Röportaj: Kübra PAR

Fotoğraflar: Ece OĞULTÜRK



-İstanbul Modern'de bugünler 15. İstanbul Bienali'nin en geniş bölümüne ev sahipliği yapıyorsunuz. Bienalin "İyi bir komşu" temasını siz nasıl buldunuz?




15. İstanbul Bienali'nin teması gerçekten hemen hemen herkesi içine aldı. Bienalin ilk tanıtımları yapılırken, iyi bir komşunun 7'den 77'ye neyi ifade edebileceğini içeren sorular sorulmuştu. Şehir de bu sorularla donatıldı ve aslında uzun zamandır unuttuğumuz komşuluk kavramının her birimiz için neyi ifade ettiğini düşünür olduk. İstanbul Modern'in faaliyet gösterdiği Antrepo 4 binası 8. İstanbul Bienali’nden bu yana İstanbul Bienali’nin ana mekânı durumunda. 2003’teki bienal, yıllarca mekân arayışını sürdürdüğümüz modern sanat müzesi hedefine ulaşmamıza ve Antrepo 4’ün İstanbul Modern’e dönüşmesine vesile oldu. O nedenle bienalin ana mekânı olmak bizim için hem anlamlı, hem çok değerli.




-Güncel sanatta kimi zaman kavramsal çerçevesi fazlasıyla karmaşık projeler/enstalasyonlar çıkabiliyor karşımıza. Hatta sıradan izleyiciye ‘saçma-yersiz’ gelebilen işlere bile rastlanabiliyor. Bu anlamda müzeye gelen ziyaretçilerin


tepkileri nasıl?




İnsanları yapıtlar üzerine düşündürebilmek tabii ki önemli. Elbette sanatçılar bizlerden bir adım önde oluyorlar. Biz o yapıtları sorgulayarak, anlamaya çalışarak farklı bir boyutta düşünmeye başlıyoruz. Tabii bu ilk başta sıkıcı olabiliyor. İnsan anlamadığı şeyi genellikle ilk başta sevmiyor. Bu müzeciliği de bağlayan bir şey. Bu yapıtların niceliğini mümkün olduğunca anlatabilirsek, anlıyorlar ve bu sefer sevmeye başlıyorlar. Kendileri soru sormaya başlıyorlar. Bizim buna dönük çok yoğun bir programımız var. Burayı kurarken amacımız toplumun her kesimi için müze ziyaretini bir alışkanlık haline getirmekti. Bu anlamda ziyaretçi sayılarımıza baktığımızda ki bu zamana kadar 7 milyonun üzerinde ziyaretçiye ulaştık. 13 yılda ciddi yol kat ettik.




-Bienal'de özellikle beğendiğiniz sanatçılar var mı?




Özellikle isim vermek çok zor ama bazı yapıtlar, mesela hamamda sergilenen eserler epey ilgimi çekti. Kadınlar hamamında bir erkek, erkekler hamamında bir kadın kendi içeriğini yansıtarak güzel çalışmalar ortaya çıkardılar.




-Bu ay hem bienal hem Contemporary Istanbul Fuarı hem de diğer müze ve galerilerin sergileriyle tam manasıyla bir sanat ayı oldu. Diğer galeri ve müzelerdeki sergileri gezme fırsatınız oldu mu?




Evet, oldu. Müze ekibiyle birlikte Contemporary'yi gezdik, ardından Arter’deki Canan sergisini, Yapı Kredi'nin sergisini ve yakınımızdaki Galata-Karaköy civarındaki sergileri gezdik. Müthiş bir şölen, bir şenlik havası vardı; herkes son derece memnundu. Daha önceki yaşadığımız o tatsız olaylardan sonra, bir sanat şöleninin içine girmek tabii ki hepimize çok çok iyi geldi. Sanatla ilgilenenler özellikle son 1 ayda bunu dolu dolu yaşadı.






'Türk ziyaretçilerde azalma olmadı'




-Son 1 yılda yaşadığımız terör saldırıları müze ziyaretlerini nasıl etkiledi?




O dönemde Türk ziyaretçilerimizde bir azalma olmadı. "Müzeye geldiğimiz zaman kendimizi iyi hissediyoruz" diyen çok oldu. Sadece İstanbul değil, belli başlı metropollerde meydana gelen saldırılar turist sayılarını elbette olumsuz etkiliyor. İstanbul’a gelen turist sayısının düşüşü ister istemez müze ziyaretçi sayılarına da yansıyor. Ama son birkaç aydır hareketlenme olduğunu görüyoruz. İstanbul Bienali yeni başlamasına rağmen yabancı ziyaretçi sayılarımızda dikkat çekici bir artış sağladığını söyleyebilirim.




-Sponsor bütçeleri daraldı mı?




Kalıcı sponsorlarımızı hiç etkilemedi. Ama daha küçük olan sponsorlarımızdan bazılarını kaybettik. Ancak ben umutluyum. Kurumlar sanatın iyileştirici gücünü gördükçe bu alana yatırımlarını yeniden gözden geçireceklerdir.




'Diğer müzelerle aramızda rekabet yok, işbirliği var'




-Diğer müzeler ve galerilerle aranızda tatlı bir rekabet var mı? Sabancı Müzesi Ai Weiwei sergisine ev sahipliği yapınca ne hissettiniz örneğin? Rekabet değil, tam tersine bir dayanışma var. Ai Weiwei’nin kendisi buraya gelip sergimizi gezdi. Zaten küratörler de birbirlerini tanıyorlar.




-İstanbul Modern alanında bir öncü ama son yıllarda sanata destek veren ailelerin de daha çok çağdaş sanata yöneldiğini görüyoruz. Akbank Contemporary Istanbul’u destekliyor, Koç grubu yeni bir müze hazırlığında... Neden bu alan daha popülerleşti?




Modern ve çağdaş sanat için yıllarca mücadele eden ve zorlu bir sürecin ardından müze binasına kavuşan bir kurum olarak bu alana olan ilgiden son derece mutluyuz. Büyük markalar, holdinglerin sanata yönelmesi, bu alana yatırım ve destek sağlaması eminim herkesi çok mutlu ediyordur. Bu durum dünyada da böyle aslında. Dışarıda da çağdaş sanata, güncel sanata daha fazla ağırlık verilmeye başlandı. Herhalde bir yerde izleyicinin de ilgisini daha fazla çekiyor. Anlamaya çalışıyorlar, soru sorabiliyorlar. Özellikle gençler interaktif eserlerle, üç boyutlu eserlerle çok daha fazla ilgileniyorlar.




-Türkiye’de sanata yön veren isimlerden biri olarak son 20 yıldaki değişimi yeterli buluyor musunuz?




Sanat hamileri olarak bir araya gelip bir ortak sanat politikası/vizyonu geliştirebilir misiniz? Biz İstanbul Modern ile birlikte hiç uygulanmayan bir modeli hayata geçirmiştik. Kamu, özel ve yerel yönetim bir sinerji yaratarak ortak bir amaçta birleştik. Sanatı destekleyenler, bu alana yatırım yapan ve bunu dert edinenler olarak bizler sürekli bir aradayız. Dayanışma içindeyiz. Bunun en güzel örneği Eczacıbaşı Topluluğu’nun kuruculuğunu üslendiği İKSV'nin düzenlediği bienale Koç Topluluğu’nun ana sponsor olması... Çok güzel bir işbirliği var. Aynı şekilde İstanbul Modern'de de eğitim sponsorluğunu 13 yıldır Garanti Bankası üstleniyor. Bu tarz ilişkiler iyi bir destek yaratıyor.






'Liman sergisiyle ziyaretçi sayısında rekor kırdık'




-Siz burada çok zaman geçiriyorsunuz, küratörünüz Levent Çalıkoğlu ile aranızda nasıl bir iş bölümü var?




Levent ile aramızda çok iyi bir iş bölümü var. Zaten öyle olmasa bu noktaya gelemezdik. O tabii ki sanat ağırlıklı konularda çalışıyordu, fakat şimdi direktör olunca yönetimle ilgili konulara da el atma durumunda kaldı. Levent’in önderliğinde deneyimli küratör ekibimiz sergi içeriklerimizi belirliyor, takvimlerimizi oluşturuyorlar. Ben de sergi sürecinin her aşamasında yer almaya çalışıyorum. Uzmanlığım müze işletmeciliği üzerine o nedenle işin sanatsal boyutunu bu işin uzmanı olan Levent Çalıkoğlu’na bırakıyorum.




-Bu yıl Liman sergisine ilgi yoğun olmuş sanırım. 2018'de neler var?




Rekor ziyaretçi sayılarına ulaştığımız bir sergi oldu Liman. Eşzamanlı gerçekleştirdiğimiz Roger Ballen fotoğraf sergisi ve küresel sanat dünyasında yeniden keşfedilen ve 12 Ekim’e kadar Tate Modern’de retrospektif sergisi sürecek olan değerli sanatçımız Fahrelnissa Zeid’in seçkisi ziyaretçilerimizden yoğun ilgi gördü. 2018 sergi takvimimizi de oluşturmaya başladık. Müzemizin geçici mekânına taşınma takvimimiz netleştiğinde açıklamayı planlıyoruz.




'Yurtdışındaki müzelere kıyasla emekliyoruz'




-Peki, yurtdışındaki müzelerle kıyasladığınızda İstanbul Modern nerede duruyor?




Yarışır demeyi çok isterdim ama öyle değil... Ben MoMA’nın uluslararası konsey üyesi, SFMoMA'nın da global üyesiyim.


O yüzden aradaki farkı da net bir şekilde gözlemleyebiliyorum. Bunu üzülerek söylüyorum; onlar 25 yaşında iş geliştirmiş bir gençse, biz daha emekliyoruz. Aradaki bu fark yurtdışında yarım yüzyılı aşkın bir süredir var olan modern sanat müzesi geleneği elbette. Biz 13 yıl gibi bir sürede oluşturduk. Şu anda dünyanın önde gelen modern sanat müzeleri arasında sayılıyoruz. Emeklerken koşmaya başladık aslında. Müze işletmeciliğini yavaş yavaş yakalamaya başladık. Uluslararası yapıtların olduğu koleksiyonumuzu da zenginleştirmeyi sürdürüyoruz.




-Tam olarak nasıl bir fark var?




Mesela Pompidou 1978’de açılmış ama Bonapart zamanından toplanan eserleri bile orada görmek mümkün. Tate Modern'in çok büyük bir geçmişi var.




-Bu biraz da ülkenin kültürel mirasıyla alakalı sanırım.




Evet, biz en eski Şeker Ahmet Paşa’ya kadar gidebiliyoruz. Uluslararası anlamda oraya kadar da gitmiyor, ancak 1980 sonrası sanatımız dünyada konuşulabiliyor. Biz modern sanat alanında henüz çok genciz. İstikrarlı bir şekilde devam edecek uygulama ve stratejilerle yarışır duruma geleceğimizi ümit ediyorum. Halihazırda sosyal medyada yarışır durumdayız mesela. Twitter takipçimiz 2.7 milyonu aştı bile... Bu sayı ile dünya müzeleri arasında 9. sıradayız.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR