YUNANİSTAN'A ilk kez gittiğinizde ufak bir gerilim oluyor haliyle. Yıllardan beri aramızdaki dile getirilmeyen bir gerginliğin hesabını tek başınıza ödeyecekmişsiniz gibi geliyor. Ama Atina ya da Adalar'a giden herkes bilir ki Yunan halkı bizi çok seviyor. Hele son dönemde iyice gerilen diğer Avrupalı ülkelere bakacak olursak, bizi Yunanlılar kadar seven kalmadı.

Zaten hepsinin bir akrabası ya da aile büyüğü kesinlikle Türkiye geçmişine sahip. En çok bilinen yerimizin Şişli olması şaşırtmıyor bu yüzden. Özellikle Atina'da dolanırken rastladığınız garson ya da kasiyerin İstanbul'dan olduğunuzu duyunca gözlerinin parlamasına mutlu oluyorsunuz. Biraz ülkelerinde yaşayınca da zaten hemen her şeyin aynı olduğunu kapıyorsunuz. Yemekler konusunu hiç açmıyorum, o konu biliniyor zaten. Yemekler ister istemez muhabbete de yansıyor, yabancılık çekmiyorsunuz ülkelerinde.

Günümüzün popüler tartışması Uber/taksi çarpışması orada da gayet hararetli bir şekilde ilerliyor hatta. Fakat son dönemdeki gerginlikler genç kesimin pek umurunda olmazken orta yaşlı kesimde tepkiyle karşılandı tabii. Artık "İstanbulluyum" dediğinizde siyaset açılıyor istemeden de olsa. Evet haklı ya da haksız tartışmasına girilmiyor belki ama eskiden ortak yemeklerimiz, Sezen Aksu-Haris Alexiou ya da Fenerbahçe-Panathinaikos etrafında dönüp dolaşan muhabbetin şimdilerde Adalar etrafındaki gerginliğe gelmesi üzüyor tabii. Fakat iki tarafın halkı da birbirini o kadar çok seviyor ki, çok uzamadan bu sorunun çözüleceğine eminim.

Dayanıklı sanat

ATİNA'NIN en enteresan noktalarından bir tanesi Metaxourgio'nun göbeğindeki sanat galerisi The Breeder. 2002'de sanat simsarları George Vamvakidis ve Stathis Panagoulis tarafından kurulan platform, Yunan sanatçıları dünyaya tanıtmak gibi bir misyon üstlenmiş. Fakat yeni yerlerine taşındıkları 2008'den sonraki kriz yüzünden etraflarındaki tüm dükkanlar kapatılınca yer olarak biraz tuhaf bir yerde kalmışlar.

Bir sokak arkasında bağımlıların sokakta takıldığı ayrı bir dünyayı görünce biraz geriliyorsunuz ama galerinin sergiledikleri size oldukça mutlu ettiği için pek de umurunuzda olmuyor doğrusu. Zaten kimse öyle bir dönemde sanata para yatırmak istemezken, bir de kriz döneminde bankalar aracılığıyla online ödeme yapılamadığı için çok zor günler geçirmişler. Kriz dönemi hala sona ermese de ayakta kalmayı başaran bu mekan Atina'da görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

Kriz modası

ATİNA'YA ne zaman gitsem kıyafet anlamında trendleri takip eden kitleyi pek göremiyorum diyordum ki Atina'nın ünü dünyaya ulaşan ayakkabı dükkanı Ministry of Concrete'de verilen bir sokak partisine katılınca her şey değişti. Genç tasarımcı Yiorgos Mesimeris'in markası Hard.clo'nun yeni ürünlerinin tanıtımının yapıldığı gecede cool Yunan gençliği ataktaydı.

Dışardan bakıldığında sade bir ayakkabı dükkanı gibi gözüken mekan aslında sokağında verdiği partilerle ünlü bir buluşma mekanıymış. Profesyonel kaykaycı olan sahibi Alex Segiet global trend olarak renkli spor ayakkabıları satışa sunsa da Yunan erkekleri de bizimkiler gibi fazla renkli şeyleri tercih etmiyormuş. Alex'in de dükkanını büyük krizden bir sene sonra 2010'da açtığını duyunca ülkelerde yaşanan kötü gelişmelerin başarının önüne geçemediğini görüp rahatladım biraz. Haberlerde sürekli karşımıza çıkan 'kriz' haberlerine takılmadan işimizi yapmak en iyisi galiba.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR