Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Yersen... Kabul edersen... İçine sinerse... Sizi bilmem ama benim sinmiyor. Hala kadının haklarının tam olarak işlemediği ülkemizde içime sinmiyor. Ki kadınların yaşadığı acının filmi bile susturulmaya çalışıyor. Nasıl sinsin Allah aşkına?

Kadınların hikayelerini yasaklamamak, onların hikayelerinin arkasında durmak gerektiğine inanıldığı ve hakkı verildiği zaman kutlayacağım ben bugünü.

"Bergen" filmini yasaklayan Kozan Belediyesi mesela daha kaç kadının ölmesi gerekiyor?

Daha kaç kadının mezarının demir parmaklıklar arkasında olması gerekiyor?

Daha kaç kadının dayak yediği için, gözü şiştiği için, kolu-kanadı kırıldığı için utanmak zorunda kalması gerekiyor?

Daha kaç kadın hakarete uğradığı için sessiz kalmak zorunda kalacak?

Daha kaç kadın!!!

Evet Kozan Belediyesi "Bergen" filminin vizyona girmesini engelledi. Bu ülkede hala kadının sesi yükselmemesi için uğraşan bir güç var.

Oluyor olmasına da son bulmuyor. Bitmiyor, bitemiyor, hep tekrarlıyor, her zaman tekrarlıyor.

Unutmayın ki, bu ülkede ölen bir kadının mezarı parmaklıkların arkasında. Daha birçok kadının ölümü şüpheli. Bu korkunç bir şey değil mi sizce de? Ailesi ölen bir kadının kemiklerini korumak için mezarını demir tellerle çevirdi. Ve o kadını öldüren adam sadece yedi ay cezaevinde yattı.


Sadece yedi ay!

Bunun düşüncesi bile korkunçken bu adam ekranlara çıkıp hala öldürdüğü kadın için küfür ediyor.

Ve yine korkunç olan bunu kadınların sunduğu bir programda yapıyor.

Hepsinden utanıyorum.

Kadın öldü ve kendini savunamıyor. Ve hala bir caniden kurtulamıyor.

Kadına, çocuğu, hayvana, doğaya yapılan her türlü tacize, şiddete ses çıkartmayan en az onlar kadar günahkardır.

Gerek "Dilberay", gerek "Bergen" gibi hikayelerin izlenmesini engelleyen herkes bunun günahını çekecek.

Başka Bergenler, başka Dilberayların olmasına göz yuman, izin veren ve sebep olan herkes günaha ortaklık etmektedir.

Nokta!!!

Dijital şiddete hiç maruz kaldınız mı?

Şiddet her yerde elbet. Ki son yıllarda artık dijital dünyada şiddeti konuşuyoruz.

Ve ne yazık ki, ben de defalarca dijital dünyada şiddete maruz kaldım. Hem de maalesef ki en çok hemcinslerimden.

Ki bu dijital şiddete uğrayanların en başında da Pınar Altuğ gibi ünlü isimler geliyor. O da genellikle dijital şiddet mağduru. Ve bunu da maalesef genellikle kadınlardan yaşıyor. Hanımlar gelin bugün bundan vazgeçelim. Bitsin artık bu dijital şiddet. Siz kendinize yapılmasını istemediğiniz hiçbir şeyi başka bir kadına yapmayın.

Yapmayın ki, biz kadınlar daha çok güçlenelim.

Ve lütfen erkek çocuklarınızı;

-Paşam.

-Aslanım.

-Evimin reisi.

-Erkek kadın işi yapmaz.

-Sen erkeksin göster pipini.

Gibi sözlerle yetiştirmeyin.

Bayan değil KADIN

Ya işin en korkunç yanı da ne biliyor musunuz? 'Bayan' demekten korkan bir toplum olduk.

Herkesin dilinde 'bayan'.

Üstelik bunu artık kadınlarda yapıyor. Her tür eğitimi almış, her tür kültüre sahip kadınlarda yapıyor maalesef. Bu en basit düzey. En başta bu dili değiştirmek görevimiz.

Örneğin en başta kadına neden kadın dememiz gerektiğini ve kadın demeye neden utandığımızı anlamalıyız.

Evet gerçekten en başta bununla başlamak gerek.

Kadın demeye utanıyoruz. Çünkü kadın hakkında beyinlerimizde kültürümüzden, genlerimizden, çocukluğumuzdan gelen ve ve yerleştirilen tuhaflıklar var. Mesela yolculuklarda "Bayan yanı" denilen kavramda oluşan kadını korumaya çalışmaktan başlıyor sistem. Orası bayan yanı aman haaaa. Cızzzz!!!

Özellikle "Bayan yanı" istiyorum ile başlayan cümleler beyinlere yerleştirilen zorbalardan bayanı koruma güdüsü bizlere daha da işin içinden çıkılmayacak bir noktaya getirdi.

Erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü bu ülkede kadınlar için toptan bir devrim yapılması gerekiyor. Bunun çözümünün başka bir yolu yok.

Eğer kadın için bu devrim olmazsa daha çok kadın ölecek. Daha çok kadın tacize ve şiddete uğrayacak. Ve bunun için de utanmaya devam edecek.

Kadın

Peki diyeceksiniz ki, özgür kadınlar yok mu bu ülkede.

Var elbet.

O özgür kadınların da bilinç altında şöyle korkuları var;

-Aman laf söz olur kıyafetime dikkat edeyim.

-Aman bilmem kim ne der şimdi dikkat edeyim.

-Aman laf atarlar şimdi elbise giymeyeyim.

-Aman gece taksiye binmeyeyim. Tacize uğrarım.

-Aman şimdi trafikte bir laf etmeyeyim. Arabamı tekmelerler. Beni takip ederler.

-Aman şimdi ben böyle söyleyeceğim ama yanlış anlaşılacak.

-Aman oturmama kalkmama dikkat edeyim.

Diye uzayıp giden bir liste var.

Evet kadınların çoğu özür. Ben de kendimi öyle zannediyorum. Özgür olduğumu düşünüyorum. Ama hala yeteri kadar sesimi çıkartamıyorum. Hala özgür bir erkek gibi istediğimi söyleyemiyorum. İstediğimi giyemiyorum. İstediğim zaman kendimi koruyamıyorum.

Artık kendi memleketimde sırf başıma bir şey gelecek korkusuyla çoğu zaman evden bile çıkmak istemiyorum.

Yani buna demokratik ülkelerdeki kadınların tam anlamıyla özgürlüğü gibi özgürlük diyorsanız evet özgürüz.

Ve lütfen

Bir başka kadını didikleyen. Bir başka kadını yerin dibine sokan. Bir başka kadının kocasına, sevgilisine göz diken. Bir başka kadına iftira atan. Bir başka kadın hakkında selilüti var diye konuşan. Bir başka kadın hakkında "Saçlarının dibi çıkmış" diyen. Bir başka kadın için kilo almış diye laf söyleyen. Bir başka kadın hakkında kocasından çok mutsuz diye dedikodu yapan. Bir başka kadının işini engelleyen. Kadınların bu gününü değil hiçbir gününü kutlamıyorum. Ve lütfen sizler de bari bugün sessiz kalın. Boşuna "Kadınlar Günü Kutlu Olsun" tadında paylaşımlar yapmayın. Sahtekarlığınız artık mide bulandırmıyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR