Demet Akalın’ın ‘Irkçılık nedir?’ konulu bir kompozisyon yazsa, 220 karakterli bir ‘tivit’ten kısa olur bence!


Ama helal olsun Avrupa ikincisi olan A Milli Kadın Voleybol takımının İtalyan baş antrenörü Giovanni Guidetti’yi kastederek yazdığı, “Abi koçumuz niye Türk değil? Kaybetmezdik. Yinede teşekkkklr kızlar” kelimelerinden oluşan, 220 karakterden az bu tivit’e dev bir ırkçılık sığdırmayı başarmış.


Eminim şimdi kendisi “Ne ırkçılığı kardeşşşşşiiimmmm!” diye itiraz edecektir...


Haksız da sayılmaz doğrusu. ‘Irkçılığın’ ‘ayrımcılığın’ ne olduğunu bilmediğinden yazdığı tivit'in ucunun ırkçılığa çıktığını da bilmiyor! Tıpkı, Drogba’ya ‘muz’ gösteren, Bienvenu için, sevimli olduğunu düşünerek, “Gündüz saat satar / Gece maça çıkar / Semti Eminönü / Henri Bienvenu” diye tezahürat yapan taraftar gibi...


Tepeden tırnağa ‘ırkçılıktan’ dokuduğu ‘önyargılarıyla’ Arap turist görünce tüyleri diken diken olanlar, trafik ışıklarında arabasına yaklaşan Suriyeli çocuğa, ‘hıyarcıklı veba virüsü’ü muamelesi yapanlar gibi. Sözleri, tavırlarıyla her Allah'ın günü ırkçılığın kıyılarında yürüyüşe çıkan bu insanlar çok uzağımızda da değil; annemiz, babamız, kardeşimiz, halamız, amcamız, kuzenimiz, arkadaşımız, bizzat biz kendimiz! Irkçılık vücudumuzda kuluçkaya yatmış bir virüs! Biz ne kadar kabul etmesek de derinlerde bir yerde ortaya çıkacağı günü bekliyor...

IRKÇILIK HER YERDE

Doğrusu bu durum sadece bizde böyle değil! Avrupa’da da birçok ülkede aynısı yaşanıyor... Son birkaç yıldır çığ gibi büyüyen ‘göçmen’ akınının, her ülkede ayrı derecelerde de olsa, Avrupa’da ırkçılığı arttırdığı bir sır değil.


Sadece göçmenlere karşı da değil bu ırkçı ‘bilinçaltı!’


Daha önce de bu konuda yazmış, hemen hemen aynı cümleleri kurmuştum...


Çok değil birkaç yıl önce İngiliz Futbol Federasyonu'nun hazırladığı '60 Yılın Büyük İngiliz Futbolcuları' DVD'sinde hiç 'siyahi' oyuncuya yer vermemişti mesela! Tepkiler çığ gibi büyümüş İngiliz Futbol Federasyon’u bir hata olduğunu açıklayıp özür dilemişti. Ama iş işten geçmişti. Gazeteler, sivil toplum örgütleri, futbolseverler, federasyonu yerden yere vurmuştu... O günlerde sesini yükselten isimlerden biri de soyunma odasında oyuncularını İngiliz tarihinden kahramanlık destanları anlatarak motive eden, İngiltere Milli Takımı'nın eski hocası Sir Bobby Robson'dı. Federasyonun hatasından duyduğu üzüntüyü belirten Robson, İngiltere'de tribün terörü ve ırkçılıkla nasıl savaştıklarını şu anısıyla anlatmıştı:

JOHN BARNES SİYAH, İNGİLİZ SAYILMAZ!

"1980'lerde Brezilya ile bir hazırlık maçı yaptık. 2-0 kazandık. Uçakta dönerken bir grup taraftarla konuşuyorduk. Israrla skorun 1-0 olduğunu söylüyorlardı. Onlara 2-0 kazandığımızı hatırlattım.


Onlar ise siyahi futbolcu John Barnes'ın attığı golü İngiliz golü olarak saymadıklarını söylediler! Bu olayın üzerinden 20 yıl geçti. İngiliz futbolundan ırkçılığı uzaklaştırmak için yasalar çıkardık. Bu tarz insanları cezaevlerine attık! Ve 20 yıl sonra bugün yine bunları konuşuyoruz! Futbolu seven herkes ırkçılığa dur demelidir."


İngiliz devlet televizyonu BBC Three o dönemde yeni sezonunu ‘Irk Sezonu’ ilan etmişti. BBC Three yapımcıları Britanya’da ‘ırkçılık’ ve ‘cinsiyetçilik’ ne durumda anlamak için bütün ülkeyi karış karış gezdiler. ‘Is Britain Racist?’ (Britanya Irkçı mı?) programında bu sorunun cevabını araştırdılar.

DROGBA'YA MUZ GÖSTEREN ADAM

A Milli Kadın Voleybol Milli Takımı’nın hocası Türk olsa şampiyon olacağımızı düşünen Demet Akalın’ın sözleri üzerine keşke bizde de böyle bir şey yapılsa diye düşündüm. TRT’deki meslektaşlarımızı Anadolu’nun her köşesini gezip ‘Türkiye Irkçı mı?’ sorusuna cevap arasalar. Çeşitli kentlerde insanların arasına karışıp, halkın ‘derilerinin rengi nedeniyle’ insanları aşağılayıp aşağılamadıklarını, evlilikten işe almaya kadar ırkçılığın sosyal ilişkilerine ne kadar etki ettiğini araştırıp ekrana taşısalar...


Sonra Drogba’ya muz gösteren adamı yanına alıp, “Drogba’ya göstermemiş. Midesi rahatsız olduğu için muz yiyormuş!” diye basın toplantısı yapan kelli felli adamlar geldi aklıma... “Bizde neden böyle programlar yapılmıyor?” sorusunu zihnimden uzaklaştırıp uzay boşluğunda bir kara deliğe yolladım sessizce...

IRKÇILIĞI ŞUTLAMAK GEREK!

Sabahtan beri Demet Akalın’a tepki gösteren insanlar sosyal medyada Giovanni Guidetti’nin ‘Yarının Sultanları’nı ortaya çıkarmak için Türkiye’nin dört bir yanını dolaşıp kız çocuklarına voleybol sevgisi aşıladığını yazıyor.


Guidetti bunu yapmasa, Anadolu’yu gezmese sadece milli takımın antrenörü olsa ne fark ederdi? Demet Akalın haklı mı olurdu?


İtalyan antrenörün ‘ne kadar bizden biri' olduğunu anlatma çabasına ne gerek var!


Demet, Ali, Veli, Ayşe, Fatma, Barış, Seda... Maalesef biz hayatın hemen her alanında 'ırkçılığın', 'ayrımcılığın' ne olduğunu bilmiyoruz! En ırkçı söylemlerimizde, davranışlarımızda bile yaptığımızın farkında değiliz! Ve bu çok kötü bir şey!


Dedim ya birkaç yılda bir bu cümleleri yeniden kuruyorum ve hep aynı şekilde bitiriyorum: Birilerinin bu 'ırkçılık' illetini hayatımızın dışına şutlamak için daha fazla bir şeyler yapması gerekiyor... Acilen!

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR