Bazı ünlü, işadamı ve sosyete düğünlerine basın mensupları asla istenmez.


Hatta düğünün yapıldığı mekan ile sıkı sıkı sözleşme yapılır. İmzalar atılır.


Asla basına fotoğraf sızmaması için.


Hatta davetlilerin de, düğündeki detayları paylaşmaması için ricalar edilir, anonslar yapılır düğünlerde.


Ancak gelin görün ki, sosyal medya çıktığından bu yana tüm kurallar yıkıldı.


Artık hiç hükmü kalmadı.


Düğün sahibi istemese de, geçmiş olsun.


Çünkü rica da etseler olmuyor.


O düğüne katılan davetliler oradan, buradan, köşeden, kıyıdan küçük de olsa bir paylaşım yapıyor.


Onu da geçtim, bir hafta, bir ay sonra illa ki, dayanamayıp 'TBT hashtag’i ile illa ki, paylaşıyor.


Artık “Sır”, “Gizle” diye bir kavram kalmadı geçmişler olsun.


Mesela iki gün, iki gece süren Umur Gençoğlu ve Yasemin Hekimoğlu’nun Venedik'teki düğününe gitmiş kadar oldum.

Düğüne katılan misafirler dışında gelin hanım da sürekli paylaşım yaptı.


Her detayı gösterdi.


Giydiği gelinliklere, kıyafetlere kadar boy boy.


Tabii o kadar güzel olunca her şey göstermek istedi elbet. Hatta La Scuola Grande Della Misericordia’daki düğüne hiç süslenmeden, özel bir kıyafet giymeden katıldım dersem yalan olmaz.


Çünkü her detayına hakimim.


Duvarlarda şov yapan dansçılardan tutun da, tavandan sarkan çiçeklere kadar.


Hatta yemek menüsüne kadar.


Güzel miydi?


Allah için çok güzeldi.


Bayıldım.


Hakkını vermişler düğünün. Detaylar, şık, zarif, güzeldi.


Mutlu olsunlar elbet.


Benim anlatmak istediğim o değil.


Anlatmak istediğim çoğu zaman basından nefret eden isimlerin düğünlerde boy boy paylaşım yapmasına takılıyorum en çok.


Garibime gidiyor.


Bunca yıllardır bu sektördeyim bu konuda “Cız”, “Aman basın olmasın” hatta basına burun kıvıran birçok isim şu anda kıyafetinin, takısının, çantasının, tatilinin, evinin, teknesinin, yemeğinin her detayını paylaşıyor o en çok garibime gidiyor.


Birçok 'blogger' ve 'influencer’dan daha çok paylaşım yapıp onlara, taş çıkartıyorlar gerçekten.


İnanılmaz paylaşım yapıyorlar.


Bazı isimleri izleyemiyorum. Çünkü bitmiyor.


Demek zamanında “Aman çekilmesin”, “Aman göstermeyim” diyerek bayağı bir özlem biriktirmişler meğer.


Bu özlemi de bol boy paylaşım yaparak yok etmeye çalışıyorlar.

Ben Fero

“Arabaya bindim yürü bakalım, tabii radyomuzda yine Demet Akalın” sözleri ile tanımayan da tanıdı Fero’yu.


Trap rap dinlemeyen bile dinlemeye başladı.


Kimin sosyal medyasına baksam bir Fero paylaşımı.

Demet Akalın’da bunu dikkate aldı ve Fero’nun klibinde rol aldı.


Bence çok doğru bir hareket yaptı.


Merakla bekliyorum klibi. Belli ki, ortaya şahane bir şey çıktı.

Bıkmadan usanmadan yazalım

-Bilmediğin bir şey hakkında soru sorulduğu zaman “Bilmiyorum” demek doğrudur.


-Bilmediğin halde yorum yapıp “Biliyorum” demek yanlıştır.


-Yanlış yapınca “Özür dilemek” doğrudur.


-Kabahatini bile bile “Özür dilememek” yanlıştır.


-Asla bir fikrin olmadığı üstelik izlemediğin halde “İzledim” deyip bir de üstüne yorum yapmak yanlıştır.


-“İzlemedim” demek en doğrusudur.


-Dinlemeden “Dinledim” demek yanlıştır.


-“Dinlemedim” demek doğrudur.


-Okumadan “Okudum ama unuttum” demek yanlıştır.


-“Okumadım” demek doğrudur.


Bunları tabii daha çoğaltabiliriz. Ama etrafınızda, sağınızda, solunuzda bunları yapan varsa sıkılmadan, usanmadan tek tek anlatınız.

Nasıl bir yorumdur bu İpek?

İpek Açar iki şarkılık bir single çıkarttı. Adı da “Nesilden Nesile”.


“Mazi” ve “Kıskanıyorum” şarkıları var.


İpek öyle bir yorumlamış ki, şarkıları dinlerken böyle dalıyorum, gidiyorum, her şeyden kopuyorum.


Bir yorum bu kadar mı dinlendirir.


Bu kadar mı huzur verir.


Bu kadar mı keyif verir.


Ağzınıza, yorumunuza sağlık.


Yaz-kış keyfin mi kaçtı, canın mı sıkıldı.


İşte ilacı.


Güzel yorum, güzel sözler, güzel müzik. Daha ne olsun.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR