Cemiyet hayatının ünlü isimlerinden Emek Külür… Tanınan bir diş hekimi olmasının yanı sıra sanatsal yönüyle birbirinden değerli heykelller ve sanat eserleri tasarlıyor. El becerisi yüksek bir isim olunca hem yaptığı dişler konuşuluyor hem de kliniğini süsleyen heykeller ve sanat eserleri ilgi çekiyor… Çok cana yakın, sevecen, samimi… Ama gülüşünün ardında yaşadığı zorluklardan zafer kazanmış edasıyla çıkan Emek de mevcut… Nişantaşı’nda bir araya geldiğimiz Emek Külür’le bakın neler konuştuk…

Röportaj: Aybala YILDIZ

Fotoğraflar: Onur AYDIN

Burası sizin hem iş yeriniz aynı zamanda da sanat atölyeniz… Sanat ile diş hekimliğini bir arada yürütüyorsunuz

Emek Külür: Diş hekimliği el becerisi gerektiren bir meslek dolayısıyla benim de elimin yatkınlığı var, diş hekimliğinde estetik görüş, vizyon gerekli. Hem diş yapıyorum hem sanat yapıyorum. Burası hem hobim sanat hem işim.


Çocukluğunuzdan bu yana el becerinizi oyun hamurlarıyla oynayarak geliştirmişsiniz. O yıllara dair neler var hafızanızda?

E.K : Aslına bakarsanız hem sosyal hem de biraz kendi başına olmayı seven bir çocuktum. Bu tek başınalık hala daha bende var ve gittikçe de artıyor galiba. İnsanlarla birlikte olmayı seviyorum ama kendimle vakit geçirmeyi daha çok seviyorum. O vakitte de kitap okumaya ve bu içimden gelen sanata vakit ayırabiliyorum.

Çocukken tek başınıza kaldığınızda nasıl vakit geçiriyordunuz ?

E.K : Hep bir proje üretirdim, plastik torbadan terlik yaptığımı bile hatırlıyorum. Hamurları kendimiz yapıyorduk , şimdi ki gibi hazır satılmıyordu. Beyaz tutkal, un ve renkli boyayla karıştırıp onlardan yüz figürleri yapıyordum.



Bu mesleği seçmenizdeki ana etken neydi ?

E.K : Benim zamanımda şöyle bir şey vardı , bir kere kesinlikle okumak ve üniversite mezunu olmak ve başarılı olmak zorundasın. Daha sonra evlilik ve çocuk sahibi olmalısın, bize öğretilen öğreti buydu dolayısıyla benim seçeceğim dönemde ya mimar olacaktım ya da doktor… Ben dedim ki ‘ Ben hem diş hekimi hem de sanatçı olacağım’.

Kliniğinizde kendi yaptığınız heykeller var…

E.K : Ben ilk heykele başladığım zaman salı günleri öğleden sonrayı kendime ayırmak için heykel yapmaya başladım. Hep bronz üzerine çalışıyordum ve bronza başka bir materyal katılmalıydı… ’Cam ekleyeyim’ dedim. Atölyedeki herkes bana ‘Cama bulaşılmaz cam çok zor ve hiçbir şey ile birleştiremezsin’’ dediler. Böyle söylendiği zaman benim onu yapasım geliyor ve ben de balık heykellerimi yaptım. Bu balıklarda cam ve bronz bir arada.


Başka hangi materyallerle çalışmayı seviyorsunuz ?

E.K : Ben deneysel yaşamayı seviyorum , deneyimlemeyi seviyorum. Hayatta da , sanatta da bu taraf açık olduğu için her materyali deneyebilirsiniz, her materyalden bir sanat eseri oluşturabilirsiniz. Ben zaten tüm gün boyunca seramikle uğraşıyorum. Dişin seramiğini kendim yapıyorum. Bunu yapabilen nadir diş hekimlerinden biriyim. Bu önemli bir detay çünkü son on yılımı dünyada beğendiğim diş yapan teknisyen, seramistlerin yanına gidip özel eğitim alarak geçirdim, bunu kendim için bir hobiye çevirdim.

Estetik gözü gelişmiş bir hekim olarak hastalarınız size geldiğinde ve istediği dişi tarif ettiğinde o dişi yapıyor musunuz ?

E.K : Hasta geldiğinde kapıdan girişinden, içerideki oturuşuna, istediklerine, saçına, takılarına her şeyine bakıp benden istediğini anlayıp sonra ben ona öneride bulunuyorum. Böyle yapılsa daha iyi olur, nedenlerini tek tek hastaya açıklıyorum ve sonra ortak bir yol buluyoruz. Daha olağanüstü şeyler isteyen hastalarımda da açıkçası ben esteğini çok onun istediği gibi yapamayacağım çünkü ben bir sanat yapıyorum. Onun istediğini yaparsam benim içime sinmeyecek o da benim eserim olmayacak… Evet ben doktorum ama seramik için böyle bir fikrim var . Tedavide her türlü sonuna kadar ama estetikte kendi gördüğümün dışında bir şey yapmak istemiyorum.





Çağdaş sanata ilginiz malum. Türkiye’de ki çağdaş sanat etkinliklerini takip ediyor musunuz?

E.K Elimden geldiği kadar takip ediyorum açıkçası boş zamanlarında hobi olarak ben galeri , sanatçı , atölye ziyareti yapmak en sevdiğim şey… Sanatçılarla tanışmak, onları tanımak eserlerini görmek haricinde, bundan çok keyif alıyorum . Boş zamanlarımda vakit ayıracaksam buna vakit ayırıyorum. Küçük çaplı bir koleksiyonum var, beğendikçe topluyorum bence bir insanın sahip olabileceği en değerli şeylerden biri bir sanat eseri koleksiyonuna sahip olmak.


Sahip olmak istediğiniz bir çağdaş sanat eseri var mı?

E.K : Ali Elmacı’nın karakterlerini çok beğeniyorum. Kızımla beni resmetmesini çok istedim inşallah onu projelendirip hayata geçireceğiz. Ali’nin gözüyle bizi nasıl gördüğünü , özellikle beni nasıl gördüğünü merak ediyorum.

Sanatı yatırım aracı olarak görüyor musunuz ?

E.K : Sanatı ben yatırım olarak görmüyorum. Şöyle ki bana yaptığım eserleri satıyor musun diye soruyorlar, satıyorum diyemiyorum. Aslında bunun tam tersi paylaşmak güzelmiş ama ben ilerde değerlenir diye sanat eseri almıyorum, sevdiğim için alıyorum.

Geçmişte kötü zamanlar atlattınız ama hep pozitifte kalmayı seçtiniz…Bunu nasıl başardınız?

E.K : O kötü günler sayesinde bence ben daha çok kendim oldum ve sahip olduğum şeylerin değerini daha çok anladım çünkü çok kolay kaybedebiliyorsun. Çok kolay kaybedebileceğini görünce sahip olduğun şeylere çok fazla değer veriyorsun. Ben kendimi işime verdim çünkü ya tüketen ve yok olan biri olacaksın ya da üreten ve ürettiği ile var olan biri olacaksın , ben ikinciyi seviyorum. Ürettiğimiz kadar varız bence.


Yüzeye çıkmak için de tamamen bir dibe dalmak gerekiyor bazen…

E.K : Bence hayatta herkesin bir sınavı var, sınavsız geçen yok .Dolayısıyla ne kadar çok sınavdan geçersek bu hayatın hakkını o kadar vermiş oluyoruz.


Sizin hayattaki sınavınız nedir?

E.K : Benim hayattaki sınavım sevgi… Sanıyorum ki hayat beni güçlendirmeye çalışıyor , çünkü ben çok seven biriyim gerçekten sevmekte hiç zorluğu olmayan biriyim. Bence hayatın daha fazla değerini anlamam ve anın değerini bana öğretmek için oluyor bu zorluklar çünkü ben hep gelecek için yaşayan bir karakterim.


Herkesin hayata geliş amacı var.. Sizinkinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

E.K : Ben çok insanlığa faydam olacak, büyük bir şeyler yapacağım diye düşünen biri olduğumu düşünmüyorum . Bence sahip olduğumuz en değerli şey ruhumuz. Ruhumuzu ne kadar zenginleştirirsek enerjimiz o kadar artıyor çevrende de sana benzer insanları topluyorsun . Dünyada kendi çevreni oluşturabilmek çok basit ama çok önemli şeyler. Olumsuz bir şey aklıma geldiği anda yok ediyorum. Herkes sahip olduklarıyla sınanır mesela merhametliysen merhametsizlikle sınanırsın, güçlüysen güçsüzlükle sınanırsın iyi kalpliysen , kötülükle sınanırsın dolayısıyla başımıza kötü bir şey geldiğinde üzülmememiz lazım , demek ki biz onun zıttıyız.

Mesleki deformasyonunuz var mı? Yakınlarınıza ya da yeni tanıştığınız kişilere dişleriyle ilgili yorum yapar mısınız ?

E.K : Ön yargıyı hiç sevmem , insanları yargılamayı da sevmem , hayatımdan çıkmış iki kavramdır bunlar. Ama insanlara baktığım zaman bilgisayar gibi otomatik olarak yüzlerini tarıyorum ve bunu istem dışı yapıyorum.



İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR