Bakın zaman zaman laf söylüyoruz ancak bu sosyal medya fenomenlerini, infulencıııırları, bloggııırları koruma altına almamız şart. Çok kıymetliler bakmayın. Mesela Şevval Şahin, "Artık olduğum yerde sabit kalmak istiyorum, geçen hafta Paris'e bile gitmedim" dedi. Daha önce de, "Londra-İstanbul-Miami arasında sıkıştım kaldım" demişti. Bak görüyor musunuz? Ah Şevval için nasıl üzülüyorum bir bilseniz. Gerçekten bakın üzülüyorum. Duygularımıza tercüman oluyor çünkü. Bizi aydınlatıyor. Evet işte bizlerin de aradığı cümleler bu. Tüm sorunumuz bu. Tüm sıkıntımız bu. Ama bir türlü çözemiyorum biz memleket insanları derdimizi. Siz de not edin bu cümleyi. Aradığınız cümleler bunlar işte. Hatta Şevval'in kurduğu tüm cümleleri not edin. Çünkü kız inanılmaz haklı. Çok doğru konuşuyor. Çok doğru ifade ediyor kendini. Teşekkürler Şevval. Cansın... Hele Şeyma Subaşı'na ne demeli... Sevgiliden ayrıldı. Yurda döndüüü. Allah'ım memleket şenlendi... Zamanında Duygu Özaslan, sahanda yumurta yaparken takipçilerine "Şimdi sunny side up yapacağım" diyerek bizleri sahanda yumurtanın, İngilizcesine karşı aydınlatmıştı. Sağ olsun. Ah Duygu olmasaydı sahanda yumurta ile İngilizce arasındaki bağı asla çözemeyecektik. Şimdi de Şeyma Subaşı sağ olsun su böreğinin İngilizce açılımını yaptı. Ne dedi Şeymacık su böreğine; "Water pie" Ah ya inanın bu fenomenler olmasa biz bir hiçiz. Gerçekten hiçiz. Hele o paylaşımlarında ilk kez su böreğini görüyor gibi davranması. Öyle paylaşımlar yapması falan. Bakın bizim için çok kıymetliler. Onlara iyi bakmamız gerekiyor. Kafamızı açıyorlar, dağıtıyorlar.. Böyle bir rahatlık geliyor sanki... Aman ha bu fenomenlere gözümüz gibi bakalım... Hem bir türlü çözemediğimiz duygularımızı ifade ediyorlar. Hem İngilizce öğretiyorlar. Hem çok güldürüyorlar. Daha ne olsun!!! Hiç kimse kusursuz değildir Sosyal medyada "Kusursuzluk takıntısı" algısı aslında 7'den 70'e birçok kişi de sorunlar oluşturuyor. Herkes olmasa da çoğu insan kusursuz gözükme derdinde.Gerek evinin. Gerek bedeninin, gerek hayatının. Gerekse yüzünün, gözünün. Hatta boyunun-posunun. Boyunu uzatanlara bile şahit oldu bu gözler. Bırakın yüzüne filtre yapmayı. Artık inceltmeyi falan geçtim. Boy uzatmak nedir Allah aşkına. Kimse kusursuz değildir. Şahane gözükme duygusu herkesin sorunu haline geldi gerçekten. Zamanında aylık ve haftalık dergilerde yapılan stüdyo fotoğrafları çok kusursuzdu. İnsanlar o dergilere bakmaya doyamazdı. Şimdi herkes kendi dergisini ve kendi fotoğraflarını yapıyor. Yani herkes bir Nihat Odabaşı kadar neredeyse profesyonel bu photoshop konusunda. Ve bu da farkında olmadan ciddi sorunlara yol açıyor. "Sosyal medya gerçek değil" etiketli ile de bir hashtag açıldı. İtiraflar peşi sıra geliyor. Bakın Birkan Sokullu'nun sevgilisi Eda Gürkaynak yedi itirafta bulunmuş. -Ortaokulda kız arkadaşlarım tarafından zorbalığa uğradım. -Üniversite döneminde yeme bozukluğum vardı, bedenimle barışamadım. -Zamanında aşık olduğum adam tarafından yarı yolda bırakıldım. -New York'ta yaşarken dönem dönem depresyona girip evden dışarıya çıkmadım. -Bize dayatılmış güzellik algısına karşı olsam da bazı fotoğraflarıma photoshop uyguladım. -Dünyanın en iyi üniversitelerinden birinden dereceyle mezun olmama rağmen ilk işimde yetersiz hissedip defalarca tuvalette ağladım. -21 yaşımda kazandığım başlangıç maaşıyla göçebe misali yedi kez taşınıp kendi ayaklarımın üstünde durmaya çabaladım. E yani... "Sevgilisi Birkan çok yakışıklı", "Kız çok güzel", "Zengin ve kusursuz" gibi gözükebiliyor öyle değil mi? Ama öyle değil işte. Size göre küçük, ona göre büyük sorunları ve kusurları olmuş. Ve bunu da cesurca paylaşmış. Şöyle bir karar aldım Son yıllarda insanlar direk daha "Merhaba nasılsın, her şey yolunda mı? Sağlıklı mısın?" demeden, "Aaa yüzüne ne yaptırdın", "Aaa ne kadar zayıflamışsın", "Aaa ne kadar kilo almışsın" diye söze başlayınca ben direkt "Hadi bana müsaade. Güle güle sana" deyip yanından ayrılıyorum.Budur yani siz de öyle yapın. Belki terbiyesizliğini anlarlar... Bence önemli olan kusurlarımızla yüzleşmek. O zaman sorun kalmıyor. O zaman sosyal medya da sadece eğlence olarak kalıyor. Ki eğlenmeliyiz zaten. Çok fazla takılmamalıyız.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR