Özcan Deniz 40'ını geçmiş, sevgilisi Buse Narcı 20'lerindeymiş, Özcan bunu hep yapıyormuş, yaşına göre birini bulsa olmaz mıymış? Özcan Deniz'in yeni sevgilisine dair yorumlar bunlar. Ben artık iyiden iyiye insanların mutluluğa karşı tahammülleri kalmadığını düşünmeye başladım. Parklarda sarılan, öpüşen gençlere tepki gösterenlere bir şekilde alıştık, alıştırıldık. Fakat yaşına uygun biri ne demek Allah aşkına? Küçücük kızların amca diyeceği kızlarla evlendirilmesine sesini çıkarmayanlar, konu ünlüler olunca yaş kozunu mu öne sürüyor, olur mu böyle saçmalık? Bir kişinin hoşlanabileceği yaş aralığını belirleme yetkisini elinde tutma kafası nedir, biri bana açıklayabilir mi? Sahip olduğunuz yaşın 5 yaş altı ya da üstünü sevebilirsiniz, gibi bir yaptırım hakkını kim icat etti? Eminim bu eleştiriyi yapanların sevgilileri / eşleri kendilerinden oldukça küçük ya da büyüktür. Ülkedeki genel durum bu çünkü, kendine bakmadan başkalarına laf uzatmak milli spor gibi bir şey oldu. Dünya bir toz bulutuydu diye en başından anlatmaya başlamak gerekirse, aşk öyle yaş sınırı koyabileceğiniz bir şey değil. Herkesin karşısındakinden beklentisi farklı. 40 yaşına gelip hayata hâlâ 20'li ruhuyla bakan birinin kendisi için yaşlı sayılacak yaşıtlarıyla anlaşmasını beklemeyin. Siz yaşınıza uygun birileriyle çıkın, gezin ama başkalarına da karışmayın yahu. Hadi her şeye karıştınız tamam da aşkı rahat bırakın bari, bir tutun kendinizi.




Hadise'yi uyandırın, geldik!




Hadise'nin Tilkicik Koyu'nda açtığı beach club'ın açılışının çok ilgi görmemesinin haberlerini okurken aklıma geldi, mekânın açılışında orada olmama lüksünün olmadığını kimse söylememiş mi güzel şarkıcımıza? Hande Yener güzle bir yol açtı, geçen sene Bodrum'un tozunu attırıp, başkalarının izinden gitmesine öncülük etti. Ama Hande Yener'in Sebastian'ının tutmasının en önemli nedeni neydi biliyor musunuz, Hande'nin sürekli gelen konuklarla birlikte eğlenmesi! Bodrum'un en kötü denize sahip koylarından birini haftada 7 gün doldurmak öyle kolay değil. Ama Hande Yener orada olduğu için eğlencenin garanti olacağını bilen gençler plajı önemsemeden tüm yaz koşuverdi. Uzun lafın kısası bütün yaz boyunca nefes almadan çalıştı Hande Yener. Boş bırakıp kendi kendine dolmasını beklemedi. Hadise, sırf kendi açtı diye insanların koşa koşa mekânına gideceğini düşünüyorsa birinin kızımızı dürtüp prenses rüyasından uyandırması gerekiyor. Sezen Aksu bile ortağı olduğu Frankie ilk açıldığı zamanlarda mekânı asla sahipsiz bırakmadı. Ha Hadise her gün plajda olsa dolar mıydı derseniz, bakın onu bilemedim.




Hitin yoksa sen de yoksun




Türkçe çalan radyo olmak en kolayı. Bir süredir Alaçatı'daki evimde internet yoksunu bir şekilde yaşadığım için eski dostum radyoya kaldım. Radyo olarak da en popüler, en güçlü yayın yapanlardan başka bir şey çekmiyor. O güçlü radyolar da bildiğiniz Türkçe FM'ler. Hande Yener'in ‘Mor'u pek popüler, sürekli rotasyonda. Sertab'ın ‘Kime Diyorum'u, Sıla'nın ‘Afitap'ı özellikle sabah saatlerinde bir hayli çalınıyor. Yeni isimlerden Cem Belevi ‘Alışamıyorum'u ve tabii ki Ayla Çelik'in ‘Bağdat'ını çok duyuyorum. Onun haricinde biraz Göksel, biraz Fettah Can, birkaç şarkı Mabel Matiz, bolca roçk'çı olduklarını iddia eden acılı arabeskçi gençler... Al sana Türkçe radyo! Yeniye, yeni isme tahammül yok anladığım kadarıyla, her şey ille hit olacak. E siz çalmazsanız yeni isimler nasıl buraya eklenecek? Radyo patronlarına sorsam "Tırnaklarıyla" diye cevap verirler herhalde o yüzden kapattım çenemi.




Minibüs terörü




Yazımı yazdığım saatlerde Elazığ'dan bir kaza haberi geliyor. Yine içimiz burkuluyor sabah sabah. Ama asıl önemli şey haberin detayı: Minibüs trene çarptı! O an tren yolunda minibüsün ne işi var acaba diye hiç şaşırmıyorum bile, minibüs bu, her şeye çarpabilir! Önceki hafta Kadıköy minibüs yolu üzerinde bir işimi halletmek üzere nostalji yapıp minibüse bindim. Şoförün elinde telefon, öndeki minibüsle sürekli kontakta. Arkadan gelen başka bir minibüse yol vermemek için trafikte terör estirdiler. İnanılır gibi değildi yaşadıklarım. Asya yakasında oturanlar için minibüs terörü hayatın bir parçası. Ama karşı yakadan gelen bir turist olarak itiraf etmem gerekirse bu kısa yolculuk hâlâ üçüncü dünya ülkesinde yaşadığımıza ikna etti beni. Arkadaki araca yol vermemek için şoförün bize yaşattığı korkuyu en baba rollercoster'da yaşamadım hani.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR