Öncelikle Ayşe Arman’ın Şeyma Subaşı röportajını okuyunca ilk söylediğim şey “O eski Şeyma’dan eser yok” dedim.

Bu Şeyma:

- Daha tedirgin.

- Daha savunmasız.

- Daha güvensiz.

- Ve kesinlikle psikolojik bunalımda.

Ve kesinlikle yardım alması gerek ki, kendisi de fark etmiş röportaj esnasında dile getirmiş.

Hatırlayın Şeyma Subaşı, boşanma ertesinde Miami’deki evine gidip fotoğraflar paylaşmıştı.

Milletin gözüne gözüne sokarcasına.

O gün “Söylentileri yalanlarcasına Miami’ye gitti. Bol bol görüntü paylaşacak. Çünkü söylentilerin başında Acun Ilıcalı’nın o

Miami’deki evi geri aldığı konuşuluyor. Bunun aksini göstermesi gerekiyor” diye yazmıştım.

Şeyma Subaşı da bunu doğrularcasına söyleşi de: “Sen bittin! Bir daha Miami’ye gidemeyeceksin! Bir daha bilmem ne yapamayacaksın” dediler. Ben de onlara aksine kanıtlamak için gittim o postları koydum” açıklaması yapmış.

Oysa ki!

- İşte bunlar hep panik!

- Hep tedirginlik!

- Hep kendine güvensizlik.

Zeminin boş ve kaygan olması.

Ve o kendine güvenen hallerin bir anda kaybolması. Tabii 18 yaşından bu yana bir adamın kanatları altında büyümenin böyle zararları var.

Açıklamasında Şeyma “Ben otel rezervasyonu yapmayı bilmem, bilet almayı bilmem” diyor ya.

İşte bunlar da pek iyi şeyler değil aslında.

Övünülecek şeyler değil.

Ben böyle şeylerle övünmeyi bırak utanırdım.

İnsan ve özellikle bir kadın eğer kendi ayaklarının üzerinde duramıyorsa vah ki ne vah.

Sonra hayat boyu birilerinin gölgesi eteklerinde durursun.

O birileri gitti mi böyle bomboş kalır insan.

Ki bu da hiç hoş ve güzel bir şey değildir.

Bana göre tabii.

Bunu tercih eden kadınlar var.

Şeyma Subaşı da onlardan biriydi.

Bir başka kadının canını acıtarak aldı bu gücü. Ama işte güç bir yere kadar gidiyor.

Ve tabii güç böyle elde edilince insan sonra sudan çıkmış balığa dönüyor.

Yani benim okuduğum röportajda sudan çıkmış bir balık vardı.

Eski yırtıcı kaplan Şeyma’dan eser yoktu.

Bana beş gün müsaade

Pek fazla köşe kapatmayı sevmem.

Hatta yıllardır da kapattığım çok görülmemiştir.

İzinde de olsam, hasta da olsam yazarım. Yazmışımdır da.

Ancak bu sefer kendimi şımartmak istiyorum.

Beş günlük müsaade istiyorum sizlerden.

Hem yeni gelen bir yaşa merhaba diyeceğim, hem de biraz okuyup, araştırıp, kafa dinleyeceğim.

Yeni yerler görüp, yeni insanlar tanıyacağım.

Gelince söz size neler gördüm, neler yedim, neler yaşadım hepsini anlatacağım.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR