemem. Çünkü onlar çok büyük emek veriyorlar. Ama kendi stiline önem veren bir insan olarak bunu değerlendirebilirim. Çok renkli bir dünya var ve renklerin sıcaklığı ön planda fakat renklerin sıcaklığı ön plandayken tonlarında soğukluğu ön plandadır. Kısacası soğuk ve sıcak renkler diyebiliriz. Bununla beraber bi takım stil tüyoları da vardır. Ceketlerde ki kol boyu kısaldı ve kol boyunun kısalmasıyla beraber gömlek ceketin dışından olmalıdır. Aynı zamanda pantalonların paça boyu kısaldı ve ceketlerde fit ama dar olamayan kalıplar çıkartıldı. Bizim firmamızın mühendislik çalışması vardır. Biz bu işin tasarım mühendisliğini yapıyoruz. Yaklaşık 3-4 yıldır üzerinde çalıştığımız kalıplarımız vardır. Biz bunlara sihirli kalıplar diyoruz. Bu kalıplar hem insanı çok daha fit, zayıf gösteriyor ve aynı zamanda da daha uzun gösteriyordur. Bunlarla birlikte renklerin uyumu da son derece önemlidir.
- Çok yoğun bir iş temponuz var, neler sizi dinlendirir biraz bahseder misiniz?
İnsanın mutlaka huzurunu bulduğu bir ailesi olmalıdır. Ben, eşim Ahu ve çocuklarımla son derece mutluyum. Biz ailecek hafta sonu mutlaka beraber oluyoruz. Kısa bir kaçamaklar bile olsa bunu hep beraber yapıyoruz. Bunun dışında arkadaşlarımızla çeşitli organizasyonlar ve toplantılara katılmak o da bizi mutlu ediyor. İş yaşamında insan için paylaşım çok önemlidir. O paylaşımı da kendi ailenizle yapıyorsanız çok şanslısınız demektir.
- Mutlu bir evliliğiniz var. Eşiniz Ahu Hanım ile sanırım bir organizasyonda tanışmışsınız bize biraz bahseder misiniz?
Bu hem benim hem de eşim için çok özeldir. Eşimle beraber biz 8-9 yıl önce bir tasarım haftasında tanıştık. Tanıştığımız zaman o anda bir röpartaj sırasında benim acilen çıkmam gerekti.Ama röportaj için de Ahu Hanım o an bana yönelmiş durumdaydı. O zaman Kadir Topbaş'lada bir röpartaj yapacaktık, tanışmamız öyle oldu. Ama onunda inandığı bi şey var bu organzasyon bir köprünün üzerindeydi. Aslında köprü birleştirici bir unsurdur. Aynı zamanda farklı bir güçtür. O güç bizi birleştirdi diye düşünüyorum.
- Aynı zamanda örnek bir babasınız, nasıl bir duygu baba olmak biraz bahseder misiniz?
Çocuklarım farklı yaşlarda oldukları için kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü her jenerasyonu hissettiklerini çok rahatlıkla onlarla paylaşmak durumunda kalıyorum. Onların duygularını, nasıl mutlu olucaklarını, aynı zamanda onların sevgisini hissetmek çok önemlidir. Bize babaları olarak düşen en büyük görev kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlamaktır.
*Hayatta olmazsa olmazlarınız nelerdir? Neyi affetmessiniz?
Çok kinci bir insan değilimdir. Bizim işimiz insanladır. Şu anda bir çok arkadaşımızla çalışıyoruz. İnsan ister istemez kendi iradesi dışında yanlış yapabileceği durumlar oluyor. Bunları çok sorun yaratmak bence yanlışdır. Ama bilinçle ve kasıtla yapılan durumları çok hoş karşılamayacağımı beraber çalıştığımız arkadaşlar biliyordur. Hata olabilir ama işin içinde kötü niyet varsa insan hem kendine hem de topluma zarar verebilir.
- Siz Türk erkeğinin giyim stilini nasıl buluyorsunuz?
Kuzey insanından çok daha iyi giyiniyor Türk erkeği. Fransızların, İtalyan ve İspanyolların bir giyim stili vardır. Buna benzer giyinmeye başladı Türk erkeği ve buna gerçekten çok dikkat ediyor. Bunlar bizim markalarımızın gelişmesi açısından da çok önemlidir. Çünkü, sadece para olduğu zaman onu bilinçli olarak harcamak ya da harcamamak farklı şeyler getirebiliyor. Ama parayla birlikte bu değişim ve gelişim sürecinde insanların bizi dünyayla kıyaslamaları bize bir avantaj katıyor. Bugün kendimiz için değil ülkemiz içinde bir şeyler yapmak bize katkı sağlıyor.
- Eşiniz medyadan farklı bir sektöre geçiş yaptı, sizin buna desteğiniz nasıl oldu?
Ben çok olumlu buldum. Çünkü, devletle çalışmak insana bir tecrübe kazandırıyor. Tabi ki bu TRT gibi bir kurumsa çok daha büyük bir kazanımları oluyor mesela bir okul gibi olabilir. TRT'de ana haber spikerliği yapmış olarak eşim Ahu, çok büyük eğitimlerden geçmiştir. Kendi adına iş yapmasını ben çok destekliyorum. Çünkü, başarılı olabileciğine inanıyorum. Onda da estetik, görsel, farklı bir bakış açısı var belkide bunun en büyük sebebi Ankara'da ilk sanat galersini kuran ailenin kızı olmasıdır. Bizim işimizinde büyük bir bölümü görselliktir. Eşiminde dekarasyon işine girmesininde büyük bir bölümü bu olduğu için ben çok doğru buluyorum.