"Ankara'nın en güzel yanı İstanbul'a dönüşüdür" lafı gerçekten ne talihsiz bir cümledir.
Çoğu insan tarafından espri olsun diye söylenir ama özüne baktığında kötü bir cümledir.
Ben de zamanında birkaç kez söyledim. Ankara'yı sevmediğimden değil, espri olsun diye. Ama olmaz olsun böyle espri. Kendime kızdım. Kendime söylendim. Kendimi ayıpladım.
Yanlışımı hemen anlayıp sustum. Bir daha da kurmadım böyle bir cümle. Çünkü memleketimin her köşesi güzel. Her şehri bir başka.
Bu sebeptendir ki, özellikle büyük kitlelere hitap ediyorsanız böyle esprilerden kaçınınız efendim.
Bakınız Ezgi Eyüboğlu da bu hataya düşmüş. Ankara dönüşünde, "Başıma bir şey gelmeyecekse, Ankara'nın en sevdiğim yanı İstanbul'a dönüşüdür" demiş.
Ve olan olmuş.
Sevenleri tarafından ciddi didikleniyor. Hatta çoğu kişi, "Artık seni sevmeyeceğiz" diyor.
Haklılar. Gerçekten böyle şehir şehir ayırmaya. Ötekileştirmeye, farklılaştırmaya gerek yok. Maalesef yabancılaştırmaya çok müsait bir dönemden geçiyoruz.
Biz biriz. Bizim ülkemiz cennet. Ankara'sı başka. İzmir'i başka. Hatay'ı başka. Dört bir köşesi harika.
Ki Ankara’nın
-Kuğulu Park'ı.
-Zeki Bar'ı.
-Aspavası.
-Kızılay Meydanı.
-Güvenpark'ı.
-Atakulesi.
-Seğmenler Park'ı.
-Kocatepe Camii.
-Rahmi Koç Müzesi.
-Medeniler Müzesi.
-Ankara Kalesi.
-Kurtuluş Savaş Müzesi.
ve ve ve Anıtkabir'i...
Daha ne olsun. Say say bitmez. Ben artık Ankara'ya dendi mi koşa koşa gidiyorum. Ankara'da program olsun da zaman geçireyim diye bakıyorum.
Hatta dostlarımla Ankara turu organize ediyorum.
Doyamıyorum güzel memlekete.
Siz siz olun şu saçma espriyi unutun..
Olan biten
-Pazar günü Tarkan, "Bugün ruh halim bu. Kasvetli, sıkıntılı, biraz daha hüzünlü" diye bir fotoğraf paylaştı. O an aynı duyguları paylaşıyordum. Aynı ruh halindeyken "Tarkan'a bunu yapan hayat bize neden yapmasın" deyiverdim.
-Duyan duymayanlara söylesin Hadise sahne kostümü değişmiş. Bir tulum giymiş. Ben görünce Hadise hakkında endişelenmedim desem yalan olur. Hani uzun çizmeleri, mayosu, aslan yelesi saçları yoktu.. Hadise'ye bir şeyler oluyor. Oluyor oluyor da ne oluyorsa pek iyi olmuş. Devam ne olduysa.
-Bade İşçil, "Sosyal medyada yemek fotoğrafı paylaşmak görgüsüzlük. Bizim ahlaki değerlerimizle örtüşmüyor" demiş. Demet Akalın da "Bade Instagram'ın kuruluş amacına git bak!" demiş. Doğru söze ne denir. Instagram'da yeme-içme paylaşmamak ayıptı ilk zamanlar. Şimdi böyle evdeki aile albümüne döndü o ayrı. Neyse bizim ahlaki değerlerimize uymayan o kadar çok şey var ki, bununla vakit harcamamak gerek hanımlar-beyler. Bakın keyfinize.
Siz uyurken
-Geçen hafta bir mekanın tuvaletinde iki kadın hararetli hararetli konuşuyor. Konu kadınlardan birinin kocasının telefonuna bir aplikasyon indirmişler. Onu takip ediyorlarmış. Ona bakıyorlar, yorum yapıyor tartışıyorlar. O kadar yüksek sesle konuşuyorlar ki, tüm tuvalet hakimiz olaya. Kızlardan biri, "Ben şimdi yarın basacağım. Artık dayanıyorum" dedi. Diğeri de, "Saçmalama bunların hepsini kullanacaksın mahkemede. Sabırlı ol" diyordu. Aman aman düşman başına.
-Kız "Benim ne yapıp edip Ali'ye ulaşmam lazım. Çok önemli benim Ali'ye ulaşmam. Anlatmam gerekiyor" derken diğer arkadaşı da "E tamam git direkt kapısına. Seni kovacak hali yok ki!" diyordu. Kız da, "Nasıl yani direkt mi gideyim kapısına" dedi. Diğeri de, "Evet giyin şöyle güzel alımlı. Havalı havalı git anlat" dedi.
-Arnavutköy'de taksi bekliyorum. Asla taksi bulamıyorum. Sonra bir arkadaşımla Ulus tarafına çıktım. Yaklaşık yarım saat bekledikten sonra zar zor bir taksi geldi. Taksiye, "Hayırdır neden böyle taksi yok bu gece. Saatlerdir taksi bulamıyorum" dedim. Adam bana, "Bu saatleri uzattılar ya, her yer trafik. Sokaklar kalabalık" dedi. Ben de, "Hangi saatleri uzattılar. Benim neden haberim" yok dedim. Taksici, "Eskiden 00:00'da yasak başlıyordu. Artık başlamıyor. Uzattılar sabaha kadar" dedi. Hayırdır inşallah. Baktım, araştırdım öyle bir açıklama yok. Duyan bilen varsa bir haber etsin.