Röportaj: Reşit ÖZET

Golf sporuyla tanışma hikayeniz nasıl oldu?

B.B: 1996 senesinde yürümek için Maslak Golf Kulübü’ne Mustafa Koç beni davet etti. ''Seni çok güzel bir yere götüreceğim gel bir bak'' dedi. Bende merakla gittim. Gider gitmez o büyük yeşil alan içinde çok büyük keyif aldım. Sonra bir iki kişi benle dalga geçmek için şu sopayı alda vur. Bakalım burabilecek misin dediler. Çok iyi hatırlıyorum bana yedi demiri verdiler. Ben bir vurdum hepsi çok şaşırdı. Sen çok yetenekliymişsin hemen döner dönmez biz hocaya haber verelim sen golfe başla dediler. Böyle başladım ama eşim Adil Bey çok uzun yıllar golf kulubüne giderdi. Bende merak ederdim ama bende geleyim seninle demek hiç aklıma gelmedi. Sonra tabii Mustafa’yla beraber golfe başlayınca bütün günlerimiz orada geçmeye başladı. Mustafa’nın bana çok büyük kazancı oldu. Benim için golf hayatımın en önemli yerini teşkil ediyor. Hayat tarzım oldu. Çocuklarımı orada büyüttüm. Çocuklarım da golfe başladılar. Bana ikinci bir yaşam kazandırdı diyebilirim çünkü yeşilin içerisinde olmak beni çok mutlu ediyor. Beni çok mutlu ettiği için de iyi oynamaya gayret gösteriyorum. Böyle bir sporun Türkiye’de ilerlemesi şart bunun içinde her şeyi yapmaya hazırım.



''Golf sporuna keşke daha önceden başlasaydım'' dediğiniz oldu mu?

B.B: Keşke dediğim olmadı çünkü zaten 31 yaşımdaydım başladığımda. Çocuklarım çok küçüktü. Adilcan 95’li zaten. Açıkçası hep beraber olduğumuz için çok keyifliydi ama genç yaşta başlasaydım golfte iyi yerlere gelirdim. Çünkü golf bana göre bir spor. Kendimi iyi hissediyorum.

Golfte kadın sporcular denildiğinde akla gelen ilk isimlerden birisiniz. Herkeste ''Golf sporu zengin sporu gibi bir algı var'' sizce de öyle mi?

B.B: Bu zengin sporu değil. Avrupa belediyelerin ve devletin organize ettiği açık public cours dediğimiz herkesin rahatlıkla ucuza golf oynayabileceği sahalar var. Ama Türkiye’de golf arazisi ve saha yok. Sadece Antalya’da turistik otellerin içerisinde olan golf sahaları var. İstanbul’da iki tane var. Bu sahalar ne kadar çok olursa rekabet olur. Rekabet oldukça da sahalara giriş ücretleri ucuz olur. Bugün Antalya’da golf oynamak istediğimiz zaman 75 ya da 100 Euro arası bir rakamı sadece bir oyuna vermek zorundasınız. Tabii bu yüzden maddi gücü kuvvetli insanlar bu sporu yapabilmiş oluyor. Ama en azından şehir dışında bile olsa herkese bu sporu tanıtmak herkesin oynamasını sağlamak gerekiyor.

Ülkemizde golfü tanıtmak için neler yapılması lazım?

B.B: Çok oyuncu yetişmesi lazım. Gençlerimizin bu spora merak sarması lazım. Ailelerin teşvik etmesi lazım. Okullarda golf sporunun yerinin olması lazım. Üniversitelerde antrenman sahalarının yapılması lazım. Tabii genç ve çocuk gelince anne ve baba da onlarla birlikte gelecek. Dolayısıyla oyuncu ortaya çıkınca da bu oyuncular için bir saha yapalım denilecek. Belediyelerin teşvikiyle Türkiye’nin her yerinde dokuz çukurlu sahalar yapılırsa iyi olur. Geçenlerde televizyon seyrediyordum. Pandemide çocukların Van’da yapacak hiçbir şeyleri yoktu mahallelerinde kayak yapıyorlardı. Yani bunlar oralarda golf oynayabilirler. Türkiye’nin her yerinde bunu yapma imkanımız var. Tanıtıp ön ayak olmak lazım.

En önemli iş insanlarıyla golf oynuyorsunuz… Golf sahalarından çok önemli işler konuşulup halledilir diyorlar. Neler konuşuyorsunuz?

B.B: Adamların toplantısını ofisinde yapmaya vakti yoksa ve golfçüyse, o toplantıyı golf sahasına taşır ve bir sürü iş bağlantıları yapabilir. Birçok insan var böyle iş adamlarının yakınında olup daha kolay iletişim sağlayabiliyorlar. Örneğin ben gayrimenkul işi yapıyorum, gübre işi yapıyorum. Onun işi olabilir bana sorabilir. Ben çok sevmiyorum golf oynarken fazla konuşmayı ama çoğu insan böyle irtibatlarda bulunabiliyor.



Bir kişiyi tanımak istiyorsan onunla golf oynaman yeterli denir…

B.B: Evet. Ben insanları golfte çok iyi tanıyorum. Benimle bir kere turnuva oynaması yeterli. Orada golfçünün kendine olan saygısı, kendisini seviyor mu? Kendisine nasıl davranıyor gibi. İnsan ilk önce kendisine iyi davranır. İyi davranmazsa başkalarına da iyi davranamaz. Anlayışı, sabrı, bir başkasının yavaş oyunundan rahatsız olması veya olmaması o kadar çok şey ele veriyor ki kendisini. Direk birinci oyundan sonra analizini yapabilirim.

En çok kimlerle oynamaktan keyif alıyorsunuz?

B.B: İyi oyuncularla oynamaktan keyif alıyorum ama bazen yeni başlayan arkadaşlarım var Merve Müftüoğlu gibi onlarla da oynuyorum. İnanılmaz yetenekli , çok sabırlı ve ısrarla iyi oynamaya gayret ediyor. Birlikte çok antrenman yapıyoruz. Arada sırada seviyorum ama iyi oyuncularla oynamak başka bir keyif.

Yeni başlayacak olanlara bir altın öğüdünüz var mı?

B.B: Çok sabırlı olması. Hedeflerini çok yüksek tutmaması. Bugün iyi oynadı yarında aynı performansı gösterecek anlamına gelmiyor. Çünkü golf hayat ve duygu durumu gibi. Bugün çok iyi hissedebilirsin ama yarın baş ağrılarıyla uyanabilirsin. Golfte öyle hep heyecanlı bugün ben daha iyi oynarım diye sahaya çıkarsın ama bir bakarsın sopayı iyi tutamazsın, kendini kontrol altına alamazsın. Onun için fazla heyecanlanmadan sabırla ben iyi olacağım ama çok çalışmalıyım demeliler. Çünkü dünyanın ikinci en zor sporudur. Vücuttaki 252 kasın uyarılmasıyla o hareketler gerçekleşiyor. Zihnin onu algılaması bayağı bir uzun sürüyor. Onun için golfü bir refleks haline getirmek lazım.



ADİL-BEYHAN, ADİLCAN BENARDETE

Ülkemize dünyaca ünlü golfçüler geldi onlarla sahadaydınız… Sizin için nasıl bir deneyimdi?

B.B: Ben golfte artık çok heyecanlanmıyorum. Çünkü ben uzun yıllardır hep iyi oynuyorum. İyi oynadığım için de iyi oyuncuyla oynamanın keyfini sürüyorum. Belki amatör ya da yeni başlayan biri için Tiger Woods’la oynamak heyecan verici olabilir ama ben sadece seyretmeyi seviyorum. Ben acaba daha iyi nasıl olabilirim diye izliyorum ama çok heyecanlanmıyorum.

Oğlunuz Adilcan nasıl bir golfçü?

B.B: Adilcan inanılmaz güçlü bir golfçü. Ben onu golf sahasında büyüttüm. Golfe çok küçük yaşta başladı. 2 yaşında bayrağa top sokmaya başladı. Kısa oyunu benden çok daha iyi. Çok uzun vuruşlar yapıyor. Biraz gençliğinden dolayı sabırlı değil. Hemen çok uzun vuruş yapayım ve hemen deliğe girsin top diye heyecanlanıyor. Ama çok iyi bir oyuncu.

En çok merhum Mustafa Koç ile oynadınız. Hafızanızdan silinmeyen anılarınız var mı?

B.B: Çok anımız var. Çok güzel zamanlar geçirdik. Çok değişik sahalarda oynadık. İstanbul’da Maslak Golf Kulübü’nde çok zaman geçirdik. Farklı bir golf deneyimimiz oldu. Dostluk vardı. Birbirine saygı vardı. İstanbul Golf Kulübü kapandıktan sonra herkes bir yerlere dağıldı. O eski dostluklar olmadı. İnşallah çocuklarımızda bizim yaşadığımız gibi golf arkadaşlıkları ve yaşamı sürdürürler.

Pandemide nerelerde golf oynadınız?

B.B: Daha çok Antalya’da oynadım. Zaten ben kapalı odalarda olmayı sevmiyorum. Herkesin kendi arabaları var kimseyle yan yana gelmiyorsun. Golfte iç içe oynanılan bir spor olmadığı için kendi vuruşunu yapıyor ve arabasına binip gidiyor. Bir buçuk metre bize çok büyük mesafe yani hiç kimse birbirinin yakınına gelmiyor. Pandemide golf hayatımıda kurtardı. Golf olmasaydı ne yapacağımı bilemezdim. Golfün keyfi yeşil alanda olması bol oksijende olması bana her şeyi unutturuyor.



RAİNER GOLDMAN, BEYHAN BENARDETE

Sizin bir de iş kadını kimliğiniz var. Faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?

B.B: Uzun yıllardır gayrimenkul danışmanlığı yapıyorum. Arsalar, oteller, lojistik binaları var. Bunlar üzerine çalışıyorum ve işimi çok seviyorum. Yaklaşık 3 buçuk senedir de solucan gübresi işi yapıyorum. Bu toprağa faydalı bir gübre. Çünkü Türkiye’deki toprakların %45’i kurak ve iyi bir şey yapıp torunlarıma iyi bir şey bırakmak istedim. Onun için ortağım Filiz beni bu işe yönlendirdi. Daha çok sosyal sorumluluk projesi olarak yapıyorum. Bu gübre toprağa girdiği zaman toprağa ve bitkilere çok faydalı. Bana göre toprağın ham maddesi ve çok seviyorum bu işi. İdealimde devletin teşvikiyle bu işi çok büyük seviyelere getirip topraklardaki organik madde oranını arttırmaya yardımcı olmak. Yaşamımız organik olmak zorunda zaten. Fark etmeden doğayı o kadar çok kirletiyoruz ki. Toprağı kirletmiyoruz. Yer altı sularını kirletiyoruz. Buharlaşıp giden bütün o zehirli gazlar ozan tabakasına ulaşıyor. Doğaya çok büyük zararlar veriyorlar. Ümidim kimyasal gübrelerin azaltılması. Tabi yok edilmesi mümkün değil. Herkesin bilinçli bir şekilde suyu ve elektiriğini dikkatli kullanması. Toprağa bastıklarında milyarlarca canlının olduğunu bilmeleri. Çocuklarına yedikleri sebzenin, meyvenin marketten değil de topraktan geldiklerini anlatmalılar. Daha çok yeşilde vakit geçirmeleri lazım. O minicik elleriyle çilek, domates ekmeleri var. Çünkü 2052 senesinde dünya nüfusu 9 milyara ulaştığı zaman hepimiz aç kalacağız. Başka bir dünya yok onun için güzel şeyler yapıyorum. Çorbada benimde tuzumun olması hoşuma gidiyor.

Genç girişimcilere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

B.B: Doğal işlerle uğraşsınlar. İnsan limon satarakta para kazanır. Ama tarımla uğraşsınlar. Doğayı temiz tutmak için uğraşsınlar. Balıkçılık yapsınlar. İsveç küçücük bir ülke ama bütün dünyanın somon balığı İsveç’ten gidiyor. Onun için balıkçılık yapsınlar, tarıma yönelsinler. Bizim çocuklarımıza ve torunlarımıza sağlıklı dünyayı öğretsinler.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR