Hafta sonu bininci kez Alişan’ın ata erkil söylemleri, Nihat Doğan’ın yarışması, Seren Serengil’in zırt pırt değiştirdiği “büyük aşkı” konuşuldu durdu. Zaten bir tarafta sürekli merak içinde Afrin’de olan bitenleri takip etmekten endişeli ve gerginiz bir de her hafta sonu temcit pilavı gibi bu konuların konuşulmasından fenalık geldi artık. Anladık, Alişan evlenince karısını çalıştırmayacak, dizini kırıp evde oturmasını sağlayacak. Ne bekliyordunuz onu anlamıyorum. Elimizde Alişan var, evleneceği kadın da bu kriterleri bilip gelecek sonuçta. Kariyer diye öleceğini sanmıyorum. Nihat Doğan deseniz, Seda Sayan’ın başımıza sardığı, üzerine konuşmaya değmeyecek biri. Haklısınız sinir zıplatıyor ama o kanalı izlemezseniz sorun ortadan kalkıyor. Seren Serengil desen harikalar diyarında daimi bir şekilde yaşayan Alis’ten farksız. Her ay ultra büyük aşklar yaşadığını zannedip demeçler veriyor ama birkaç hafta sonra “Herkes bizi taşıyamaz, bu yüzden ayrıldık” diyerek konuyu kapatıyor. “Biz” dediği kim onu anlayabilen yok, çünkü kendisi hiçbir kategoriye girmiyor. “Ünlü ebeveyni olduğu için katlanmak zorunda kaldığımız çocuklar” diye bir kategori açılsa bakın orada zirveye oynar. Aynı şekilde gündemi sürekli meşgul eden diğer isimler de bıktırdı artık. Hülya Avşar, Hadise, Fahriye Evcen,Burak Özçivit, kariyerleri hakkında hiçbir gelişme olmadığı için düşünülmüş ve üretilmiş hikâyelerle gündem olmaktan bıkmadılar. Ne üretiyorsunuz, yeteneğiniz ne diye bir soru sorulacak mı artık bu isimlere? Sonra yetenekli olduklarını iddia ettikleri konulara aslında ne kadar hâkim oldukları tartışılacak mı? Hayır, hiç sanmıyorum. Anca bir gün Alişan’ın evlendiği kadına terliklerini getirtmesinden ya da Seren Serengil’in “kaliteli aşklarından” vakit kalırsa belki böyle bir soru sorulur!

Canavarlar aramızda

Sosyal medya çıktığından beri içimizdeki canavarları görüp duruyoruz. Ayrımcısı, kötü kalplisi patır patır dökülüp duruyor. Ve zaman geçtikçe çoğunluğa bir bakıyorum öyle hiç de bize ilkokulda öğrettikleri gibi hoşgörülü, yardımsever, merhametli falan da değil. Büyük kandırılmışız. Evlenmek üzere olan 28 yaşında bir kız arkadaşlarıyla birlikte feci bir kaza geçirip ölüyor, sırf babası zengin diye yemediği laf kalmıyor. Aynı imkânlar kendilerinde olsa belki on katı gösterişle yaşayacak kişiler, kıskançlık gösterip nefret kusuyor. Kederli bir ölüme bile saygı duyulmuyor ise gidişatın hepimizi korkutuyor olması da doğal galiba.

Evet İş İnsanı!

Mina Başaran’ın ölüm haberinden verilen “iş insanı” tanımlamasını da anlayamayanlar oldu tabii. Hatta üzülerek söylüyorum ki bu konu bile dalga meselesi haline getirildi. Çalışan kadınlara ayıp olduğu için işadamı lafının kullanılmadığını anlatmakgerekli belki de tane tane. Mesela bir toplantıda kadın ve erkek çalışanlar olduğu halde durumun genel adı “işadamları toplantısı” olarak geçiyordu. Bu yüzden genele vurunca iş insanı deniyor artık. TÜSİAD bile açılımını, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği olarak güncelledi. Aynı şekilde bilim adamı yerine de bilim insanı tanımlaması kullanılıyor artık. Modern dünyada tanımlamalara yenilenme geldi. Diğerleri ayıp kabul ediliyor. Mesela “Bayan” kelimesi sizin zannettiğiniz gibi kibar bir kelime değil. Doğrusu “Kadın”. Çekinmeyin söyleyin, kadın! Aynı şekilde siyah tenliler için kullanılan “zenci” kelimesi tarih oldu. Her şekilde “siyahi” kullanılıyor. “Ben öyle alışmışım efendim, değiştiremem" diyorsanız kendi bileceğiniz iş. “Bu değişimler saygı yüzünden yapılan değişiklikler, ben kendimden başkasını düşünmem arkadaş” diyorsanız hiç şaşırmam, çevremin de yüzde 80’i böyle düşünüyor çünkü.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR