Populer müziğin en tepesindeki adam Ozan Çolakoğlu, hafta sonu dayanamadı ve son dönemde pop müziğinin ne kadar sıradanlaştığına dair bir sosyal medya mesajı patlattı. Hepimizin bildiği gibi içinden çıkılamaz hale geldi pop müziği. Eskiden yapılan şarkıları beğenmeyebiliyordum ama artık katlanamıyorum mesela. Yeni yapımlar ortada, kayda değer bir müzik olmadığından insan başka şeyleri merak ediyor. Mesela böyle korkunç şarkılar dinleyince önce yapımcının kafasını merak ediyorum, ‘Ne bekliyor acaba bu şarkıdan' diyorum, ‘Ne satacak', ‘Kime satacak'? Sonra işin aranjörler kısmı var. ‘Özel hayatlarında ne kadar kötü şeyler dinliyorlar da böyle bir ilham alıyorlar' diye düşünüyorum. Aranje yapmak zannedildiği gibi dört akor bilip armoniye hâkim olmaktan ibaret değil. Şarkıya ruhunu yansıtman, kullanılan enstrümanların enerjisini ayarlaman, günün sonunda –şarkıdan hoşlanmasan bile- onu dinlenebilir hale getirmen gerekiyor. Beğenmediği şarkılara aranje yaparak esnaf kafasına geçen aranjörlerde bir şişme oluşması gayet doğal. Bunlar bilinmeyen şeyler değil. Hemfikir olduğumuz şey Türk pop müziğinin en kötü yıllarını geçiriyor olduğu. Bu durumdan nasıl kurtulacağımızı bilemiyoruz üstelik. En azından birbirimizi kandırmamamız da bir şey...




Demet Akbağ normal mi?




Yılların bana öğrettiği şeylerden biri: Eğer ortamda bir star varsa hep onun hikâyelerini dinlemek zorunda kalırsınız! Şarkıcıysa kliplerini övmek, oyuncuysa dizilerini bilmek zorundasınız. Muhabbeti kendinize çekmenize imkân yok, zira onların hayatında biz ölümlülerin bir kıymeti yok. Pazar sabahı sevgili Esin Övet'in aşure dağıtmak üzere bizi topladığı kahvaltı masasında yanıma şans eseri Demet Akbağ düştü. Öyle kolay heyecanlanmam ama insanın yanına bir efsane gelince olay direkt değişiyor. Alışkanlık bu ya, bekledim ki hikâyelerini anlatsın, biz de gülelim. Fakat kendisi öyle normaldi ki yazma ihtiyacı duydum. Koskoca Demet Akbağ ile normal insanlar gibi film önerileri verdiğimiz, anne kahvaltısı ve tüketim çılgınlığından bahsettiğimiz bir pazar sohbetimiz oldu. Şok içinde herkese anlatıyorum tabi: Demet Akbağ ile beraberdim ve hiç kendinden bahsetmedi!




Yeni trend Japon limonu yuzu




Geçen hafta gurme lezzetlerde yeni trendin limon olduğundan, hatta çikolatalarda bile kullanılmaya başlandığından bahsetmiştim. Hafta içi gittiğim Cloud 34'de yeni moda Japon limonu ‘yuzu' ile yapılmış lezzetlere rastlayınca sevindim bu yüzden. Yuzu yine limon gibi tam bir C vitamini deposu ve aromatik koku içeren bir meyve. Henüz ülkemizde yaygın değil ama büyük otel şeflerinin kullanmayı sevdiği bir tür. Hatta gıda tasarımcısı Christine Le Tennier, evde salatalara, tatlılar ve diğer yemeklere katmak için konservesini bile satışa sundu. Bomonti Hilton'un 34'üncü katındaki restoranda yuzulu lezzetlere ulaşmak mümkün. Yuzu sosu kullanılan avakado, kuşkonmaz salatası ve somon yumurtası, trüf kullanılarak hazırlanan yuzu soslu levrek dilimleri özellikle çok iyiydi.




Acı çeken festivaller




Hani diyoruz ya, adım başı festival oldu diye, işte Kahve Festivali'ni düzenleyerek bu trendi ülkemizde başlatan DSM Group başkanı Alper Sesli, kolay rastlanmayacak bir hamle yaptı. Bir röportajında "Nitelikli hizmet ve proje üretemediğimiz gün bir dakika düşünmeden sektörden çekilirim" demişti ve dediğini yaptı. Piyasadaki şişkinlikten dolayı bu seneki AcıFest'i iptal etti. Öyle ya da böyle iyi para kazanacağı bir organizasyonu kendi elleriyle dağıttı. Neden mi, ‘Vasata razı olan kötü ile yetinir' sözüne inandığı için. Bu hareketler paragöz organizatörlere ilham olur mu bilemedim ama ayakta alkışlanacağı kesin.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR