Başlıkta dikkatinizi çekmiştir Antakya yazmış olmam.


Ki bizler genellikle “Hatay” deriz. Ancak oraların yerlisi, memleketlisi Hatay denmesinden rahatsız.


Tıpkı Gazianteplilerin “Antep” denmesinden rahatsız oldukları gibi.


Yani Hatay değil Antakya denmesi gerekiyormuş efendim. Doğrusu buymuş.


Konuya girerken önemle arz eder Antakya’da ne işim olduğunu anlatırım.


Beni bilen bilir. Memleketimle ilgili bir seyahat varsa işimi, gücümü bırakır koşarak giderim.


Lezzet Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Vecihe Sözeri “Antakya’ya gidiyoruz gelir misin?” dediğinde bir saniye bile düşünmediğim gibi işlerimi de iptal ettim.


Memleketimin her yeri bana cennet geliyor.

Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Adana, Mersin, Malatya, Kapadokya gibi memleketimin her köşesine gittim. Ve daha da gitmekten sıkılmam, bıkmam, usanmam.


Çünkü oraların havası, dokusu, yemeği, tarihi dünyanın hiç bir yerinde yok.


Ki Antakya medeniyetler şehri.


Bir camii ve bir kilisenin iç içe olduğu, bütün dinlerin bir arada kardeş gibi yaşadığı yerler de olmak inanın huzur veriyor.

Doğunun Kraliçesi Antakya




Antakya Arkeoloji Müzesi’nin kapısında işte bu başlıkta gördüğünüz “Doğunun Kraliçesi Antakya” sözü sizi karşılıyor.


Ben bu sözü sosyal medyada paylaştığım zaman biraz eleştiri aldım. Bana “Ne Doğu mu? Güldürmeyin bizi Esin Hanım. Burası güney” gibi cümleler sarf edildi.


Ancak Antik çağlarda “Doğu’nun Kraliçesi” olarak adlandırılan, eski adıyla Antiocheia’dan bahsediyordum. Tıpkı müzede rehberimizin anlattığı tarih gibi.

Oralarda yaşayanların özellikle tarihlerine sahip çıkmasını arzu ederim.


Bir kere Roma ve İskenderiye’den sonra Roma İmparatorluğu’nun üçüncü önemli kenti. Bugünkü Antakya aslında tam da çağlar boyu çeşitli uygarlıkların yerleştiği noktanın üzerine kurulduğu için, mutlaka tarih öncesi çağlara uzanan tarihi araştırmak ve öğrenmek gerek.


1932-1939 yılları arasında yapılan arkeolojik kazılar sonucunda geçmişi tüm ihtişamıyla ortaya çıkmaya başlamış eserler ve muhteşem mozaikler var müzede.


Bizler de turumuza ilk müzeden başladık. Ardından da St. Pierre Kilisesi'ni görmeye gittik. Oradan da Asi Nehri'ni görüp Titus Tünelleri'ni gezdik.

Diyeti unutun, yemeklerin tadını çıkartın

Rehberler “Antakya yemekten ibaret değil. inanılmaz bir tarih var bu topraklarda. Sadece yemeklerden bahsetmeyin” deseler de yemeklerden kendimizi alamıyoruz elbet.


Antakya da doğmuş, büyümüş şef Jale Balcı ile Shop Fly Antakya Lezzet Gezisi’nde tüm lezzetleri tattık.


Jale Balcı bize Antakya’nın tüm lezzetlerini tattırdı, özel mekanlarda yemekler yedirdi.


İnanın o yöreye gittiğiniz zaman “Ne diyet, ne spor, ne de yaz geliyor bikini giyeceğim” gibi kaygılar taşıyorsunuz. Çünkü o lezzetleri her zaman bulamıyorsunuz.


Tabii ki tarihten kopmadan o lezzetlerin de tadını çıkartmak gerek.

Antakya’dan dönerken aklımda kalan

- Titus Tünelleri'ni gezerken o yörede muhteşem zahter ve kekik kokusu sardı dört bir yanımı.


- Antakya’da yediğim çilek ve çağla beni benden aldı. Ben İstanbul’da çilek ve çağla yediğimi zannediyormuşum. Çocukluğumdaki lezzeti buldum. Bu arada çilek toplandıktan sonra sekiz saat içinde tüketilmesi gerekiyormuş.

- Künefe yemeden asla dönmeyin. Künefe öyle sizin bildiğiniz künefelerde değil. Çok başka bir lezzeti var. Hayır acaba o yörenin havasından mıdır, suyundan mıdır bilmem ama çok daha lezzetliydi ki İstanbul’da bir çatal alıp bırakırım. Orada hepsini yedim söylemesi ayıp.

- Oruk, tepsi kebabı, künefe, kaytaz böreği yemeden dönmeyin. Pişman olmayacaksınız.

- Gelirken mutlaka zahter almayı unutmayın.

- Defne yağı ve sabunu da almayı unutmayın. Özellikleri saçlarınıza iyi gelen defne yağını yanınızdan ayırmayın. Bu arada defne yağının içine iki aspirini ezip koyarsanız tüm eklem ağrılarını da geçiriyormuş. Yörenin insanların anlattığı özel bir bilgi bu. Tabii ben denemedim henüz ama defne yağı, sabunu ve yaprağı pek kıymetliymiş oralarda.

- Konak Restorana mutlaka gidin derim. 130 yıllık bir konak ve atmosferi çok iyi. Zaten yolda karşılaştığım birçok kişi de bana orayı tavsiye etti.

- Alışveriş yapmayı tabii ki ihmal etmeyin. Ve mutlaka pazarlık yapın. Pazarlık yapmaya çok açıklar.

- İnsanları çok saygılı ve hoş görülü. Mardin’i nasıl sevdiysem, Gaziantep’i nasıl sevdiysem, Mersin ve Adana’yı nasıl sevdiysem Şanlıurfa’yı nasıl sevdiysem Antakya'yı da o kadar çok sevdim. Daha fazla sevdim.

- Rehberimiz “Antakya’ya bir gelen bir daha gelmek ister. Çok kez gelen buraya yerleşmek ister” yorumunda bulundu.

Mil sorunsalı

Türk Hava Yolları’nın mil programını başka bir bankanın daha kullanmaya başlaması herkesin kafasını karıştırıyor. Birçok kişi kullandıkları kartın bu anlaşmadan çıktığını, kazandıkları millerin de çöpe gideceğini düşünüyor. Bana da çok kişi bu konu hakkında soru soruyor. Daha önce de aramış sormuştum Kurumsal iletişim Müdürü Özlem Sunay’a.

Kendisi bana “Bugüne kadar tek banka olduğumuzdan şimdi insanların da haklı olarak kafası karışıyor” demişti. Antakya gezimizde bir araya gelince aklımızdaki tüm soruları sorduk, soru yağmuruna tuttuk Özlem’i.


Özlem Sunay, Shop and Fly Card’ın da mil programına dahil olduğunu ve 2023’e kadar her iki bankada da mil kartlarını kullanılabileceğini anlattı. Bu kartın tek farklı yanı sadece uçak bileti alabilmek değil aynı zamanda otel konaklama, araba kiralama gibi olanaklardan da mil kullanarak yararlanabileceğini anlattı.


Meraklısına duyurulur.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR