Twitter'da maç zamanları fark ettim onları ilk önce. Takımından bir oyuncu yanlış bir hareket yapsa ağza alınmaz küfürler ederek takımlarına yakınlıklarını gösteriyorlardı. Hele ki karşı takımdan biri hata yaparsa vay haline, küfürler ki ne küfürler. Gündelik yaşamınızda karşılaşmanız gayet zor olan küfürler! Sonra ülke karışınca attıkları twit’lerden tanıdım onları, “Kökünü kurutun onların”, “Bu ülkeden soylarını kazıyalım” diye manasız bağrışlarını okuyordum. Hatta birkaç tanesi ölen bir bebek hakkında yazdım diye bana yüklendi. Bir bebeği bile terörist olarak kabul edecek kadar körelmişti gözleri. En sonunda bu hafta sonu içlerinden bir tanesi ile tanışma fırsatım oldu. Yanımdaki eski Survivor’cu arkadaşıma “Neden Turabi’ye bir tane patlatmadın” diye sordu bir kadın. Çocuk afalladı, güldü, olayları çözmenin insani yanından bahsetti, kavganın gereksizliğinden dem vurdu gülerek. Ama kızda geri adım yok, “Ne yani biri kız arkadaşına laf atsa oturup dinleyecek misin” diye üzerine geldi. Kan istiyor yani, görmese bile hayal etmesine yardımcı olacak duyacağı sözler. Çocuk “Sevgilimse zaten ona güvendiğim için sevgilim olmuştur, birinin atacağı laftan bana ne” diye güzel karşılıyor pasları. Ama kadını bir türlü tatmin edemiyor. Barbar olmasını istiyor karşısındakinin. Belki de birçok kavganın fitilini ateşleyen bu tip insanlardır diye düşünmeye başladım. Şeytanına yenilmen için elinden geleni yapan insanlar. Sayıları az da olsa mide bulandırmayı beceriyorlar.




Güzellik yaşı büyüyor




Miss America 2016 yarışmasında birinci seçilen yeni güzellik kraliçesinin yaşı tartışma çıkarmış. Miss America unvanına layık görülen Betty Cantrell’in yaşının 32 olması tabii ki sosyal medyada acımasız bir şekilde eleştirildi. 1921 yılından beri yapılan yarışmalarda genelde birinciler 23-24 yaş skalasından seçilirken bu sene oyların 32’lik Betty’ye gitmesi ortamı güzelleştirmiş bence. Orta yaş sınırının 45’lere yükseldiği yeni dünyada güzellik kraliçesinin de 32 yaşında olması normal geldi bana. 24’lükler çok tecrübesiz olmaz mı zaten canım!




Kadın düşmanı!




Ne demiş Yeşim Salkım, “Bir kadının en büyük düşmanı yine bir kadın!” Olayı biliyorsunuzdur, çıplak ayak yollarda yürüyen iki Suriyeli küçük çocuğa giymeleri için kıyafet alan Yeşim Salkım’a övgü geldiği kadar sövgü de geldi! Evet, geldi vallahi. Ülkenin durumu artık bu, iyilik yapana da çıkıyor o pabuç gibi diller. Salkım, sözlerine devam ediyor “Ben bir halt yedim, günahı da sevabı da benim haneme, kısacası sana ne!” Son söze içim aktı doğrusu, size ne gerçekten yahu? Hoşunuza gitmeyen bir şeyi bu kadar ölümcül eleştirme hakkını nereden buluyorsunuz. Herhangi bir olay için kılını bile kıpırdatmayan insanlar yapana da mani oluyor bu şekilde. Bu ne kötü insanlık, anlamak mümkün değil!




Yeniden asmalı




Bu ara hafta sonu yolları Asmalımescit’e çıkıyor. Ben şahsen Karaköy’ü sorgusuz sualsiz kabul edememiş biri olarak burnumu Beyoğlu civarından hiç çıkarmadım. Araya yaz mevsimi girince de iyice özlemiş olmalıyım ki Asmalı civarında dolaşmak iyi oldu. Bir ara sessizliğe bürünen semt şimdilerde yeniden atakta. Kışa doğru yeni açılan mekânlarla birlikte Asmalımescit eski günlerine döner gibi geliyor. Değişimin ilk örneklerinde biri olan Slope, geçen döneme kadar Sefahathane’yi işleten Cenk Kırmacı’nın yeni mekânı. Üst katı ağır DJ performanslarına tanık olan ayrı bir bölüm olan Slope’un alt katı rahat bir rock bar görünümünde.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR