ESKİDEN ne çok çocuk programı olurdu. Harika olurdu, mis olurdu. Biz büyükler bile bayılırdık çocuk programlarına. Hem öğretici, hem eğlendirici olurdu. Çocuklar için de büyükler için de. Son yıllarda azaldıkça azaldı. Hatta bazı kanallarda hiç yok yanlış bilmiyorsam. Oysa tam da olması gereken zaman. Çocuklarımızın son yıllardaki ruh durumu malum. Ülkede yaşanan acı, gerginlik, büyüklerden onlara geçiyor. Onlar da duyup kim bilir hangi ruh hallerine bürünüyorlar. Neler düşünüyorlar. Bilmek mümkün değil. Oysa ki çocuk programları çoğalsa onlar içinde ilaç gibi gelmez mi? Cumartesi günü ‘Çocuktan Al Haberi'ne takıldım Show TV'de. Bırakamadım. O kadar iyi geldi ki size anlatamam. Evrim Akın'ın muhteşem sunumu çocukların hiç beklenmedik cevapları ve tatlılığı. Hepsine maşallah. Denk gelirseniz ki bence mutlaka gelin, ilaç gibi gelecek. Pazar günleri de var. Bu arada benim izlediğim bölümde "Bayramda tatile mi yoksa akraba ziyaretine mi gitmeliyiz" diye bir soru vardı. Uzun zamandır her bayramda tartıştığımız konu. Kız çocukları daha çok "Tatile gitmek istiyorum. Okulda çok yoruluyorum. Tatil benim de hakkım" derken erkek çocukları "Bayramda akrabalarımıza gitmemiz gerekiyor. Hatta el öpmemiz gerekiyor" yanıtını verdi. Çocuktan al haberi denir. İzleyin mutlu olacaksınız.

Karaköy'ün yenisi

GECE hayatının demirbaşlarından Nedim Binler ve ekibi şimdi de Karaköy'e el attı. Eskiler "Şaziyeeee" lafını çok iyi bilir. Baltalimanı Şaziye, Bodrum Şaziye geceleri unutulmaz. Onların yeri dolmaz, mekânların o eski tadı yok ama Nedim Binler yaptığı her mekânı göklere çıkarmayı başarıyor. Çünkü mutlaka bir tat, bir lezzet taşıyor. Nişantaşı Sess sonrası şimdi de Karaköy Drone geldi. Drone'un mimarı Abdullah Burnaz. Çok güzel bir iş çıkarmış. Mekân gerçekten harika. İşin başında yılların deneyimli ismi Ecevit Yılan duracakmış. DJ kabininde de Bodrum Shipahoy'dan tanıdığımız Meto. Hep yabancı müzik çalacakmış ama olmaz derim ben. Arada Türkçe müzik şart. Müzik direktörü Can Parlak duruma el atmazsa olmaz. Yani artık Türkçe müziksiz olmaz. Onu söyleyeyim. Çünkü artık sadece yabancı dinleyen bile arada ‘giderlenmek' istiyor.

Olev, Uber'e karşı

GÜNDÜZLERİ yürüyorum, metro kullanıyorum ancak geceleri çok fazla taksi kullanıyorum. O yüzden de güvenli yolculuğun peşindeyim. Uber'i bu yüzden tercih ediyordum. Şimdiye kadar çok yazıldı, çizildi. Uber yöneticileri benimle defalarca görüşmek istedi. Ancak bir türlü görüşemedik. Çünkü Uber'de içime sinmeyen bir şeyler var. Hep bir eksikler var. Her yolculuğumda mutlaka bir şeyle karşılaşıyorum. Son on gündür de Uber şöförleri "Polis durdurabilir" uyarısını yapıyor. Özellikle bazı mekân sahipleri Uber'i şikayet ediyormuş. Çünkü hâlâ yasal değilmiş. Geçen akşam şoförlerden biri durumu çok güzel özetledi: "Uber vergisini ödese sorun yok. Ödemiyor. Toplanan para ABD hesabında toplanıyor. Bizim hesabımıza bir hafta sonra yatıyor. Haliyle Türkiye'de herhangi bir vergi ödemiyorlar. Çünkü her şey ABD'de halloluyor" dedi. Ardından "Yeni bir şey çıktı. Biz direkt ona geçmeye hazırlanıyoruz. Çünkü yasalmış" dedi. Sordum, adı Olev'miş. Bir Türk firması yapmış. Yasal işlemleri tamamlayıp çıkmışlar tüketicinin karşısına. Ben güvenli, rahat yolculuğun peşindeyim. Gecenin bir yarısı polis tarafından durdurulmak, araçtan indirilmek ve o saatte taksi aramak istemiyorum. Yaşadığım diğer sorunları yazmadım bile.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR