Burası Türkiye, her alanda etrafınızı kollamanız lazım. Öyle köpekbalıkları dolanıyor ki etrafta, kendileri yeni bir şey yaratmaktan, üretmekten bir haber, hayatlarını sadece kopyalamak ve benzerlerini üretmek üzere kurguladıkları için sizin işinizin üzerine konuveriyorlar. Çok tutan bir slogan mı buluyorsunuz, hemen kebabçısı açılıyor ilk önce. Bir bakmışsınız köşedeki kitapçının adı olmuş. Hadi bunlar esnaf kafası, üretimi nereden bilecekler, nereden hissedecekler diye affediyorsunuz. Ama kendine "sanatçı" yakıştırmasını gönül rahatlığıyla yapabilen kesim bu hırsızlığı daha fazla yapılabiliyor. Gün geliyor Twitter'daki hastag'inizi bile alabiliyorlar elinizden. Allah'tan üretmeden sadece kopyalayarak ilerlemeye çalışanların ilk önce hızlı gittiğini ama sonradan nefes darlığından gerilerde kaldığını biliyor ve rahatlıyorsunuz. Aynı genişliğe sahip olmadığınız için kavga çıkartmıyor ve susuyorsunuz. Hak yenerek kalıcı olunmadığını biliyorsunuz, belki de bu yüzden. Sanıyorum yıllardır hiçbir alanda "muhteşem" diyebileceğimiz bir işle çok karşılaşmamamızın nedeni de bu. İnsanlar yeni bir şey üretmek yerine, tutmuş olanın peşinden giderek olayı kısır döngüye bağlıyor. Yeteneğine inandığımız birçok kişi de işin kolayına kaçıp bir süre sonra taklit işlerle karşımıza çıkıyor ve kendi sonunu hazırlıyor böylece, ne üzücü...




Uzun yaşamanın sırrı basit!




Nerede "Uzun yaşamanın sırları" diye bir başlık görsem hemen o yazıyı sonuna kadar okuyanlardanım. Farklı bir şey vardır bilmediğimiz, hiçbir şeyi gözden kaçırmayalım diye listeleri gözden geçiririm. Amaç bu dünyaya kazık çakmak değil, sadece yer işgal ettiğim sürece tadında bir yaşam sürmek. Bu yüzden uzun yaşamın sırrını açıklayan yazılar hep dikkatimi çeker. Bu güne kadar yüzlerce bezerini okuduğum şeyleri karıştırdım da hemen hepsinde 6,5-7,5 saat arası uykudan bahsediyor. Ne eksik ne fazla.


Saatlerce televizyon önünde vakit geçirmenin kalp riskini arttırdığından da bahsediliyor. Bir yaştan sonra yeni bir dil öğrenmenin beyni zorlayacağından ve hücre üretimine yardımcı olunacağını da övenler var. Ama asıl en basit olay ise kedi beslemek! Minesota Üniversitesinin araştırmasına göre kedi sahibi olanların, kedi beslemeyenlere göre kalp krizi geçirme riski %30 azmış. Türkiye'de evinizde beslemenize bile gerek yok, sokaktaki kedileri sahiplenseniz, onlarla her gün kısa da olsa biraz süre geçirseniz kalbinize de iyi gelecek. Su katılmamış bir kedisever olarak bu konuyu uydurduğumu düşünmeyin sakın. Hatta bu yüzden Dünya'da kedi kafeleri açılmaya başlıyor. Son örneği Londra'da Lady Dinah's ismiyle açıldı. Gidip kedileri severek stres atıyorsunuz. Bizdeki mekanlarda kedi görünce zıplayan hanımlar olaya alışsa fena olmaz, zira dünya trendi bu yönde ilerlerse başa çıkması onlar için daha zor olabilir.




Ajda Gücü




Ajda Pekkan, daybuyday.com için süper bir kreasyon hazırlamış.




Proje için yazdığı manifestoda "Bugün geldiğim noktada her kadının içinde bir büyük tutkunun, beğenilme arzusunun ve başarı hırsının olduğunu biliyorum. Kimileri engelleniyor ama daha büyük kısmı kendileri için bir resim çizmiyor." demiş. Hikayesinin bütünlüğü itibariyle harika bir rol model olduğu için Ajda Hanım Süperstar'lıktan "Kadın Liderliğine geçer mi, geçer. "Ajda Gücü'nün başaramayacağı ne var ki bu dünyada?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR