Tamam, yıllardır taksi kullanan bir vatandaş olarak şunu çok net söyleyebilirim ki bu topraklarda bu taksi sorunu ilk değil. Yani taksilerin durmaması, bulunmaması, müşteri beğenmemesi ilk değil.

Ama bu kez gerçekten abarttılar.

Asla durmuyor, asla müşteri beğenmiyor, asla almıyorlar.

Hele turist değilseniz.

Ve de Arap turist değilseniz vah halinize.

Yani Türk vatandaşıysanız yandınız.

Bekle babam bekle.

Ve işin aslı önceki gün bir şey daha öğrendim ki, amanda aman.

Saatler 21.00'i geçmiş. Ne Cuma ne Cumartesi. Salı arkadaş salı. Sıradan bir Salı akşamı. Ve artık trafiğin tamamen boş olacağı bir saat dilimi.

Taksi durağını arıyorum, "Çok bekleyen var, yoldan da hiç taksi geçmiyor. Çok beklersiniz" diyor.

Ben de tamam "Bekliyorum haber verirsiniz" diyorum.

Zaman geçiyor geçiyor tık yok. Arıyorum tekrar, "Yok" yanıtını alıyorum.

Sonra dökülüyorum yollara.

Sokaklarda beklemeye başlıyorum.

Önümden beş taksi geçiyor. Hepsi boş fakat almıyor. Biri hariç dört taksici efendi "yemeğe gidiyoruz" diye yanıt veriyor.

Ben de inanıyorum saf saf. E olabilir tabii. Akşam yemeği yiyecekler elbet "Akşam saati" diyorum. Kafamda da deli sorular, dönüyor "Acaba taksiciler günü, yemeği falan mı var hepsi buluşacak ben bilmiyorum" diyorum.

Neyse sonra bir araba durduruyorum zar zor. Homurdana homurdana beni alıyor. Ben de "Allah aşkına bir anlatıverir misiniz? Neden bizleri almıyorsunuz" diyorum.


Bana, "İşin aslını anlatayım mı?" diye başlıyor. Belli ki, bu sorulardan yılmış. Ve hafif gergin, sinirli.

Taksici efendi, "Sizin gideceğiniz yerden boş döneceği için almıyor. Hepsi bu!!!" diyor. Nasıl ya hepsi bu mu?

Ne alaka!!!

Şaşırıp ben de, "İyi de az önce önümden beş taksi geçti. Hepsi de yemeğe gidiyormuş. Bana gideceğim yeri sormadılar ki, direk yemeğe gidiyoruz deyip gittiler" diyorum.

Taksici efendi ne dese beğenirsiniz; "Duruşunuzdan anlamışlar işte. Biz taksiciler duruştan anlıyoruz. Yemeğe falan gittikleri yok!!!" Yanıtını veriyor.

Gerçekten bayılacağım.

Hoppala. Tamamen şok. İlk kez duyuyorum bunu.

Şimdi ben duruş şekilleri öğrenmeye başlıyorum.

Etiler'e gidiş yan kıvrıl.

Taksim'e gidiş tamamen kıvrıl.

Havaalanına gidiş sağa bak.

Bağcılar'a gidiş arkaya bak.

Arnavutköy'e gidiş çömel falan diye mi uzayıp gidiyor.

Arkadaşlar siz iyi misiniz? Bu düpedüz kapris. Belli ki Türk'üm ve beni kazıklayamayacağınız için almıyorsunuz.

Yeter bunun kışı var, yağmuru var, çamuru var. Allah aşkına yeter. Siz ne biçim derneksiniz, nesiniz, necisiniz.

Pardon pardon başka bir durum daha var. Unutuyordum bak.

Arap turistlere bir restoran öneriyorlar. O restorandan alıp bir başka et restorana götürüyorlar. Arap turistler sürekli yemek yiyor bu arada. Onlarda yüzdelerini alıyor. E haliyle bizleri istemiyorlar. Çünkü taksiye aldıkları turistlerden ekstra para kazanıyorlar.

Daha bunun gibi bir sürü şey var ama olan yine bizlere oluyor.

O turistler gidiyor maalesef. Bizler kalıyoruz.

Kalıyoruz kalıyoruz da sizlerin bu zulmüne de yıllardır maruz kalıyoruz. Gerçekten yazık bize ya!!!

Bir haberci olarak

Didem Arslan Yılmazla "Vazgeçme" programında genç bir delikanlı katılıp "Benim ağabeyim Gökhan Gönül" dedi.

27 yıldır anne ve babasından, ailesinden haber alamadığını dile getirdi.

Bunun üzerine de, milli futbolcu Gökhan Gönül canlı yayına telefon ile bağlanıp "Ben inkar etmiyorum ki, ben de üç-dört gün önce öğrendim. Üç kardeştik, dört olduk. Kalabalık aile güzeldir. Can bizim kardeşimiz. Ben de belli bir yaşa kadar Can gibi annesiz büyüdüm. O yüzden de Can'ın çok fazla özel hayatını konuşmasından yana değilim aslında. Can'ın bir an önce yanımıza gelmesini istiyoruz. Bir an önce görmek istiyoruz" dedi.

Yani Gökhan Gönül bir an önce Can'ın yayından ayrılıp daha fazla özel hayatı ile ilgili bilgiler vermesini istemediğini belirtti.

Didem Arslan Yılmaz'da haklı olarak Gökhan Gönül'e birbiri ardına sorularını sordu bir haberci olarak. Ki çok haklıydı.

Tabii Gökhan Gönül'de çok haklıydı özel hayatını konuşmak istemiyordu.

Bu olay birçok kişiyi ikiye böldü.

Kimisi Didem'e ateş püskürdü "Reyting uğruna yaptı" dedi.

Kimisi de Gökhan Gönül'ün ailesini suçladı.

Ben de bir haberci olarak Didem Arslan'ın yaptığını yapardım. Birbiri ardına sorular sorardım. Ancak karşı taraf anlatır anlatmaz. Yanıt verir vermez. Ama sorardım.

Yanıt alamazsam da uzatmazdım ki, Didem'de aynısını yaptı.

Onun dışında ailesi suçlamak bambaşka bir olay.

Anne ve babanın ne yaşadığı bilinmez. Ailenin ne yaşadığı bilinmez. Ancak yıllardır her zaman yazıp çiziyoruz ya. Çocuk doğurmak dünyanın en kolay şeyi. Önemli olan bakmak, bakabilmek. O sorumluluğu alabilmek. Demek o kadın ve adam alamamış.

Ve gözü yaşlı evlatlar büyümüş.

"Yapmayın etmeyin. Bakamayacağınız çocuğu doğurmayın" diyerek boşa yazmıyoruz.

Bakın bu cümle bir kez daha kanıtlanmış oldu.

Şimdi ben size "Ailesini buldu ama geç olsun güç olmasın" diyemeyeceğim. 27 sene arkadaş. 27 sene annesiz-babasız. Üstelik sokaklarda, kimsesiz yurtlarında.

Yazıktır, günahtır. Dünyaya getirdiğiniz bir insandan sorumlusunuz. Onu dünyaya getirip sokaklara atamazsınız.

Tabii ki, hayatı yaşama şekline saygı duyarsınız.

Hepsi bu...

Gökhan Gönül'ün istediği ile bu mevzuyu karıştırmayın. Özel hayat adı üstünde konuşulmak istemeyebilir. Ancak bir haberci de soruları sormak zorunda.

Bir bir daha iki.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR