Gazeteciliğin en güzel taraflarından biri yabancı starlarla tanışmak, projeleri önceden öğrenmek. Röportaj için gittiğim konserlerde, film setlerinde öyle şeyler görüp öğreniyorum ki dimağım açılıyor. Hani ülkemize gelmesine en az 20 sene olan teknolojiyi bir kenara bırakın, belki de asla gelmeyecek olan bir profesyonellik görüp işin aslını öğrenme fırsatım oluyor. Geçtiğimiz hafta sonu bu anlamda hayatımın en şaşırtıcı yolculuğunu yaptım. Kasım ayında National Geopraphic kanalında yayınlanmak üzere çekilmekte olan Mars dizisinin setini görmek için Budapeşte'ye gittim. Devasa platolarda oluşturulan Mars kolonilerinin içini gezdim, oyuncularla sohbet ettim. Açıklamalı yazıyı kasım ayına kadar yazmama konusunda anlaştık bir kere. Heyecanı bozmayacağım. Ama çalışma şartları konusunda biraz konuşabilirim belki. Hani ülkemizde sürekli dert yanılan çalışma koşulları hakkında! Hadi dert yanılsın da o kadar saat çalışmanın ardından ortaya çıkan şeyler harika olsun, o da yok. Rastladığım oyunculardan ‘Narcos'tan hatırlayacağınız Alberto Amman'a "Boş zamanlarında ne yapıyorsun" diye soracak oldum, "Daha iyi bir astronot olabilmek için ders çalışıyorum" dedi. Hayır, ünlü oyuncunun bu yaştan sonra meslek değiştirmeye karar vermedi. Sadece rolünde daha iyi olabilmek, gerçeği yansıtabilmek için dersine çalışıyor. Olayın mekanizmasını kafasına oturtabilmek için bildiğiniz eğitimden geçiyorlar yani. Budapeşte gece hayatına dalmamış, haberi bile yok olan bitenden. ‘Marie Antoinette' starı Clémentine Poidatz Mars kolonisindeki ruh haline bürünebilmek için çekimler başladığı zaman ailesiyle görüşmeyi kesmiş. Mars'taki yalnızlık duygusuna kapılabilmek için 5 hafta boyunca ailesinden bir kişiye bile mesaj yazmamış, kimseyle konuşmamış. Mars hayatını daha iyi anlamaları için tüm oyuncuların aldığı günler süren uzay eğitimi de cabası. Yeniden hatırlatmamda yarar var belki de, dizi çekimleri için yapılıyor bütün bunlar. Bizde rastladığım "Rolü için saçlarını sarıya boyattı" haberlerini görünce kahkaha atacağım artık. Ve rolü için saçlarını boyatmak zorunda kalan oyuncunun fedakârlığı için Tanrı'ya şükredeceğim!




Sertab da sarılmaya muhtaç




Sertab Erener'in yeni albümünün ilk şarkısı ‘Kime Diyorum' çıktığı zaman sevindim. Kendi adıma en heyecan verici bulduğum albümü ‘Sertab Gibi' tadında bir albümle mi karşı karşıyayız acaba diye geçirdim içimden. Hoş o albüm güzel olduğu kadar karışık duygular da içeriyordu ama yıllar geçince kendi eserinin üzerine çıkar herhalde Sertab diye düşünmüştüm. Böylesine hareketli, aşk kokan bir şarkıyla tanıtımı yapılan albümün adının ‘Kırıl Kalpler Albümü' olması bile heyecanımı dindiremedi. Yaz üzeri yüreğimizi deşecek bir albüm çıkarmamıştır herhalde Sertab diye umut ederken albümü daha ilk dinleyişimde adının neden böyle olduğunu anladım. "Durmadan süründürür aşk beni" diye samimi bir itirafta bulunduğu bir şarkıyla açılıyor albüm. Adı ‘Kırık Kalpler Albümü' olan bir yapımın hakkını veren bir açılış bu. Hatalarını dinliyorsunuz Sertab'dan, samimi itiraflarını. Hani ayrılık döneminde çıkardığı "Ben öyle birini sevdim ki, düpedüz intihardı..." sözlerini içeren şarkısı ne kadar gerçekse bu albümdeki şarkıların hepsi de öyle! "Kusursuz değil kimse, en güzeli belki böyle, sarılmaya muhtaç insanım nihayetinde..." dizeleri söyleyip rahatlamasını bir kenara bırakın, Sertab sanki bütün geçmişini temize çekiyor bu albümle. Ve acı süreci tamamlanıp son şarkıya gelindiğinde ‘Kime Diyorum'la kaybettiği heyecanına yeniden kavuşuyor Sertab. Ben albümü daha melankolik olduğum ekim-kasım aylarına saklıyorum. O zaman bile bu kadar melankoli yüklemesini kaldırabilir miyim bilmiyorum aslında.




Yaşasın Demet Akbağ




Demet Akbağ içinde bulunduğu her şeye değer katarken izlemesi çok keyifli işler çıkarmaya devam ediyor. Bu nasıl bir kariyerdir ki her defasında bizi şaşırtmayı başarabiliyor büyük oyuncu. Bu sefer mecazi değil gerçek anlamda şaşırttı tabii bizi. Cumartesi gecesi Show TV'de yayınlanmaya başlayan ‘Çok Aramızda' isimli şakalama programını izlemişsinizdir. Tepkilerin olanca gerçekliğine rağmen sosyal medya yorumlarında hâlâ inanmayan arkadaşların yorumlarını okudum. Altında bir kaçak aramaya gerek yok, Demet Akbağ ve ekibi gerçekten bir yolunu bulup sizi şakalıyorlar. Nasıl mı bu kadar eminim, çünkü Demet Akbağ'ı karşımda gördüğümde bile hâlâ olayı çözemediğim bir şakalamanın içine düştüm de ondan. Öyle büyük bir kriz yaşattı ki bize Demet Hanım, kameralar içeri girip "Şaka yaptık" dendiğinde bile olayın stresinden kurtulamamıştık. ‘Çok Aramızda' çok başarılı bir ekip sayesinde yapılıyor. Önümüzdeki bölümleri ve starların tepkisini dört gözle bekliyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR