Ne yapmayı düşünüyoruz mesela? Nasıl kurtulacağız bu nefretten, kinden, birbirimize olan düşmanlıktan? Nasıl? Biz ülke olarak nasıl bir hastalığın pençesindeyiz farkında mısınız? Bu hastalığın bir ilacı, bir tedavisi var mı? Bilen var mı?

-Şehitlerimiz bu vatan için, bizler rahat uyuyalım diye hayatlarının en güzel baharında dünyaya gözlerini yumuyor "Neden hep fakir çocukları ölüyor?" tartışması başlıyor. Kimsenin duasını okumak, ölüsüne saygısını göstermek aklına gelmeden.

-Uçak kazası oluyor 11 kadın hayatını kaybediyor. İkisi hamile, biri daha yeni doğum yapmış. "Zengin onlar. Onlar fakirlere üzülüyorlar mı da biz onlara üzüleceğiz?" deniyor. Önceki vicdan, biraz dua. Ölüye saygı sıfırlanıyor yine.

-Reina katliamı oluyor. "Onlar da eğlenmeselerdi, hiç üzülemeyeceğim" cümleleri havada uçuyor hatta hayatını kaybedenlerin fotoğrafları whatsApp gruplarında saygısızca cirit atıyor. Daha kimse dualarını okumamışken.

-Bergüzar Korel şehitlerimiz için üzüntüsünü dile getiriyor, "Sen ne anlarsın?" diye başlayan, evladı için ağza alınmayacak ağır hareketler içeren sözler yazılıyor. (Burada tekrar yazamayacağım o cümleleri. Gerçekten korkunç ve üzücü cümleler. Üstelik bunu kadınlar yapıyor. Maalesef.)

-Beren Saat, 3 kuğu resmi paylaşıyor. "Sen işte bilmem ne"den başlıyor, bilmem nereden çıkıyorlar.


Neyse vesselam bitmiyor, bitemiyor. Daha da şaha kalkıyor kin, nefret, düşmanlık. Sosyal medyayla birlikte Türk toplumunun sevgisizliği ayyuka çıktı. Dini, dili, ırkı, ne olursa olsun, zengin mi fakir mi hiç bilmeden kapısını açıp sofrasına buyur eden Türk misafirperverliği de tarihe karışıyor galiba. Ölüye bile saygı duymayan insanların çoğaldığı bir ortamda, kin ve nefret büyüdükçe kapıyı açmayı, yemek vermeyi bırakın, insanlar birbirine selam bile vermeyecek.

Büyük acı

Mina Başaran'ı çok kez bu köşede sizlere anlattım aslında. Mina için çok kez "90'lı olduğuna bakmayın, başarılı, istikrarlı asla şımarık olmayan ve ayakları yere sapasağlam basan bir genç kız" dedim. Öyleydi gerçekten. Yakında tüm işlerin başına geçecek ve çok güzel işlere imza atacaktı.

Çoğu zaman haberleşiyorduk. Yeni projelerinden heyecanla bahsediyordu. Olmadı, olamadı. Çok çabuk gitti aramızdan. O ve tüm arkadaşları... 11 can, 11 aile. Allah tüm yakınlarına gerçekten büyük sabırlar versin. Çok büyük bir acı. Bu kadar hızlı olmasa şaşardım.

Bir kadının evlenir evlenmez, dakikasında soyadı değiştirmesi bir kadın olarak en anlayamadığım şeylerden biri. İnsan babasından, annesinden az biraz utanır. Yahu 30 sene taşımışsın, 1 hafta daha dur öyle değil mi? Ama yok bizim Türk kadını saniyesinde marifetmiş gibi soyadı değiştiriyor sosyal medya hesaplarında. Çok garibime gidiyor çok.


Neyse bu konuyla ilgili çok yazdım çizdim. Şimdi Arda Turan'la evlenen Aslıhan yapmış aynını. Hatta görenler çok şaşırmış filan. Vallahi ben gram şaşırmadım. Eğer böyle bir şey yapmasaydı şaşırtırdı beni. Çünkü kadınlarımız son yıllarda nedense pek meraklı bu son moda harekete. Aslıhan da haklı, ne var bunda? O da modaya uymuş.

Erkekler asla değiştirmezdi

İddiaya girerim evlenince soyadı değiştirmek gibi bir zorunluluk erkekler için olsaydı asla bu kadar çabuk hareket etmezlerdi. "Ne var canım ya, değiştiririz" diye yavaş hareket ettikçe eder, o soyadını yine ne yapar eder kendi eşleri değiştirirdi. Her türlü iddiaya girebilirim bu konuda.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR