Serenay Sarıkaya, Kerem Bursin’den ayrıldıktan sonra bitmedi hakkında çıkan dedikodular.
Gün geçmedi ki, telefonuma bir mesaj gelmesin.
Kulağıma birileri “Duydun mu?” diye başlayan cümleler kurmasın.
Alakalı alakasız kişilerden o kadar çok şey duydum ki, neye inanacağıma şaşırdım.
Ülkemizde genellikle zirveye çıkan insanlar hakkında her zaman dedikodular türetilir.
Güzel mi güzel Serenay Sarıkaya bu yıl içinde iki reklam filmi çekti. Bir müzikal de oynadı.
Üstüne de sevgilisinden ayrıldı.
Daha ne olsun!
Tam bir magazin malzemesiydi.
Ben Serenay’ın 14 yaşından bu yana tanıyorum.
Hakkında çok şey yazıldı çizildi şimdiye kadar hiç bir basın mensubuna sert bir dille konuşmadı, yanıt vermedi.
Ses bile çıkartmadı.
Ama bu sefer “Durun” dedi.
Öncesinden “Yapmayın” dedi.
Rica etti ve hatta “Birbirimize saygımızı koruyalım” dedi.
Fakat olmadı.
Durmadı hakkında çıkan dedikodular.
Ve olay orada da bitti.
Serenay’da “Artık tamam, hukuka başvuracağım” dedi. Ki gerçekten bunu yapacak en son ünlü isimlerden biridir.
Gazeteciliğin en temel kuralı şudur ki!
1- Bir ünlü hakkında duyum doğrultusunda haber yapılacaksa taraflara sorulur.
2- Taraflar yanıt verir. Ya da vermez. Yalanlar ya da doğrular.
3- Doğrulanınca haber yapılır sorun yok.
4- Eğer yalanlama sonrası elinizde kanıt var ise yani fotoğraf gibi, görüntü gibi yine haber yapılır.
5- Ancak yalanlama sonrasında elinizde kanıt yok ise o haber devam ettirilmez.
Bu bir bir daha iki.
Sonuç değişmez.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz
Mesleğe ilk başladığım yıllarda yani 90’larda çok meşhur bir laftı bu: “Reklamın iyisi kötüsü olmaz.”
O dönemin Star'larını yöneten basın danışmanları ve menajerler çalıştıkları isimlere “Her türlü olay mubahtır. Haber olursun, her gün gazetelerde olursun, gündem olursun ve iş yağar bir sürü” diye öğretilirdi.
Bu arada gerçekten de öyle olurdu.
Sansasyona karışan, davetten davete koşturan, bir başka sanatçı arkadaşıyla kavga eden, sürekli laf atışması içinde yer alan, yasak ilişki yaşayan ya da olmayacak bir olaya karışan ünlü isim her gün gazetelerde manşet manşet yer alırken aynı zamanda da işten işe koşarlardı.
Tam 90’larda tarz buydu.
Ve gerçekten reklamın iyisi, kötüsü olmuyordu o yıllarda.
Ama geldiğimiz yıllarda durum iyiden iyiye değişti.
Artık reklamın iyisi de kötüsü de olmaya başladı.
Daha doğrusu çiğ durmaya başladı bu tarz olaylar.
Kendini yenilememek, değiştirmemek gibi olmaya başladı.
Hatta çirkin olaylara karışan, kötü gündemi olan, sürekli kendini gösteren isimlerin işleri teker teker bitmeye başladı.
Sıradanlaştılar.
Bu sebeptendir ki, artık ünlü isimler kötü olaylarla anılmak istemiyor.
Özellikle doğru olmayan haberlerle hiç anılmak istemiyorlar.
Yani 90’ların tam tersine.
90’larda menajer oturur sanatçısı için yalan haber uydururdu ve bu gerçekten geçerli bir yoldu.
Ama artık doğru her şeyden önce kabul ediliyor.
Ve ünlü isimler artık sadece yaptıkları işlerle gündeme gelmek ve adlarından söz ettirmek istiyor.
Ki, 90’larda magazin muhabirliği yapmış, çok şeye şahit olmuş, birçok hikayeyi bilen bir magazin yazarı olarak bence de en doğrusu yapıyorlar.
Doğru haber her zaman güzeldir.
Tavsiye ederim. Sizler de doğru haber okuyup takip ediniz.
Bu kavga bitmez
Ben kendimi bildim bileli siyasette hep bir kavga, tartışma vardır.
Yani tamam siyasetin kavgası bitmez. Hiç bir barışma da olmaz.
Ben bunu gördüm, öğrendim.
Sanat dünyasında da bu tarz kavgalar vardır. Ama eninde sonunda sulh olur, barış olur. İlla ki, bir orta noktada buluşma olur.
Ama Gülben Ergen ve Yeşim Salkım’ın kavgasında olmaz. Tıpkı siyaset gibi.
Hiç de bitecek gibi gözükmüyor.Asla birbirlerini affedecek gibi gözükmüyorlar.
Affetmeyi geçtim, birbirlerinin adını anacak gibi de gözükmüyorlar.
Konu ne olursa olsun birbirlerine dönüyor, dolaşıyor sataşıyorlar.
Velhasıl aralarında bitmeyen bir kavga, kin, husumet var.
Sonuçta iki yaka bir araya gelir ama Gülben ve Yeşim asla bir araya gelmez.
Onların barışı kırmızı kar yağsa olacak gibi.
Ben artık buna inandım.
Nokta.