Röportaj: Aybala YILDIZ

Fotoğraflar: Onur AYDIN

-Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

İstanbul'da doğdum. Ama İstanbul'da doğduktan sonra tüm çocukluğumu Ankara'da geçirdim, ilkokulu bitirene kadar Ankara'daydım. Çocukluğuma dair ne zaman hatıralarım canlansa çok keyifli, çok güzel hatırlarım. Annem ile babamın biricik kızı olarak hatırlıyorum kendimi. Güzel, keyifli bir çocukluktu.

-Eğitim için mi İstanbul'a geldiniz?

Ortaokuldayken babamın işleri dolayısıyla İstanbul’a geldik. Ortaokuldan itibaren İstanbul'da yaşamaya başladım. Ama Ankara'nın bende çok büyük bir yeri vardır. Ortaokul, lise, üniversite tüm tahsil hayatım İstanbul'da geçti. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. Daha sonra Halkla İlişkiler üzerine master yaptım. Daha sonra iş hayatım hep İstanbul'da geçti.

-"Ankara'nın en çok İstanbul’a gelişini severim" demiş şair. Ankara sizin için ne ifade ediyor?

Çocukluğumda yapılabilecek en güzel aktivitelerden biri Anıtkabir'e gitmekti. Annem beni hafta sonları arkadaşlarımla birlikte, Anıtkabir'e götürecek diye heyecanlanırdım. Benim dönemimden çok değişti Ankara... Bir buçuk ay önce Ankara’daydım çok değişmiş.

-Eğitim hayatı, gençlik yılları dedik. Gelelim profesyonel iş hayatına...

Üniversite yıllarında Neşe Erberk ajansındaydım. O dönem Kanal Market kurulmuştu. Neşe Hanım'ın ajansına bir teklif gelmişti. Sizin çalıştığınız mankenlerden birkaçıyla görüşmek istiyoruz diye. Sağolsun Neşe Erberk beni tavsiye etmişti. ''Tamam gideyim'' dedim. Bir süre orada sunuculuk yaptım. Kanal Market'ten, SHOW TV'ye geçtim yaklaşık beş buçuk sene SHOW TV'de yayın hayatım oldu. SHOW TV' den Kanal 6'ya geçtim. Kanal 6 ana haberde Arka Pencere diye bir bölüm vermişlerdi, yaklaşık 15-20 dakika sürüyordu. Ardından Kanal 6'dan ayrılıp kendime bir restoran açtım.



-Neden medyadan ayrıldınız?

Kanal 6'dayken her şey çok güzel gidiyordu ama o dönem Kanal 6'nın satış dönemi vardı. Ben de biraz ekrandan uzaklaşıp kendi işimi yapayım dedim. Sevgili Cihat Hazerdağlı ile ortak bir kafe açtık kendimize iki buçuk sene işlettik. Ardından eşimin şirketinde çalışmaya başladım.

-Bu da aşkı beraberinde getirdi o zaman?

Öyle oldu diyelim yani onunla birlikte çalışmaya başladıktan sonra beraber görüştük tanıştık birbirimize değer verdik. Sonra da sonu evliliğe giden bir beraberliğimiz oldu. Şimdi iki çocuğumuz var.

-İş hayatına anne olunca mı ara verdiniz?

Ben iş hayatından hiç kopmadım. Yani kendimi hiç kopmuş olarak düşünmüyorum. Çocuklarımın olduğu dönemde part-time olarak çalıştım. Eşimle ilgili başka yardım edilecek konuda hep ona destek olmaya çalıştım. Özellikle Max Royal Otel'leri açtığımızdan beri onların tüm iç yapısı, dekorasyonu, müşteri ilişkileriyle ben ilgilendim.

-Turizm konusu açılmışken Türkler tatil yapmanın hakkını veriyor mu?

Veriyorlar bence. Türkler biraz daha eleştirel, bizim o ruhumuzda var. Belki bizim tatil anlayışımız yabancılara göre daha farklı. Biz eleştirmeyi daha çok seviyoruz Avrupalı her şeyden memnun oluyor mesela Türk çok çabuk memnun olmaz. Türk turiste gelince daha hassas daha ince eleyip sık dokumak lazım.



-Size göre mükemmel tatil kavramı nedir?

Benim biraz hijyen takıntım var, temizlik çok önemli. Benim için otel üç yıldızlı da olsa tertemiz olmalı. Çok lüksten de ziyade temiz ve lezzetli yemek yiyebileceğim yerleri tercih ediyorum. O tarz oteller benim daha çok hoşuma gidiyor. Ben çok yaz insanıyım kışın seyahat etmekten çok keyif almıyorum. Kışın da herkes kayağa giderken ben sıcağa kaçarım. Maldivlerin yeri ayrıdır bende.

-Çocuklarınızı yetiştirirken yaşadığınız zorluklar oldu mu?

Yaşları birbirine çok yakın değil büyük oğlum 11, küçük oğlum 4 yaşında. Hayatımda gerçekten anneliğin çok değerli olduğunu annemden işiterek büyüdüm. Herkesin annesi söylemiştir ama benim annem biraz daha fazla söyledi. Annelik bana başka bir misyon yükledi. Çocuklarınızla birlikte bir hayat geçirmek çok keyifliymiş onu gördüm. Onların gelip size sarılması, içten öpmesi, sizi kucaklaması bambaşka bir duygu. Geçenlerde kendimi değerlendirirken fark ettim. Büyük oğlumu farklı yetiştirmişim şimdi küçük de farklıyım. Büyük oğlumda sanki biraz daha fevri bir anneydim, küçük oğlumda daha toleranslı daha ılımlı bir anne oldum.

-Hayat ile ilgili gelecek kaygınız var mı?

Ben pozitif düşüncenin önemine çok inanıyorum. Neyi düşünürsek o oluyoruz. Gelecekle ilgili kaygı duyarsam zaten geleceğim kaygılı demektir. Hep daha mantıklı daha pozitif düşünüyorum. Güneşli bir çerçeveden bakmaya uğraşıyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR