Öyle hızlı girdi ki, hayatımıza maşallah. Öyle kolay kolay çıkacağa da benzemiyor. Evet, Twitter'dan bahsediyorum.




Herkes aklına gelen her şeyi yazıyor. Ama her şeyi. Öyle sınır yok, utanma yok. Ayıp olur yok. Hiçbir şey yok.




Hatta kavga bile ediyorlar.




Bu haftada Demet Akalın, Cenk Eren olayı damgasını vurdu.




Sonra bir türlü ilişkilerini kabul etmeyen İsmail Tunçbilek ve Ece Gürsel'de kavga etti. Ne yani ilişki yaşarken her şey tamam, bitince neden Twitter'da kavga ediliyor. Anlamıyorum.




Ama bu son bulacak gibi gözükmüyor.




Kavga ederken, küfür ederken, saygısızlık yaparken bir şey olmuyor da, Hilal Cebeci çıplak fotoğraflarını koyunca neden oluyor bu karmaşada onu anlamış değilim.




Yani kavga eden ve birbirine laf söyleyen insanlar, hatta küfür, hakaret gibi kelimeler kullanan tipler Hilal Cebeci'yi ayıplıyor.


Tuha öyle değil mi?




O zaman herkes her istediğini yapsın.




Zaten herkes aynı olursa olmaz ki, birileri farklı olacak ki, arada kolay ayrım yapabilelim.




Bir gün kareograf Öner Evez'e "Defile süper ama neden o mankeni koydun. Hem çok çirkin hem de çok kötü yürüyor" demiştim.




O da bana, "Ben her zaman defileye çok başarılı olmayan bir manken çıkartırım. Bunun nedeni de, tabii ki, en iyilerin daha çok göze batması" dedi.




Evet enteresan ama böyle küçük hileler yapılıyormuş. Twitter'ı da buna benzetiyorum. Günahıyla, sevabıyla herkes orada kendini sergiliyor resmen.




Çünkü ellerde telefon. O anda, düşünmeden, tartmadan, biçmeden aklına gelen ilk şey yazılıyor.




İşte bu yüzden de, işin içinden çıkılamayacak sorunlar oluyor.

Mesela Yonca Evcimik.




Amy Winehouse vefat haberi geldikten sonra, "Su testisi su yolunda kırıldı" diyerek kendine hiç yakışmayacak çirkin bir yorum yazdı.

Keşke yazmasaydı. Keşke o anda, telefonu kapatıp hatta uzun bir süre açmasaydı.




Yani her şeyden önce hiç kimsenin başkasına böyle bir yorum yapmaya hakkı yok ki. Ki yaşam tarzı ne olursa olsun.




Hadi onu da geçtim, yorumu yaptıktan sonra o kadar çok eleştirildi ki, sonrasında basın açıklaması yapmak zorunda kaldı.




Keşke onu hiç yapmasaydı. Daha çok batırmış çünkü kendini.




Neyse Twitter iyi ki, var ve sanırım bizler de armutları ve elmaları böylelikle daha net ayırabiliyoruz.




Son haftam tatil bitiyor




Evet benim için tatil bitiyor. 1 Ağustos'ta "Her Şey Tadında" başlıyor. Haftanın beş günü saatler 16.30'u gösterdiğinde Türkmax'da olacağım. Ve cumartesi günleri de Serdar Turgut ile "Altüst Muhabbetler" diyeceğiz.




Yani anlayacağınız tam gaz çalışmaya devam.




Sanırım ben çalışma hastasıyım. Neden mi?




Çünkü bu küçük tatil sürelerinde hep iki gün bir yerlerde kaldım.


En son geçtiğimiz üç günü de Çeşme'de geçirdim. Ceshme Plus Otel'i muhteşem.




Ve balkonunda bol bol klip çektim.




Evet evet. Yanlış okumadınız.




Nedense benim aklıma Çeşme deyince hep Sibel Can geliyor. Hani Sheraton Otel'in kral dairesinde çektiği klipler gözümün önüne geliyor.




Balkonda Çeşme'nin muhteşem manzarasında salına salına poz veriyordu ya.




İşte ben de bunu yaptım.




Çünkü kaldığım Ceshme Plus Otel'in odamın böyle bir balkonu vardı. Ben de kendi kendime klip çektim.




Ama onun dışında ne mi yaptım?




Yine çalıştım.




Ben çalışmadan duramıyorum. Burası kesinleşti. O yüzden de çalışmaya devam.




Durduğum zaman bir şeyleri kaçırıyormuşum gibi geliyor.




Ve Çeşme'de perşembe akşamı KafePi'de gazetemizin yazarlarından Oben Budak'ı dinledim. Sabahın ilk ışıklarına kadar herkesi çoşturdu. Uzun süredir bu kadar çok dans etmemiştim.




Survivor yıldızı Özge Ulusoy da benim gibi yerinde duramayan diğer bir kişiydi.




Oben'i tebrik etmek lazım. DJ'lik girişimlerini çok sıkı bir şekilde devam ettiriyor.





İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR