Röportaj ve Fotoğraflar: Kahraman Doğan






Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?




Babam Rıza Dedehayır, iş hayatına ilk olarak tekstil ile başlayıp ardından inşaat sektörüne girmiştir. Ama benim bu işlerle, hiçbir zaman alakam olmadı. Ben iş hayatına girdiğimden bu yana sermaye piyasaları ve borsayla ilgilendim. Çünkü yaptığım işi gönülden seviyorum. İşime aşığım, o yüzden de bir an bile olsun başka bir iş yapmayı aklımdan geçirmedim. Zihnim çalıştığı müddetçe de bu işi yapmaya devam edeceğim.




Biraz da eğitim hayatınızdan bahsedebilir misiniz?




Ben İstanbul Alman Lisesi'nden 3.ncü olarak mezun oldum. Ardından Boğaziçi Üniversitesi'nde siyaset bilimi okuyarak mezun oldum. Üniversitede aldığım eğitimle yaptığım iş pek bağdaşmıyor. Ama bizim dönemlerimizde bu işin eğitimi yoktu. Şimdilerde ise bu yaptığım işin de eğitimi, üniversitelerde veriliyor. Bu iş gerçekten benim kişiliğime çok uygun bir iş... İnsanların mutlu oldukları iş dallarında daha mutlu oldukları ve başarılı oldukları zaten araştırmalarla da kanıtlanmış durumdadır.




Portföy yönetimine nasıl başladınız?




Biliyorsunuz ben 2006 yılında rahmetli Özhan Canaydın'la birlikte Galatasaray Spor Kulübü yönetimine girdim. Yaklaşık dört sene Galatasaray'a hizmet ettim. Yöneticilik döneminde biraz işleri hafilettim. Profesyonel hayatta kendi işlerinize daha az zaman ayırıp, daha az konsantre olabiliyorsunuz. 2010 yılında da yöneticiliği bırakıp tekrar kaldığım yerden portföy yönetimine devam ettim. Portföy yönetiminin Türkiye'de finans sektöründe çok büyük geleceğinin olduğunu düşünüyorum. Portföy yönetimi şu anda emekleme safhasında ama yakın gelecekte çok büyük bir şekilde gelişeceğini düşünüyorum.






Kişi ve kurumlara Portföy Yönetimi yapmak oldukça zor. İnsanların yıllarca kazandığı bu yatırımları yönetmek nasıl bir duygu?




Ben 2010'un başında, Arma Portföy Yönetimi'ne ortak oldum. Türkiye'deki ilk bağımsız Portföy Yönetim şirketiyiz. İş ortağımız da İşbankası İş Yatırım'dır. Kişilerin ve kurumların portföylerini yönetmek tabii ki insanda müthiş bir sorumluluk duygusu uyandırıyor. Ancak dediğim gibi bu işin Türkiye'de çok gelişeceğine inanıyorum. Çünkü, eski tatlı faiz dönemleri geride kaldı. Döviz hesaplarında da çok önemli bir çözümü olacağına inanıyorum. İnsanların tüm dünyada olduğu gibi düşen faiz ortamında ve düşen enflasyonda yükselen ekonomide nakit birikimlerini profesyonellere emin bir yapı içerisinde yönettireceklerini umuyorum. Bugüne kadar bizim bu konudaki performansımız hep iyi gitti. Umarım bundan sonra da başarılı olmaya devam ederiz. Tabii ki çalkantılı dönemler olabiliyor, insanların biraz daha uzun vadeli yatırım yapmaları gerekiyor. O eski kısa vadeli kazançlardan vazgeçmeleri gerekiyor. Orta ve uzun vadeli yatırımlar her zaman kişilere kazanç sağlar. Günlük, anlık ve haftalık kazanç sağlamak çok zor hatta birazda sihirbazlık işidir. Ama orta ve uzun vadeli yatırımlar her zaman kazandırır.




Yerli yatırımcının, yabancı yatırımcıya karşı olan riskinin en aza indirilmesi için ne gibi önlemler alınmalıdır?




Öncelikle borsamızda yerli yatırımcı katılımı hala çok düşük seviyede, ben bunun hızla artacağını düşünüyorum. Bugün yabancı yatırımcıların hala yüzde 65 payları var. Ben, bunun ilk etapta yüzde 50 seviyesine geleceğini düşünüyorum. Türkiye'de insanların borsadan çok acı hatıraları var. En kötüsüde batmamış olan şirketlerin hisse senetlerinin sıfır olmasıdır ki bu izah edilebilir bir durum değildir. İnsanlar artık kendi bilgileriyle borsada hareket etmemelidirler. Bugün sermaye piyasaları çok kompleks bir hal aldı.






Oldukça stresli bir hayatın içinde kendinize nasıl vakit ayırıyorsunuz?




Aslında pek vakit ayırdığım söylenemez. Ama ayırdığım zamanlarda üç tane çocuğumla birlikte vakit geçiriyorum. Sinemaya gitmekten keyif alıyorum. Fırsat buldukça seyahat etmekten çok keyif alıyorum. Eskiden hiç boş zamanım olmuyordu. Çünkü tüm zamanımı Galatasaray'a ayırıyordum. Şimdilerde futbol adına güzel maçlar seyretmekten büyük keyif alıyorum.




Çok fazla bilinmese de siz milli bir sporcusunuz, anlatır mısınız?




Evet milli briç sporcusuyum. Zamanında Türkiye'nin aldığı en iyi neticeleri hem Avrupa'da hem de olimpiyatlarda aldık. Zaten hayatımdaki en büyük pişmanlıklarımdan birisi de briçe ara vermektir. Çok üst seviyede briç oynuyordum. Briç çok konsantrasyon isteyen bir spor o yüzden pek vakit ayıramıyorum. Ancak yakın bir zamanda tekrar briç oynamak için kendime fırsat yaratmaya çalışacağım.




Briç oynamak, iş hayatınıza neler kattı?




Yüzde yüz faydası olduğunu düşünüyorum. Çünkü işimdeki konsantrasyon matematiğini geliştirdiğini, düşünme kanallarını açtığını düşünüyorum.




'GALATASARAY YAŞADIĞI KÖTÜ DURUMDAN KURTULACAKTIR'

'Galatasaray' sizin için ne ifade ediyor?




Galatasaray demek, benim hayatım demektir. 6 yaşındayken Galatasaray ile tanıştım ve 48 yaşına geldim. İki dönem kulübümüze hizmet ettik. İyisiyle, kötüsüyle bir şeyler kattığımız düşünüyorum. Benim için hayatımın sonuna kadar yaşayacağım bir aşktır Galatasaray. Kulüpteki yöneticilik sayfama bir son verdim. Çünkü yöneticilik çok nankör bir iş. Ne yaparsanız yapın kendinizi bir türlü beğendiremiyorsunuz. Ben bundan sonra bir taraftar olarak ve üye olarak üstüme düşün tüm görevleri yerine getireceğim. Galatasaray'ın yücelmesi için ne gerekiyorsa her zaman yapmaya hazırım. Ancak aktif olarak bir daha yönetim kurulunda görev almayı düşünmüyorum.




Galatasaray'ın yaşadığı olaylarla ilgili neler düşünüyorsunuz?




Galatasaray birçok açıdan ve sportif açıdan, maalesef dibe vurmuş durumda. Yakın bir zamanda yeni bir yönetim seçilecek, umarım başarılı olurlar. Yeniden futbol takımının kurulması gerekiyor. Galatasaray, mutlaka bu kötü durumdan kurtulacaktır. Ancak kısa zamanda kimse bir mucize bence beklemesin.


'GURMEYİM DİYEBİLİRİM'

Hobileriniz nelerdir?




Başta briç oynamak, biraz puro tutkunuyum. 18 yaşında bu yana puro içiyorum. Puro ve puro ekipmanlarıyla ilgili çok ciddi bir koleksiyonum var. Güzel yemek yemeyi severim. Hatta kendime gurme bile diyebilirim. Ciddi bir film arşivim vardır. Sıkı bir sinema takipçisiyimdir.




Çocuklarınızla birlikte en çok neler yapmaktan hoşlanırsınız?




Çocuklarımla her şeyi yapmaktan çok hoşlanıyorum. Çocuklarımın arasında yaş farkları var. Hep beraber fazla bir şey yapamasak da en çok hep beraber lunaparka gidiyoruz ve bende onlarla çok büyük keyif alıp eğleniyorum. Onlarla o kadar çok şey paylaşıyorum ki boş zamanlarımı tamamıyla onlarla geçiriyorum diyebilirim. Çocuk muhteşem bir şey bence herkesin birden fazla çocuğu olmalı diye düşünüyorum.




Çocuklarınızın geleceği için nasıl bir plan yaptınız?




Bugünkü çocuklar ile ilgili ben bir plan yapılabileceğini düşünmüyorum. Geleceklerini tamamen kendileri belirliyorlar.




En çok nerelere seyahat etmeyi seviyorsunuz?




Bayramlarda ya da tatillerde seyahat edebiliyorum. Ama değişik yerler görmeyi çok seviyorum. Bence seyahat etmek insanın ufkunu çok açıyor. Türkiye'de Bodrum'a gitmeyi seviyorum. Yurtdışında ise benim gittiğim zaman kendimi çok iyi hissettiğim bir yer olan Monaco'yu seviyorum. Londra, Paris, Barselona keyif aldığım yerlerdir. Uzakdoğu'ya gitmeyi oraları keşfetmeyi çok istiyorum. Dünyada o kadar çok gezilecek yer var ki insan 365 gün seyahat etse hem bitmez hem de bıkmaz.




Sosyal sorumluluk projelerine destek veriyor musunuz?




Evet bir sürü öğrenci okutuyorum. Derneklere bağışlarda bulunuyorum, faal olarak yer almıyorum. Ama elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum.





İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR