İyi ki sanat var




Günlerdir süren Gezi Parkı olaylarında fark edilen konulardan biri de halk olarak ne kadar esprili ne kadar yaratıcı olduğumuz. Tamam ülkede tam bir gerilim ortamı hakim belki ama yine de konuyla ilgili yapılan espriler, yapılan afiş çalışmaları müthiş bir yaratıcılıkla birlikte ilerliyor. İnsanların derdini anlatırken kullandığı naïf ve esprili dile hayran oldum ben. Kısa zamanda yapılan şarkılar ve videolarda da ayrı bir zeka duruyor. Ne zamandır köşemde yazdığım popüler dünyanın tıkanıklığını Gezi Parkı direnişleriyle birlikte atlatabilir miyiz acaba diye içime bir umut doğmadı değil. Uzun süredir yeni birşey üretilmeyen pop dünyamızda artık genç isimler söz alabilir mi? Çünkü gençler cesaretlerini toparlayıp ortaya gelmedikçe piyasadakiler rekabet yoksunluğundan saçmalamaya devam edebilecek. Rock dünyası da aynı şekilde bir gelişime uğrayabilir tabii. Genç isimlerin neredeyse hepsi arabesk-rock yaparken Gezi sonrası yollar değişebilir, daha iyi şeyler üretilebilir pekala. Yazıyı yazarken Andrey Tarkovski'nin "Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır" sözü aklıma geldi. Bu zor zamanların böyle bir kazanımı olur umarım.




Gezi anneleri




Hülya Avşar'ın Başbakanla görüşme yaptığı gün anneler de Gezi Parkı ziyaretindeydi. Farklı hayatlar burada da ortaya koyuldu. Bir yerde Gezi Parkı'na adımını atmadan oradaki ruhu kızı Zehra ile çatışmalarına benzeten Avşar Kızı, diğer yanda 'çocuğunuzu gelin buradan alın' çağrısına, çocuklarının yanında durarak karşılık veren anneler. Aralarında dünyalar kadar fark olan bu iki grubun annelik katsayıları karşılaştırmıyorum. Sadece kendi bahçesindeki ağaçları rahatlıkla kesen Hülya Hanım'ın projeleri görünce "Topçu Kışlası bence güzel olacak" demesine şaşırılmaması gerektiğini söylüyorum. Evet sağolsun evden Twitter üzerinden konuşacağına gitti Başbakan'la konuştu, çözüm yolu aradı. Kontak kurma konusunda herkes elinden ne geliyorsa yaptı sonuçta. Ama önemli olan şeyin güzelim ağaçların ortasına herhangi bir binanın oturtulması olduğunu anlayamadı sanırım. Kimse Topçu Kışla'sının güzel-çirkin oluşunu konuşmuyor burada, elimizde zaten az kalan yeşil alana inşaat yapılmaması gerektiğini konuşuyor. Hülya Hanım'ın basın toplantısında söyledikleriniz izleyince konuyu hâlâ anlamayanların olduğunu fark ettim, o yüzden bir kere daha açıklamakta zarar yok herhalde diye düşündüm.




Arabulucular




Başbakan sürekli görüşmeler yapıyor bu ara ama o isimlerin nasıl belirlendiğini kimse bilmiyor. Gezi direnişiyle hiçbir şekilde alakası olmayan şarkıcı ve oyuncuların konuya renk kattıklarını hiç sanmıyorum. Halkın ne istediğini iletmeye diye gittikleri Başbakanlık'tan çıkar çıkmaz gazetecilere kendi fikirlerini ortaya döktüler ve çoğu da başarılı olamadı. Zaten görüşmeye giden tuzu kuru olan şarkıcı-oyuncu tayfasının günlerini parklarda geçiren genç zümreyle ortak payda bulabilmesi biraz zor. Hemen hepsi ikna olup çıkışta "Hadi artık parktan çıkın" dedi, bunu işin sadece bu kısmından bile rahatlıkla anladık. En çok tepkiyi de görüşme sonrası yaptığı enfes konuşmasıyla Necati Şaşmaz çekti. Parkta çok başka bir gençlik vardı, genelinin Kurtlar Vadisi'ni izlediğini bile sanmıyorum. Allah'tan Necati Şaşmaz'ın da daha önce Gezi'ye gelmişliği yoktu, bu yüzden iki taraf da birbirine yarar sağlayamadı!




Değişmeyen konu




Televizyon başında ya da Taksim civarında bir şekilde Gezi Direnişi'ne eşlik etti herkes. Hemen herkesin duygusu, yaşadığı farklı, bunlar iyi-kötü anı ya da kazanmak-kaybetmek gibi duygular olarak elimize kalacak. Ama ailesinden bir ferdi kaybedenler ya da ağır yaralananlar için durum aynı değil. Ortalık durulduğunda herkes yüzünü başka yöne çevirebilecek ama kayıpları olanlar için konu hiç değişmeyecek. Direnişçilerin evinde de değişmeyecek polis ailelerinin de. Elde kalan tek soru da "Neden" olacak galiba...



















İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR