Cumartesi akşamı Merve Özbey’in ilk büyük konserini verdiği Moi Sahne'deydim. Merve’nin gece kulüplerindeki sahnesine bir türlü rastlayamamıştım ama güçlü sesini çok iyi bildiğimden ilk konserini merak edip izledim. Açılışta bir iki şarkı şov icabı playback geçilirken seyircilerden “Arkaya ses az geliyor” diye serzenişler duyuluyor. Bunun üzerine Merve “Sesim gelmiyor mu? Pekâlâ” diyerek playback’e son veriyor ve başlıyor canlı söylemeye. Zira konseri yeniden başlıyor gibi, sesi inanılmaz güçlü. Sanki elinde mikrofon değil de megafon varmış gibi yüksek çıkıyor volümü. Millet sahnede playback yapmak için taklalar atarken, Merve tam tersi, canlı söylerken makine gibi, hatasız. Kendi şarkılarını bir güzel geçip Sezen Aksu, Sıla, Sertab Erener gibi ne kadar güçlü kadın varsa onları bir bir sıralıyor sahnede. Bu tip sahnelerde başkalarının şarkılarını söylemek hep bir eğreti durur ama Merve’nin ses tekniği o kadar iyi ki kendini dinletmesini iyi biliyor. Sahnedeki stilini Alexander Kokoskeriya’ya teslim edip o konuya da profesyonelce yaklaşmış. İkilinin stil üzerine beraberliği İstanbul Moda Haftası’nda da devam edecekmiş. Çünkü Merve Özbey, stilini Alexander’ın hazırladığı Cihan Nacar defilesinde yürüyecekmiş. Bu arada yeni albümünü de bitirmek üzere olan Merve, lig değiştirmek için hazır.

Tehlikeli Karım

Günümüz ilişkileri o kadar sertleşti ki o yüzden pazar akşamı SHOW TV’de yayına başlayan 'Tehlikeli Karım’ın senaryosu hayli etkileyiciydi. İnsanların bir şekilde en yakınlarını bile rahatça yoldan çıkarabildikleri, hayatlarını hiçe sayabildikleri, bencilliğin tavan yaptığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden sevgiliyle birlikte olup kendi eşini öldürmeye kalkmak günümüz şartlarında tam da merak edilesi bir senaryo. Gonca Vuslateri her zamanki gibi sosyopat rolünün hakkını veriyor. Seçkin Özdemir’le birlikte ekran ikilisi olmaları başarılı duruyor. Başkomiser rolündeki Mustafa Üstündağ ise dizideki favorim oldu. İlk bölümde olayın merkezine indik ama bakalım olaylar nasıl gelişecek.

Sinir birikmesi

Dağ gibi sevilen adamlara yolda ne oluyor da bir gün mafya babasına dönüşüyorlar anlamıyorum. Bu anlamdaki ilk şaşkınlığımı Oktay Kaynarca’da yaşamıştım mesela. Erkan Can ve Ziya Kürküt’le oynadığı 'Gençler' dizisindeki favorimken zaman içinde mafya dizilerinde oynaya oynaya başkalaşım yaşadı. Sevimli genç Oktay, büyüyünce insanı irite eden bir yapıya büründü. Arda Turan desen, Galatasaray’a başladığı ilk günlerde tanışmış, hayli sempatik bulmuştum. “Karımla konuşuyorsun dikkat et, kafanı gözünü kırarım” diye magazincilere çıkışan aynı kişi mi yani, çok şaşırıyorum. İkisi de sadece vukuatlarıyla anılıyor artık, ne tuhaf. İster istemez “Hayatlarında eksik olan ne acaba?” diye düşünmeden edemiyor insan. Öyle ya, bünyede bu kadar sinirin birikmesi için yolda bir şeyler olmalı.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR