İş ve cemiyet hayatının ünlü isimlerinden Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak örnek evliğinin yanı sıra mesleğindeki başarısıyla da ön plana çıkıyor. İki çocuk annesi olan Neşe Kavak iş hayatındaki başarısından özel hayatına kadar her şeyi htkulup.com’a anlattı.

- Neşe Hanım bir gününüz nasıl geçiyor?

Günüm her zaman çok yoğundur. Sabah 8’de hastanede olurum. Hastalarımı görürüm, hastanenin genel düzeniyle ilgili çalışanlarla birlikte sabah toplantısı yaparız. Arkasından ameliyatım varsa ona girerim. Öğleden sonra hasta kabullerim başlar. Akşam saatlerinde genellikle toplantılarım için tekrardan hastaneye dönerim. Toplantılara adaptasyonum akşam 7’den sonra daha iyi olduğu için akşama alırım. Gün içerisini


daha çok hastalar ve ameliyatlarla geçirdikten sonra hastanenin yönetim işlerine daha çok zaman ayırıyorum. Daha doğrusu beynim daha çok berraklaşıyor. Geri kalan zamanımda evde oluyorum.

- Ülkemiz tıp sektöründe oldukça ilerledi. Size göre Avrupa ve Amerika’ya baktığımızda tıp alanında şu an geldiğimiz noktayı nerelerde görüyorsunuz?

Türkiye’de aslında son 12 yıl içerisinde yapılan sağlıktaki olay bir sosyal devrimdir. Aslında Avrupa’da sağlık tıkanmış durumda. Türkiye bu konuda yaptığı hamlelerle iyileştirici çabalarla tüm dünyaya örnek oluşturabilecek bir sağlık reformu gerçekleştirdi. Bu anlamda emeği geçen herkese teşekkür etmeliyiz. Tabii böyle bir gelişmenin her alanda etkisi olur. Sağlık hizmetlerimizin doğru şekilde verilmesi, doktorlarımızın iyi olması, özel hastanelerin konforluğu hepsi bütündür. Bugün sağlık turizminde dünyanın birçok ülkesinden hasta kabul etmekteyiz.

- Geçtiğimiz günlerde sağlık sektörü için yeni bir yatırım yaptınız. Nasıl gelişti bu süreç?

İstanbul’da 25 senedir hizmet veren Akademik Hospital, hastane ilk kurulduğu zaman Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı olarak hizmet vermeye başlamıştı. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin bütün hocaları bu hastanede kendi özel uygulamalarını yapıyorlardı. Biz hastaneyi aldıktan ve yönetime geçtikten sonra daha özel hastane kimliğine kavuşturduk. Akademik Hospital’da çalışan hocalarımızın hepsi kendi konumlarında dünyada isim yapmış kişiler. 50 tane profesör doktoru bünyesinde barındırarak tamamıyla yenileyip hizmete devam etmeye başladık.

- Tıp sektörüne yeni atılacak olan gençlere ne gibi tüyolar verebilirsiniz?

Tıp mesleği gerçekten zor bir meslek. Çok yoğun çalışmak gerekiyor. Kendinizi geliştirmenin durağı yok hep geliştirmek, gündemi hep yakalamak zorundasınız. Fakat yine de bu yaşa geldikten sonra şunu şöylemek istiyorum, iyi ki doktor olmuşum. Bundan hiçbir şekilde pişmanlık duymadım. İnsanlara yardımcı olabilmek benim için çok önemli. Arkanıza dönüp baktığınızda insanların mutlu olması, insanların hayatlarına bir şekilde dokunabilmek bence çok değerli.

- Kuşkuşuz her ödül kişiyi gururlandırır, son olarak "Yılın Bilim Kadını” ödülünü aldınız...

Bize ödül verenlere teşekkür ediyoruz. Takdir edilmek çok güzel bir duygu ve bunun küçüğü büyüğü yok. Bizi takdir eden kişilere ve kurumlara gönülden teşekkür ediyorum.

- Kadın doğum konusunda Türkiye’nin önemli doktorlarından biri olarak son dönemlerdeki sezaryen doğumlarının artış sebebini neye bağlıyorsunuz? Hangisi daha sağlıklı ve siz hangisini tavsiye ediyorsunuz?

Sezaryen ve normal doğum her zaman tartışmalı ve tüm dünyada gündemde olan bir konudur. Her zaman için normal doğum oranlarının arttırılması, sezaryenin daha ikincil doğum şekli olarak kabul edilmesi yönündeki kamuoyu bildirimleri çok önemli. Biz her zaman için normal doğumu tavsiye ediyoruz. Bir şeyin normali varken cerrahi müdahaleye başvurmak gerekli değildir. Normal doğum her annenin yaşaması gereken bir tecrübedir. Hem çocuk, hem anne açısından koruyucu bir olaydır. Ama tıpta hiçbir şey çok zorlamaya gelmez. Son 12 yıldır yapılan çalışmalarla Türkiye’deki anne ve bebek ölüm oranları azalmıştır. Sezaryen doğum, kararında ve gereğinde yapıldığı zaman hem anne hem bebek açısından hayat kurtarıcı bir prosedürdür. Normal doğumun yerine geçmez. Ama endikasyonları koyarken de doktorları çok zorlamamak lazım.

- Siz de mi normal doğumu tercih ettiniz?

Ben normal doğum yaptım. İlk doğumum normaldi ama ikincisi gereklilik olduğu için sezaryen oldu.

- Örnek bir ailesiniz ve mutlu bir evliliğiniz var. Bunu nasıl başardınız?

Öncelikle sabır... Bunun haricinde karşılıklı anlayış ve güven bir ilişkide çok önemlidir. Uzun yıllara dayanan evliliklerde işbirliği yapmak, anlayış ve sevgi ortamının oluşması için çok önemli. Eğer birbirinizi çok iyi anlıyorsanız, konuşmadan da anlaşırsınız. Bu önemli faktörler yerine geldiği zaman zaten her şey yerine oturmuş oluyor. Eşim Cavit’in de bir zamanlar yoğun olduğu dönem vardı. O zamanlarda ben daha çok ailemiz için özveriliydim. Şimdi çok yoğunum o bana destek oluyor. Bu işler tamamen dengedir.

- Çok fit görünüyorsunuz. Formda kalmanın tüyolarını alabilir miyiz?

Diyetime her zaman dikkat ederim. Aslında herkesin kendi bünyesine ve alışkanlıklarına göre bir diyet oluşturması gerektiğine inanıyorum. Herkese standart yapılmış diyetlere çok önem vermem. İnsanların yaşam tarzları çok farklıdır. Bu yüzden nasıl besleneceğinizi de bilimsel olarak sağlamlaştırdıktan sonra kendiniz çizersiniz. Mesela güne çok iyi bir sabah kahvaltısıyla başlarım. Her gün mutlaka yumurta yerim. Yumurta çok önemli bir proteindir. Sabah ve öğle arasında kuruyemiş yerim. (Badem, ceviz ve erik karışımı). Hem tok tutar hem de kolestrolü dengeler. Öğlenleri ızgara et ve salata tarzında mönüler tüketirim. Akşamları yemek yeme alışkanlığım yok. Günde 3 litre su içerim.

- Ailenizle ne kadar zaman geçiriyorsunuz?

Büyük oğlum çalışıyor, küçük oğlum da bu sene işletme okumak için Amerika’ya gidecek. Artık benim yoğun tempoma alıştılar. Cumartesi günleri de çalışıyorum. Pazar günleri evdeyim, hiç dışarı çıkmam.

- Çocuklarınızdan bahseder misiniz?

Çocuklarımızın güzel günlerini görmek çok onurlandırıcı bir olay. Hayat, şanslarını açık etsin. Hayatta hayat şansı çok önemlidir. Hayatta iyi insanlarla, iyi olaylarla ve güzel tesadüflerle karşılaşmak Allah’ın bize çizdiği güzel bir kaderdir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR