Her sene olduğu gibi yine en son dakikalarda uyuya kaldım. Evet evet sabah 05:30’dan sonrasını hatırlamıyorum. Benim için klasik bir durum bu.
Ama bu sene farklı bir Oscar gecesi geçirdim.
Genelde yanımda bir arkadaşım olur ya da tek başıma olurum. Bu sene kalabalıktık. Çok kalabalık.
Ama öyle yanımda değildi hiç kimse. Elimdeydi. Evet evet, kucağımda Ipad, elimde BlackBerry ile her an her saniye keyifli, bir 84. Oscar geçirdik.
Bu Twitter böyle bir şey işte. Anında ne oluyorsa canlı canlı olaya hakim oluyorsunuz. Yani ilgisiz kalmak mümkün değil.
Tabii gecenin en can alıcısı iki esprisi vardı. Biri gözlerimiz haliyle Nuri Bilge Ceylan kazağını ve Meltem Cumbul’un zafer işaretini aradı.
Hiç biri yoktu efendim.
Yine çok kusursuz on numara bir Oscar gecesiydi.
Her saniye düşünülmüş, tasarlanmış, çalışılmış muhteşem bir geceydi.
Red Carpet izlerken hadi gelsinler artık, hadi geçsinler artık diye sabırsızlanıyorsanız demek ki, bu durumda farklı bir şey var. Tıpkı bizim ünlü isimlerimizin bir türlü idrak edemedikleri ve kendi izleyicisine saygı göstermediği bir durum var.
Çünkü bizim ödül törenlerimiz kırmızı halısında böyle görüntüler maalesef görmüyoruz. Sanırım göremeyeceğiz de.
Bir de iste, bilmem ne Oscarları demekten vazgeçsek daha da süper olacak ama neyse.
Durum bu…
Bu Hollywood çok sıkıcı işte. Ne bir kazak ne de bir zafer işareti yoktu. Olay kadınlar ve adamlar vardı.
İzlerken “Biz ülkemizde böyle muhteşem bir organizasyon görebilecek miyiz acaba?” demekten yıllardır usanmadan bıkmadan söylüyorum üzgünüm. Ama ben göremeyeceğim bu kesinleşti de belki çocuklarımızın çocukları falan denk gelirler diye düşünmüyor değilim.
Neyse uyuya kalmadan önce beni benden alan iki kıyafet var. Siyah ve beyaz…
Ne kadar uzak gibi dursa da, aslında iki renkte acayip bir bütün öyle değil mi?
Benim de en sevdiğim iki renk.
Angelina Jolie siyah Versace elbisesi ile yine of of dedirtirken Gwyneth Paltrow Tom Ford ile nefes kesti.
Gerçekten muhteşem iki kıyafeti.
Tamam gecede çok güzel muhteşem kıyafetler vardı ama bu iki kıyafet bana göre çok özeldi. Ve iki kadın da, kıyafetleri çok güzel taşımışlar.
Zaten twitter da yıkıldı. Zaten geceye Anjelina Jolie ve Brad Bitt ikilisi geç geldi. Zaten ben dört gözle onları bekliyordum.
Sanırım onları gördükten ve özellikle de Angelina Jolie’nin o gazetecilere poz verişine şahit olduktan sonra uyku çöktü.
Adamlar normal hayatı da film gibi yaşıyorlar. Her şey düzenlenmiş, planlamış ve muhteşem bir görsel şölen sunuyorlar. Ve bizler de günlerce aylarca konuşuyoruz.
Tabii bununla daha sınırlı değil. Bitmedi… şimdi kıyafetleri tek tek inceleyeceğiz daha.
Ve tabii filmlere de gelirsek benim tüm tahminlerim kazandı.
Tek En iyi Kadın Oyuncu’da Michael Williams’ın almasını çok istiyordum.
Çünkü artık Merly Streep kategori de olunca kimsenin şansı olmuyor ama benim gönlüm muhteşem Marilyn Monroe rolülye Michael’den yanaydı.
Ve En İyi Erkek’de şaşırtmadı. Birçok kişi gibi kırmızı halıda George Clooney de ödül açıklandıktan sonra sahnede Fransızca konuşulacak diyerek Jean Dujardin’in de ödülü alacağının sinyalini verdi dakikalar önce.
Ama George ve Brad gibi isimlerden sıyrılarak bu ödülü alması ve tabii The Artist’in En İyi Film ödülünü alması kimseyi şaşırtmadı.
Gerçekten süper film. Ben de bayıldım. Ama şunu bir kez daha anladım ki, bizler eskileri çok özlüyorum. Tüm dünya olarak buna aç bir durumumuz var. Tıpkı eski şarkıların hala prim yaptığı gibi eski filmleri de özlemle anıyoruz.
Evet hadi şimdi konuşmak değil Red Carpet’ın ardından kalan resimleri tek tek incelemeye geldi sıra. Size iyi incelemeler. Çünkü ben başladım bile…