Hastası olduğumuz dizilerde bizi ekrana oyunculuğuyla bağlayanı kadar, ‘Bu oyuncu olduysa ben de olurum' diye özgüvenimizi artıranlar da var. Yani ne bileyim, diskoya girer gibi elini sallaya sallaya saraya giren sultanlar, bildiği bütün mimikleri aynı anda yaparak sinir krizi duygusunun bize geçmesini bekleyenler, karşısındaki oyuncunun suratına bön bön bakanlar, yani bizi dizilerden soğutan oyunculuklar... Son beş yılın yükselen değeri oyuncu olmak. Bölüm başı güzel paralara kavuşulduğu için gençler arasındaki büyük bir popülasyonun amacı haline gelmiş oyunculuk. Haksız da değiller, o kadar kötü oyuncuyu baştacı ettik ki artık bu işe hiç yeteneği olmayan biri bile oyuncu olmayı aklında geçirebiliyor. Allah'tan sadece kaşa göze bakılarak rol verilen oyuncumsuların dönemi sona ermek üzere. Çünkü oyunculuk için o kadar fazla talep oluştu ki bir şekilde eğitimden geçmezseniz ilerlemenize imkân yok. Oyuncu koçları, dizi çekimlerine kadar gelip sizin oyununuzu düzeltiyor, yönlendiriyor. Siz de o arada bir şeyler kapmış oluyorsunuz tabii. Konuyu yerinde incelemek için oyunculuk ve senaryo yazımı üzerine atölye eğitimleri veren Boğaziçi Sanat'a uğrayıp öğrencilerle bir gün geçirdim. Karakter oyuncusu Melisa Doğu yaz başından beri kurucusu olduğu BOSA'da birçok oyuncu adayına yol göstermeye ve ilham vermeye devam ediyor. Konuşmaya kilit soruyla başlıyorum tabii ki: "Herkes oyuncu olabilir mi?" "Oyunculuk yapmakla, oyuncu olmak arasında bir çizgi var ama bu çizgi çok da ince değil" diyor Melisa Doğu. Pek yeteneği olmayan biri çeşitli yönlendirmeler, bakış çalışmaları ve teknikler sayesinde sırıtmayacak duruma getirilebiliyormuş ama bu pek tabii ki oyuncu oldukları anlamına gelmiyor. Oyuncuların kendi kimlikleri ve popülerlikleri oyundaki karakterlerin önüne geçince inandırıcılık yok oluyormuş. Ünlü oyuncuya göre televizyonda reytingi alan oyunculuk değil, genelde oyuncuların güzelliği, senaryo ya da başroldeki çiftin enerjisi.




Oyunculuk derslerinde olan biten




Öğrenciler önce beden eğitimi dersindeymiş gibi gerinme hareketleri yapıyor. Vücut tamamen rahatlayınca bu hareketlerle ilintili sesi öne alma egzersizleri başlıyor. Yere doğru eğilip ya da duvara karşı geçip bağırarak ses kontrollerini sağlıyor öğrenciler. Daha sonra sahne bölümüne geçip önceden ezberlenmiş ‘Hamlet'in meşhur tiradına göz atılıyor. Tabii ki daha işin başında çıkıp Shakespeare oynamanız istenmiyor ama hem ezber yapmak, hem de sahnede verilecek en yüksek duyguyu keşfetmek için oyun yorumlanıyor. Melisa Doğu oyuncu adayları ile ‘sessiz film' bile oynuyor. Anlatıcı sahneye çıkıp oyunculuğunu kullanarak filmleri anlatmaya başlıyor. Çocukluktan beri oynadığımız oyunun bu kadar eğitici bir yönü olduğunu da o an keşfediyorum. Birkaç teknik, birkaç bakış alıştırması derken 4 saatlik dersten oyunculuk hakkında kafam açılmış bir şekilde çıkıyorum. Aklımdaki soru şu: Her kamera açısından güzel gözüküyorlar diye başrol kapan ‘büyük' isimler neden bu tip bir eğitimlere başvurmuyor? Tamam, yemyeşil gözlerini aça aça bölüm başına dünya kadar para kazanıyor olabilirsiniz ama çözümü olan bir sorunun üzerine neden gidilmez, onu anlamış değilim. Bari birkaç derse girip elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı öğrenin.




Konuşulan konuşulana




-Geçen haftanın en mühim konusu şüphesiz dolunay dönemiydi. Sosyal medyadan takip ettiğim süreçte herkesin hayatında irili ufaklı karışıklıklar kol geziyordu. Yeni konser serisinin açılışında sahne ışıkları arızalanan Tarkan bile suçu dolunaya atmış, daha ne olsun.




-80'lerin efsanevi ‘Gırgıriye' serisindeki Güllü rolüyle zihnimize kazınan Gülşen Bubikoğlu'nun Instagram paylaşımları beni çok mutlu etti. Paylaştıkları için "Fazla kişisel olması sizleri sıkmıyordur umarım" yazma nezaketini anca o devrin bir starı gösterebilirdi herhalde.




-Aleyna Tilki'nin Behzat Uygur'u tanımaması çok konuşuldu ama neden koskoca adamın bir genç kızla dalga geçtiğini hiç konuşmadık. Şu an 17 yaşında olan birinin Behzat Uygur'u tanımaması doğal değil mi? Beş kanallı dönem biteli bayağı oluyor.







İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR