GRUP halinde yapılan toplantılarda farklı meslek dallarından kişilerin şikâyeti aynı: Sahip oldukları meslekteki insanların artışı! Yıllar içinde gelişime bakarsanız, bir ara "Albümü olmayana kız vermiyorlar" geyiği ortaya çıkmıştı, yani şarkıcı olanların sayısı fazlaydı. Sonra dijital makineler ve photoshop ortaya çıktı, bu sefer "Fotoğrafçı olmayan kalmasın" kampanyası başladı. Ardından kolay bilgisayar programları sayesinde herkes rahatlıkla DJ'lik yaptı ki bunlardan biri de benim. Hakikaten o kadar basite indirgendi ki DJ programı kullanmak, çözmesen olmazdı zaten. Teknolojiyle arası daha iyi olanlar da prodüktör oluverdi başımıza. Bir ara ajans açma kafası popülerdi, kime sorsan ajansı var ama iyi ama kötü. Sonra moda editörlerinde patlama oldu. Uyumlu giyinmeyi bilen herkes stylingin de öyle bir şey olduğunu zannedip bu işe başladı ki bu ülkedeki stil algısı için yeter ve artar bile. Durum öyle olunca millet hızını alamadı tabii, önceki sezonları karıştırıp ortaya tasarımlar çıkardılar ve elini sallasan tasarımcıya çarpmaya başladı. Keza bizim meslek de öyle, ortalık köşe yazarı kaynıyor. Kimsenin eski ağırlığı yok. Zaten Twitter ya da Instagram hesaplarından herkes bir köşe yazarı, herkes eleştirmen artık. Son dönemin popüler mesleği blogger'lar bile "Herkes blogger oldu" diye dert yanıyorsa durum açık ve nettir zaten. Bu çağda artık herkes iyi kötü bir şey oluverdi. Ama değişmeyen tek şey hırs ve hava atma duygusu. Diyeceğim şu ki, üç aşağı beş yukarı herkes aynı işi yapıyor artık, meslek gruplarının birbirine hava atacak bir hali kalmadı. Kendini özel hissetme durumunun çağ dışı olduğunu anlayamayanlar bir rahatlasa dünya fena yer değil aslında.




Yine mi Gülşen!




KAMERALAR eşliğinde birine "Bilmem kimin albümünü dinlediniz mi" diye sorulduğunda "Henüz dinlemedim" cevabı alınır ama liste başlarının birbirinin albümlerini çıkar çıkmaz aldırıp merak içinde dinlediklerini iyi biliyorum. Sonuçta hırs olayı şarkıcılığın bir bölümü. Son dönemde ise diğer sanatçılara parmak yediren şarkılar çıkaran Gülşen'in yeni şarkısıyla yine sinir bozduğunu da fark edebiliyorum. ‘Bangır Bangır' adlı şarkısı "Yine yapmış" dedirten cinsten Gülşen'in. Şu sıra özellikle İngiliz gençliğini koparan şarkıcı-söz yazarı FKA Twigs'den esinlenilen saç modeli de yakışmış. Albümün geri kalanını merakla bekliyorum.




Koro yardımı




TWITTER üzerinden Boğaziçi Caz Korosu'na yardım mektubunu alınca kendi konservatuvar yıllarım aklıma geldi. Solistlerin kendi dallarında festivale girebilmesi için gerekli parayı tabii ki okuldan alamadıkları için çaresizce sponsor arayışına girer, genelde de bulamazlardı. Şimdi de Boğaziçi Caz Korosu, Avrupa'nın en büyük koro festivali Europa Cantat 2015'e katılmak için internette para topluyor. Yapmak istediğiniz yardıma göre elinizi de boş göndermiyorlar. Koronun albümü, tişörtü ya da imzalı fotoğrafını yardımınızın karşılığında gönderiyorlar. Gençlerin biraz desteğe ihtiyacı var anlayacağınız. Gençliğinde şarkıcı olmayı düşleyenler belki el atar diye düşündüm. Çeşitli projelere fon bulabilmek için açılan fongogo.com'dan öğrencilere ulaşabilirsiniz.




İzmir'in en sıcak mekânı




İSTANBUL'a döndüm ama İzmir'den kopamıyorum. Beğendiğim yerleri anlatmaya devam edersem Karşıyaka'daki La Puerta'dan bahsetmem gerek. Geçen senenin sonlarında açılan mekân "gastropub" olarak tasarlanmış. Eskişehir'de görüp bayıldığım Varuna Gezgin Cafe'nin aynı zamanda gezgin olan sahiplerinden Yekta Kurtcebe, kendi kafasından arkadaşları ile İzmir'de aynı atmosferi yaratmış. Mekâna gidip gezilerle ilgili danışmak isteyenlere de bilgi ve rehber sağlıyorlar. İzmir'de "travesti sokağı" olarak bilinen bölgeye fazlasıyla yakınlar ama bu konu hakkında Yekta Hanım "Sokak seçimimiz tamamen bilinçli. Biz dedik ki onlardan hoşlanmayanlar, onların sokağında yürümek istemeyenler bize de gelmeyiversin." Mekânın kafasını bu açıklamadan da anlayıp, ne kadar rahat edebileceğinizi kestirebilirsiniz. Üst katlarına da hostel açma planları varmış ki bir dahaki gidişimde kesinlikle denerim.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR