Önceki gün, "Ah bu ses sorunu, vah bu ses sorunu" diye bir yazı yazdım.
Okuyuculardan bazıları, "Daha çok yazı yazın bu ses sorunu bitsin. Bu nedir eğlenmiyoruz!!! Erkenden müziğin sesi kısılıyor" derken bazıları da, "İyi ama biz evlerimizde uyuyamıyoruz. Bıktık bu ses sorunundan. Bazı mekanlar sabahlara kadar müzik yapıyor. Yasak falan yok. Onları susturan yok. Siz tek taraflı bakıyorsunuz bu duruma. Siz eğleniyorsunuz diye biz uyuyamayacak mıyız?" diye tepki verdi.
Aslında her iki eleştiri de haklı tabii.
Benim de önceki gün anlatmaya çalıştığım tam da buydu. Bazılarının turizm ruhsatı olduğu için daha çok izni var. Yani ruhsatların yeniden şekillenmesi gerekiyor. Ayrımcılık olduğu için bazı mekanlar ses kapatırken, bazı mekanlar da sabahlara kadar müzik yapıyor. Ve bu da ciddi bir karışıklığı sebebiyet veriyor. Müziği kesilen mekan, diğer mekanı şikayet ediyor. Hatta insanlar da "Bir başka yerde müzik kesilmiyor, burada neden kesiliyor" diye tepki veriyor. Ortam karışık anlayacağınız.
Yazımdan sonra tepki gösterenler arasında Pınar Altuğ vardı.
Pınar, "Ah be kuzum keşke 01:00'de bitse. Günlerdir maymun olduk Alaçatı'da. Gece 03:30 hala canlı müzik sesi vardı. Bu da biraz fazla oluyor. Asla üslubu desteklemiyorum ama açıkçası müzik erken başlayıp, erken bitse de mutlu olurum" dedi.
Tam da bu yazımdan sonra karşılaştığım söz ve besteci aynı zamanda MSG Yönetim Kurulu Üyesi hem de müzisyen Fettah Can'ın eşi Cansu Kurtçu, "Esin aslında sorun desibel" diye konuyu gayet net açıkladı.
Şöyle ki; "Aslında burada gerçek problem desibel. Çevresel gürültü kriteri olan desibel kontrolleri gerçek manada yapılsa, işletmeler buna bağlı kalsa adı 'Müzik yasağı' olan çirkin yaftadan da kurtulmuş olacağız! Mekanın dışına 90 desibelden fazla ses çıkmamalı. Bu gürültü kirliliği dönüp dolaşıp bizim işlerimizi bitirme, şarkıcıları sahneden indirmeye kadar geldi" diye açıkladı.
Kısacası yetkililer bu 'müzik yasağı' diye adlandırılan olayı güzel yönetemezse daha çok kavga-gürültü olacak. Cezalar sürekli kesilecek. İki yıl kapalı kalan mekanlar isyan edecek.
Tatilci isyan edecek.
Evinde uyumaya çalışan kişi isyan edecek.
Eğlenmek isteyen kişi isyan edecek.
Hem eğlenmek isteyen, hem uyumak isteyen, hem iş yapmak isteyen, hem şarkı söylemek isteyen insanların rahatı için bu ses sorununun bir an önce çözülmesini arzu ediyorum. Yoksa çok kişinin canı sıkılmaya devam edecek.
Bana YouTube şarkısı yapsana
Tabii Cansu'yu bulmuşken müzik konuşmadan olmazdı. Laf lafı açtı ve yeni dönem şarkılara geldi. Haliyle sosyal medya dönemindeyiz. Yani artık daha kısa, daha geçici, daha sıradan şarkıların dönemi. Neredeyse "Neremi Neremi", "Nane Nane" gibi şarkıların daha bir anlamlı kaldığı "Şşşşttttt" gibi saçma şarkıların yapıldığı bir dönemden geçerken Cansu Kurtçu'nun söyleyecekleri çok önemliydi ki, bombayı patlattı. Cansu, "Geçen gün biri geldi. Ben YouTube şarkısı istiyorum dedi" diye anlatmaya başladı. Ben, "O ne demek?" dediğimde Cansu, "Geldi işte ben YouTube şarkısı istiyorum. Öyle işte bi anda patlasın. Ama derinliği olmasa da olur. Saçma gibi bir şey" diye devam etti. Dinledim dinledim ve Cansu'ya şöyle dedim, "E size geleceğine Merve Boluoğur'a gitseydi. Şşşştttttt gibi bir şarkı yapardı." Herkesin hayatı kendine ait Gülşen, LGBT bayrağı açarak "Renklerimizi göstermekten korkmayalım arkadaşlar. Herkesin cinsel kimliği, hayatı kendine ait. Buna bir başkası karar veremez. Hayatımızın sahibi kendimiziz. Biz belirleriz ne istiyoruz, ne yapacağız, neyi seviyoruz, ne olmak istiyoruz. Buna bir başkası karar veremez" diye sahnede konuşma yaptı. Yıllardır yazıyorum, çiziyorum. Gülşen gibi düşünüyorum. Biz kendimiz olursak güzeliz. Biz her rengimizle güzeliz. Dil, din, ırk, cinsiyet. Ne olursa olsun saygı gösterirsek güzeliz. Tabii ki, sırf aykırı olmak için bazı şeyleri kimsenin gözüne sokmaya gerek yok. Herkesin hayatı kendine. Herkesin yaşamı kendine. Kendi düşüncelerimizi illa ki, bir başkasına dayatmak zorunda değiliz. Yapmamız gereken tek şey birbirimize saygı göstermek. Hepsi bu!!