Derbi maçlarda benim bir totem yerim var. Cumartesi günü yapılan Fenerbahçe, Beşiktaş maçını izlemeye de oraya gittim. Süleymaniye’deki Hüsnü Ala. Şimdi “Ne alaka orası” diyeceksiniz ama ben de bilmiyorum. Bir kez denk geldi şimdi de derbi zamanı oradayım. Kazanana kadar devam. Ve muhteşem derbi sonrası da tabii ortaya karışık, karmakarışık bir cumartesi yaşandı. Neler mi oldu? Maç sonrasında hani şu son günlerin en konuşulan mekânı Cihangir Mona’da Pelin Akat ve Oktay Kaynarca ile buluştum. Geçenlerde mekân hakkında çok şey yazmıştım. Yemek yemediğim için o konuda bir bilgi veremeyeceğim ama şunu söylemem gerekirse Mona kısa sürede çok yol almış. Yani çok popüler olmuş. Herkes oradaydı. Mekânın iç dekorasyonuna bayıldım. Tuvaletleri de çok güzel. Başka detaylar bir dahaki gidişime. Sonrasında ne mi yaptım? Pelin ve Oktay’ı da kandırarak iki acemiyi Beyoğlu turuna çıkardım. Hem de yürüyerek. Son günlerin en popüler mekânlarına götürdüm. Oradan girdik, buradan çıktık her seferinde Oktay “Yok artık nereden geldik, nereye çıktık” dese de kısa süre içinde çok yer gezdik. Ama Oktay ile gezmek zor. Çünkü her iki adım başı fotoğraf seremonisi yaşandı. “Çakır” diyen de var, “Adanalı” diyen de var. O kısım kolay değildi ama Cihangir’de yürüyerek başlayan hikâye Pera’daki her mekâna kadar geldi. Ben bu turu her hafta yapıyorum ama tabii bilmeyen, bazı mekânları ilk kez gören birileriyle yapmak daha keyifli. Anlayacağınız odur ki, biz o gece İstanbul’un altını üstüne getirdik. 10’dan fazla mekâna gittik. Ve sonuç olarak bir kez daha şuna karar verdim ki cumartesi İstanbul gecelerinde eğlence değil tamamen yorgunluk oluyor.




Türkü barlar çok popüler




Ben sık sık popüler mekânlara gidiyorum bana herkes kızıyor. Hatta “Biraz farklı yerlere git” diye eleştiyorlar. Çok haklılar. Elimden geldiği kadar her yere yetişmeye çalışıyorum. Mesela bu hafta Türkü Bar’a gittim. Mektup’ta izlenimim ve gözlemim şudur. Karanlık, sisli ve kalabalık. Anında masa donatılıyor. Bir kuş sütü eksik. Hiç tahmin etmediğiniz tipler var. Hatta özellikle Ankara havası çaldığı anda mekânda herkes ayaklanıyor. Herkes türkülere eşlik ediyor. Ellerde tespihler. Kadınlar, erkekler. Eğlence büyük. Farklı bir atmosfer. Çıkarken, “Daha çok gelmeliyim” düşüncesi kaplıyor.




'Hoş geldiniz efendim'




Saat 05.30 olmuş. Ben Cengiz İmren’i dinledim, eğlendim çıkıyorum kapıda taksi bekliyorum. Ama gelen insanlara kapıda “Hoş geldiniz” diyorlar. Evet yanlış okumadınız öyle yerler var ki, o saatte tıklım tıklım dolu. Ve kimsenin de eve gitmeye niyeti yok. Ferman Toprak, Cengiz İmren, Hakan Altun, Serkan Kaya ve daha birçok yer kalabalık. Herkes eğleniyor coşuyor, kopuyor. Cengiz İmren’de de durum değişmiyor. Tüm popüler şarkılarda coşuluyor. Cengiz de sahnede eğleniyor. O yüzden de herkes daha çok eğleniyor. Hani bazı sanatçılar vardır ya kendi kendilerine eğlenirler sahnede. Cengiz öyle değil. İzleyici de sık sık dahil ediyor. Daha güzel bir ortam oluşuyor. Mekânın genel görünümü karanlık, iç içe oturma düzeni. Kadınların pullu payetli elbiseleri en dikkat çekici unsur.




Çorbacı mı kulÜp mü?




Ben tam içeriye girerken "Neden bu kadar çok koruma var" diyordum ki kapıda kavga çıktı. Etiler Sarıhan tıklım tıklım. Bir gece kulübünden farksız. Biri şarkı söylese yüksek sesli müzik çalsa anında kulübe dönecek bir havası var. İnsanlar çorba içiyor, kokoreç yiyor, beyin göz derken ortam farkında olmadan gergin. Karanlık yerden çıkan insanlar aydınlık yerde ayılıyor mu yoksa “Neredeyim ben mi” diyor belli değil bir ortam. Ve şuna karar veriyorum ki aslında memleketin en tehlikeli yerleri çorbacıları. Bu dosyayı en yakın zamanda daha geniş açacağım.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR