Şu an tam da Asena Atalay'ın istediği oluyor. Bakın herkes onu konuşuyor. Bir dönem magazinin tam da unutulmaya yüz tutmuş tozlu sayfalarında duruyordu oysa ki. Ama o ne yaptı, Topu aldı, bir çalım ve işteeeee vurdu gol oldu. Şu an hepimiz kendisini yazıyoruz, çiziyoruz, konuşuyoruz. Tanıyan, tanımayan. Sokaktaki adam bile Asena-Caner olayını konuşuyor. Ve yapacağı açıklamayı merak ediyor.
O da yapmış. Önceki gün. Planlı, programlı, komedi üstü bir röportaj olmuş. Yani kendi çalıyor, kendi söylüyor. Röportajı yapan arkadaşım Mert Doğan'ın sorduğu soruları ve yanıtları okurken hissettiğim "Hadi gel bir röportaj yapalım. Millet meraktan okusun ama hiçbir şey bulamasın, sonra biz de oturup gülelim" duygusu oldu.
Ama bu değildir ki habercilik. Bu olmamalı. Eğer bir röportaja, bir yazıya imzanı atıyorsan o artık senin namusun olur. O senin sorumluluğun, o senin adın olur. Bu okuyucuyla dalga geçmek olmuş. Yani okuyucuyla dalga geçilmemeli. Okuyucuya saygı gösterilmeli. Dalga geçip küçümsenen magazin sayfaları var ya. İşte onu küçümsersen böyle hasretle o sayfalarda yer almak için çırpınan insan modeli olursun. Örnek mi! Doğru bakarsanız sizler de görürsünüz.
İşte bu röportaj, bu açıklamalar komik değil, saygısızca olmuş. Özellikle dalga geçer gibi "Oğlunuzun velayetini almaya çalışsalar ne yaparsınız?" sorusu. Ben soran kişi olsam yerin dibine girerdim. Gündemde Asena Atalay'ın eski eşi Caner Erkin'in "Oğlumu alacağım" açıklaması var, röportajı yapan kişi böyle bir soru soruyor. Oysa ki direkt "Eski eşiniz oğlunuzun velayetini almaya çalışıyor" diye sorsa en güzeli, en doğrusu olurdu. Ki zaten böyle sorulmadı. Karşıdaki kişi yanıt verir vermez, "Bu konuda konuşmak istemiyorum" der demez. Ama soru böyle sorulmalı. E tabii böyle soru gelince de dalga geçer gibi "Geçiniz" yanıtı da gelir dalga geçer gibi.
Magazine saygı duymayan insanlar
Yıllardır yazıyorum. Kendi mesleğine saygı duymayan, nefretle yapan insan var bizim sektörde. Ya da basamak olarak kullanan. Magazin bu değildir. Magazin doğrusunu okuyucuya iletmektir. Daha düne kadar tanınmayan, işinin ne olduğu belli olmayan insanlar var magazin sayfalarında yazarlık yapan ya da sorular soran. Hatta "Ben ben ben" diye çığıran. Yıllardır bu işi yapan ve en temelinden gelen bir gazeteci olarak, yalan, iftira, sahte hesaplarla saldırmalar, konuyu bilmeden yazıp çizen yazarlar, kendini hep "Ben bilirim", "Ben yazarsam okunurum", "Ben en doğrusunu yazarım" diyenleri geçiniz. İnanmayınız.. Kendi işine saygı duymayan, sevmeyen kişi başka şeylerin peşindedir. Unutmayınız.
Star olunmaz, doğulur
STAR olmak başka bir şeydir gerçekten. Sonradan da taklitle filan olunmuyor. Star doğuluyor. Mesela Tarkan gerçek bir star. Bu ülkede Tarkan kadar eleştirilen, didiklenen, söylenmedik söz bırakılmayan bir kişi daha yok şöyle dikkatlice bakarsanız. Onun yerinde başka biri olsa zannediyorum şu an çıldırmıştı. Ama o ne yapıyor, tam bir star gibi gülücükler dağıtıyor. Zaman zaman küsüyor, kızıyor ama o kadar. Star gibi davranıp, zamanı gelince gerekeni yapıyor.
Yani star olmaya çalışanlar ya da kendini star zannedenler gibi sosyal medyada fake hesapları arkasına alıp saçma sapan yazıp çizmiyor. O yüzden de taklit edeni çok. O yüzdendir ki Tarkan hep bir değil on değil yüzlerce adım önde. Şimdi bunu neden mi yazdım? Kendini star zannedenlere ya da star olmak için uğraşıp didinenlere. Ya da çoğu fake hayranlarıyla kendine bir dünya yaratıp dünya starı zannedenlere küçük bir tavsiye vermek için. Tabii küçük ve kendi için yararlı tavsiyeyi görebilecek kadar kalbinde, beyninde bir iyilik kalmışsa.