portaj: Reşit ÖZET



- Eğitiminizden bahseder misiniz?




Ortaokulu İstanbul'da bitirdikten sonra 15 yaşımda kendi isteğimle İsviçre'ye gittim College du Leman'dan mezun oldum. Daha sonra Boston'da Wentworth İnstitute'de mimari eğitim aldım. Aslında mimarlık bana uzak bir şeydi babam çok istemişti beni de ikna etmeyi başardı ama sonra çok keyif alarak okudum. Özellikle lise hayatım bana akademik eğitimden çok, ufak yaşta ayaklarımın üzerinde durmayı öğretti.




- İş hayatı tecrübeniz nasıl başladı? Şirketteki görevinizden bahseder misiniz?




Dediğim gibi mimarlık bölümünü seçmemdeki en büyük rolü babam oynadı çünkü hedefinde benim inşaat şirketindeki yükü üzerinden alıp o yolda ilerlemem vardı. Türkiye'ye döner dönmez Mimar Han Tümertekin'in yanında bir süre çalıştım. Daha sonra babam beni Roman'ın mağazalarının tasarımını yapmam için çağırdı, ilk 6 ay sadece mağazaların konsept tasarımlarıyla ilgilendim. Ama Roman benim için bir okul oldu. Bana verilen görevleri başarıyla yerine getirdikçe babam da bana daha çok yetki vermeye başladı. Şuanda şirketin İcra Kurulu Başkanı ve Genel Koordinatörü'yüm.






- Babanızla birlikte çalışmak nasıl bir tecrübe? Babanız Turgut Bey'in hangi yönlerini örnek alıyorsunuz?




Babamla çalışmak için disiplinli, azimli ve çalışkan olmak gerekir, bu özelliklere sahip olmayan insanlar babamla asla çalışamaz o yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum bana bu kadar sorumluluk verebildiğine göre iyi bir işadamı olduğumu hissediyorum. Biz birlikte çalışmaktan çok mutluyuz çünkü birlikte bir şeyler başarmanın heyecanını birlikte yaşıyoruz. Babamın dürüstlüğünü, kararlığını ve ileri görüşlülüğünü örnek alıyorum ve son olarak en çok iş hayatıyla özel hayatı arasına net bir çizgi çizebilmesini örnek alıyorum. Şirkette kötü giden bir şeyler olduğunda bile evde asla bu konuları konuşmayız işi işte çözeriz.




- Başarılı bir işadamı nasıl olmalı? Şirketinizle ve iş hayatıyla ilgili hedefleriniz neler?




Başarılı bir işadamı hedef koymalı ve bu hedefinin peşinden heyecanla, disiplinle hiç durmadan koşmalı, karşılaşacağı engellerin aşılamaz olduğunu düşünmemeli. Organizasyon yeteneği olmalı, işi kendisinden daha iyi bilen insanları çalıştırmaktan gocunmayıp ekibini en verimli halde çalıştırabilmeli ama hepsinden önemlisi dürüst ve merhametli olmalı. Şirketleri para değil beyinler yönetir benimde şirketimle ilgili ana prensibim bu düşünceyle insana yatırım yapmak bununla ilgili ilk adımımızı Roman Akademi'yi kurarak attık.




- Tekstil sektöründe olan bir işadamı olarak moda ile aranız nasıl? Size göre moda nedir?




Moda aslında popüler bir olgudur dolayısıyla bu kadar popüler ve değişken olmasıda yaptığımız işi de sürekli kendini yenileyen ve hareketli bir hale getiriyor. Ben genelde sade, net giyinmeye özen gösteririm ancak bu sektörde çalışmaya başladıktan sonra alışveriş yapmak bana biraz zor gelmeye başladı. Alışverişe çıktığım zaman kendimi iş yapıyormuşum gibi hissediyorum ürünlerden çok mağazanın dekoru, müziği, kokusu, satış danışmanlarının tavırları dikkatimi çekiyor.




- Türkiye'de ve dünyada tasarımlarını beğendiğiniz tasarımcılar var mı?




Stella McCartney'in bir fikrin üzerine tasarım yapması dikkatimi çekiyor. Kendim içinse Ralph Lauren diyebilirim eskimeyen ve hikayesi olan tasarımlarını beğeniyorum. Ülkemizde Suzan Toplusoy'u çok başarılı buluyorum beraber çalıştığımız için kendini bu kadar hızlı yenilemesi ve tasarladığı modellerde herkesin kendine ait bir şeyler bulabilmesi beni şaşırtıyor.




- Kendinizle ilgili nelerden ödün vermezsiniz? Hayatta olmazsa olmazlarınız neler?




Öncelikle ailemden ödün vermem. Benim için her şeyden önce gelirler ikincisi işimden ödün vermem her programımı aileme ve işime göre ayarlarım. Yoğun iş temposundan kendimi biraz uzaklaştirmak için yaptığım sık ama kısa seyahatlerim ve babamın evinde her pazar yapılan aile kahvaltısı hatırladığım olmazsa olmazlarımdandır.






- Örnek aldığınız işadamları var mı?




Ülkemizde Ali Sabancı'yı kendime örnek alıyorum çünküilk başladığında hiç bilmediği ve rekabet olabileceğini düşünmediğimiz bir sektörde neredeyse imkansızı başardı. Ve Moncler'un Yönetim Kurulu Başkanı Remo Ruffini'yi örnek alıyorum çünkü 1952'de kurulan şirketi 2003 yılında satın alıp şirketin yansıyan geleneklerine hiç dokunmadan 7 yılda dünya markası yapabildi.




- Çocukken hayal ettiğiniz bir meslek var mıydı?




Çocukken sorduklarında hep mimar olacağım derdim. Daha ilerleyen yaşlarımda ise sektörün önemi olmadan sanayici olacağım diye düşünürdüm, tahmin ediyorum Türk filmlerinde eli belinde gezen sanayici baba rolü beni çok etkilemişti. Ama asla tekstilci olmayacağım derdim kader beni ilk isteğimle ve hiç istemediğim bir mesleğin arasına soktu ama iki mesleğimi de severek yapıyorum.




- İşten arta kalan zamanınızı nasıl değerlendirirsiniz?




Beni dinlendirecek aktiviteler yapmayı tercih ediyorum. Yelken yapıyorum bu yaz Fransa'dan Bodrum'a kadar yelkenliyle seyahat ettim fiziken yoruyor tabii ki ama ruhumu dinlendiriyor. Model uçak ve helikopter uçuruyorum. Şehir ve insan fotoğrafı çekiyorum ve bolbol seyahat etmeye çalışıyorum.





İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR