Sizi biraz eskiye gidelim ve tanıyalım?

Tanju Babacan: Ben 1991 mezunuyum. Alaylıyım. Mediha Yener’den mezun oldum. Türkiye genelinde birinciliğim oldu. Büyük üstat Vitali Hakko’dan ödülümü aldım. Şuanda da hem tasarımcılık yapıyorum hemde üniversitelerde konferanslar veriyorum. Bu şekilde hayatımı ve mesleğimi sürdürüyorum.

Suzan Hanım sizde birçok ünlü isim gibi Tanju Bey’i tercih ettiniz? Tanju Bey’in çalışmalarında hangi detaylar dikkatinizi çekti?

Suzan Şen: İnsanlığının dışında modacılığı diğer modacılardan çok farklı. Renkleri, tasarımları benim karakterime uyan çizimleri var. Fosforludan tutunda en uç ne model varsa her istediğinizi yapabilir. Bazı modacılar bu sana yakışmaz olmaz der ama Tanju tam tersine teşvik ediyor. O yüzden Tanju’yu tercih ediyorum.

T.B: Suzan’a övgüsü için teşekkür ederim ama biz Suzan’la çok iyi arkadaşız. Tasarımcı ve kıyafeti giyen arasındaki dostluk çok önemlidir. Renk ve kıyafet seçiminde modacı ben yaptım ben karar verdimden ziyade modacının çizgisini taşır fakat kadının kendi stilini yansıtır. Suzan çok naif ve zariftir. Benim için her zaman kıymetli bir ailedir. Kıyafetlerini tasarlarken iki telefon görüşmemiz de ben direk makası atıyorum.



Dostluğunuz nasıl başladı?

S.Ş: Bir ortak arkadaşımız sayesinde tanıştık. Yapılması gereken bir kıyafetim vardı. Gel seni tanıştırayım dedi ve öyle tanıştık. Sonra komşu olduk zaten.

Tanju Bey sizin tasarımlarınız oldukça iddialı ve Suzan Hanım'da bu özel tarımları taşıyor. Sizce sizin tasarımlarınızı Suzan Hanım nasıl taşıyor?

T.B: Suzan iyi bir taşıyıcı. Anneden Danimarkalı babadan Balkanlardan oluşu ten rengini ve saçının doğal rengini oldukça güzel yapmış. Ona canlı renkler giydirdiğim zaman çok güzel duruyor. Beraber çalışırken çok eğleniyoruz.

S.Ş: Benim için en önemlisi sürekli gitmek zorunda kalmıyorum. Bir kere prova yapıyoruz. İkincide giyinip davetime gidiyorum.

Siz sektöre 90'lı yıllarda adım attınız; 90’lı yıllardan günümüze neler değişti?

T.B: 90’larda markalara ulaşmak bu kadar kolay değildi. Bu kadar çok tasarımcı yoktu. Artık Türkiye’de her markaya ulaşabiliyorsunuz. Bugün ise neredeyse bütün üniversitelerimizde moda tasarım bölümü var. Çok iyi tasarımcılarda var. Benimle ilgili çok iddialı derler. Ama evet Bülent Ersoy’a kıyafet yapıyorsam tabi ki en iddialı olanı yapmak zorundayım. Oscar gibi büyük törenlerde iddia bekliyoruz.



Suzan Hanım bir kıyafet için Tanju Bey’e geldiğiniz zaman istediğiniz şeye olmaz dediği oluyor mu?

S.Ş: Yok olmaz demiyor. Bazen değiştirip sürprizler olabiliyor. Ama sonradan iyi ki öyle yapmış diyorum.

T.B: Suzan kethum bir hanımdır ve cesaretlerinde sınırlıdır. O yüzden onu biraz zorluyorum.

Suzan Hanım’ın stilini özetler misiniz?

T.B: Stilinde tevazu yatıyor. Markacılık anlayışı çok farklı boyutlarda. Gündüz halkın içinden çok sivrilmeden bir giyiniş tarzı var. Gece ise duruşunu, ailesini, konumunu ve rengini verir. Ben hiçbir zaman Suzan’ı sırf marka giyinmiş ve karıştırmış bir halde görmedim. Her zaman tevazuyla duruşu olan, kendini hayvanlarına ve dostluğa adamış bir insan.

Ülkemizdeki moda haftalarını nasıl buluyorsunuz?

S.Ş: Eskiye nazaran moda bizde bayağı bir ilerledi. Ben hepsine gitmiyorum. Görüyorum oradaki hanımlar 36 beden kendime olmaz diyorum. O yüzden daha çok sokak giyilebilecek kıyafetler olmasını tercih ediyorum. Tanju her ikisini de yapıyor.

T.B: Ben Fashion Week için koleksiyon hazırladığımda başlama noktasında bile Suzan bildiğin atölyede bizimle sabahlardı. Bütün işin hazırlanış aşamasına dahil olduğu zamanları bilirim. Sonrasında defileyi titreyerek bizimle aynı heyecanla izlerdi.



Türk kadınlarının giyim tarzlarını nasıl buluyorsunuz?

T.B: Bence marka giyinmek çok ucuz bir şeydir. Pahalı olan ise stil sahibi olmaktır. Yani markadır paran vardır verirsin alırsın. Ama stil sahibiysen kendine uygun şeyleri giyindiğinde o zaman daha çok fark edilirsin. Maalesef ülkemizde şöyle bir talihsizlik var. Gazete güpüründen bir diş görüyor ve dişçiye gidip bunu istiyorum diyor. Senin damak yapın ona uyuyor mu? Halbuki tasarımcıya gittiğinde sen bana ne yaparsın? Diye sorsa daha çok kıymetli.

Gardırobunuzda olmazsa olmaz parçanız nedir?

S.Ş: Ben pantolon kadınıyım. Dar, İspanyol paçalar, rahat kıyafetler tercih ediyorum. Ben moda diye giyinmiyorum. Tam tersi herkesin giyindiği bir şeyi özellikle istemiyorum. Seneye mesela traktör topuklar gelecek ama ben onları kendimde düşünemiyorum.

T.B: Suzan Şen siyah tutkunudur. Onun gardırobunda asla kürk bulamasınız.

Yeni koleksiyonunuzda ne tarzda parçalar var?

T.B: Şık ve bağımsızlığını ilan etmiş bir kadın için hazırladım. Ben şuyum ve bu karakterim, bununla varım diyen kadın seviyorum. Dolayısıyla daha metalik bir koleksiyon hazırladım. Metaliğin pastel tonlarını tercih ettim. Kapsül bir koleksiyon. 10 parçadan oluşuyor. Baharda hanımların üzerinde göreceğiz.

Yeni koleksiyonda nelerden ilham aldınız?

T.B: Bu sene çiçeklere yer verdim. 70’lerden günümüze kadar olan kupları göz önüne aldım. Bu yıl siyahlardan vazgeçmedik ama kırmızıda var.



Suzan Hanım sizin yaptığınız kostüm partileri de çok konuşuluyor…

S.Ş: Bizde 70’ler ve 80’ler konseptinden vazgeçemeyenlerdeniz. Evde dostlarımızla yapıyoruz. Herkes bir konsept seçiyor. Bazen Yeşilçam oluyor bazen başka bir şey. Ben genelde Emel Hanım oluyorum. Fiziklerimiz benziyor diye. Çok seviyorum Emel Sayın’ı.

Genç tasarımcılara ne gibi tüyolar verirsiniz?

T.B: Evvela ne kadar tahsil görseler de ruhlarında çırak olmayı unutmasınlar. Şimdi herkes çırak olmadan usta olmak istiyor. Eğitimini alıyoruz fakat atölyeye girdiğimizde iş değişiyor. Dolayısıyla gençleri birazcık çalışkan olmaya ve işlerini birazcık daha fazla sevmeye davet ediyorum.

Giyindirmekten zevk aldığınız isimler var mı? Tarzını beğendiğiniz ünlü isimler

T.B: Türkiye’de giydirmediğim kişi kalmadı sayılır. Nil Karaibrahimgil, Bülent Hanım gibi isimleri giydirmekten zevk aldım. Dünyada Kendall Jenner’ı çok severdim. Burada da bir fuara katıldı ve orada ona kostüm yapmak bana da nasip oldu.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR