Bazen yazı yazmak için bilgisayarın başına oturduğumda "Yazacak neyim kaldı ki?" diye düşünüyorum... Edebiyattan spora, müzikten bilime, siyasetten sinemaya, 'aşk kulplarımdan' yüzümü çevreleyen sakallarıma, kürdan kollarımdan pörtlek gözlerime, bulaşıkçılığımdan Tom Waits aşkıma ve daha envai çeşit konuda bugüne kadar onbinlerce cümle kurdum artık söylemedik sözüm kalmadı gibi geliyor. Sanki şöyle bir karıştırdığımda bilip de cümle içinde kullanmadığım tek bir kelime bile kalmamış cebimde gibi hissediyorum.




Gündemdeki bir konuyla ilgili büyük bir iştahla klavyedeki tuşlara basarken az sonra "Eeee ben bunu daha öncede yazmıştım" dejavusu ense köküme bir şaplak atıp bütün hevesimi kaçırıyor... Evet, her şeyim tamammış gibi bir de şu kuş beynimle 'yazar tıkanıklığı' yaşıyorum iyi mi!




Saçmalık!




Eminim 5 bin yıl önce yazıyı ilk bulan Sümerli vatandaş da ilk kelimelerini yazdıktan yarım saat sonra, "Yazacak bir şey kalmadı" diye karın ağrısı çekmiştir!




5-10 liralık bir lavabo açı kulağımdan içeri döksem saniyesinde açılacak olan aptal 'tıkınıklığım' için dertlenmeme neden olan şey hafta sonu Murat Bozok'un, dün de Oray Eğin'in Habertürk sayfalarında sorduğu benzer sorular...




YARATICILIK MESELESİ




Oray, 'Yaratıcılık öldü mü?' başlıklı yazısında modacı Rick Owens'ın Sisyphu adlı yeni koleksiyonuyla 'yaratıcılığın sınırlandığı' bir döneme girildiğine dikkat çekmiş: "Yaratıcılığın sınırlandığı bir dünyada vücutlara kumaşları öylesine atmış, rastgele yerleştirmiş gibi gözükse de detaylı incelendiğinde müthiş bir el işi ve mimari ön plana çıkıyor..."




Yazılarının lezzeti yemekleriyle yarışan Bozok ise HT Pazar'da 'Şefliğin sonu mu?' başlıklı yazısında bir grup şefin 'yemekle ilgili tüm buluşların yapıldığı, artık sadece iyileştirmeler yapılabileceği' tarzındaki yaklaşımlarına isyan ediyordu: "Bir iki kişi olsalar, ciddiye almayacağım. 'Söyleyecek yeni bir şeyleri kalmadı, dikkat çekmeye çalışıyorlar' diyeceğim. Ancak kerli ferli şeflerin bir araya gelip, bu masalı anlatmaları doğrusu içimi acıtıyor..."




Modacısından aşçısına, yazarından ressamına herkesi 'tıka'yan bu 'yaratıcılık öldü mü?' geyiğini yakaladığım ilk yerde boynuzunu kırmak istiyorum!




Bizim ekranlardaki dizilere, popçularımızın yaptığı şarkılara bakarsan 'yaratıcılık' kelimesinin hiç yaratılmadığını bile düşünebilirsin ama yine de 'sanatçı'ların binlerce yıldır yakındığı bu 'tıkanma' meselesinin suyu çıktı bence.




'Yazar tıkanıklığı' terimini 1940'larda ilk ortaya atan psikiyatrist Edmund Bergler, bulduğu tamlamanın olur olmaz her yerde kullanıldığını görse hiç düşünmeden bir tuvalet pompasıyla açardı herkesin 'tıkanıklığı'nı sanırım...




MUTSUZLUK TIKIYOR




Yale Üniversitesi'nden psikologlar Jerome Singer ile Michael Barrios, 'Yaratı tıkanıklığı'nın kaynağını anlamak için çeşitli dallarda eserlere veren bir grup yazarla bir deney yapmış. Bazıları 'yazar tıkanıklığı' yaşarken bazıları bu melun duygudan haberdar bile değilmiş. Bir ay sonunda yazarlara 60 soruluk psikolojik bir test uygulanmışlar. 'Yazar tıkanıklığı' yaşayan yazarların 'mutsuz' olduğu ortaya çıkmış.




Depresyon, kaygı belirtileri, heyecan azalması, kendinden şüphe, çaresizlik duyguları ve 'yalnızlıktan kaçınma' gibi problemlerde artış gözlenmiş.




Singer ve Barrios, 'yazar tıkanıklığı' yaşayan yazarları 4 farklı gurba ayırmış: "Hepsinin 'tıkanıklık' nedeni farklıydı. Kimisi ilgisiz, kimi öfkeli, kimi tatminsiz, kimi düz mutsuz..."




ASIL SORUN BEN DE!




Geçenlerde bir arkadaşım, yazar, ressam, sinemacı, heykeltraş, müzisyen sporcu falan değil bildiğin düz esnaf bir arkadaşım, "Her şey çok sıkıcı. Her gün aynı. Bazen bütün günü tek kelime etmeden geçirmek istiyorum. Her sabah yandaki dükkanın sahibine aynı espriyi yapmak beni öldürüyor" dedi.




'Esnaf tıkanıklığı'!




Jerome Singer ile Michael Barrios'un testinin sonuçlarını okurken Oray'ın, Murat Bozok'un, benim, bizden önce milyonlarca kişinin konuştuğu, bizden sonra da milyonlarca kişinin konuşacağı 'tıkanıklık' meselesinin sadece yazarlık, ressamlık, modacılık vb. şeyler için değil yaşamın kendisiyle alakalı olduğunu ve asıl sorulması gereken sorunun 'Yaşam öldü mü?' olduğunu düşündüm... (Aferin bana)




Yaratıcılığa bir şey olduğu ya da olacağı yok! Rick Owens ne kadar 'kısıtlandığını' düşünse de yeni şeyler yaratmaya devam edecek. Bir grup aşçı "Artık yeni yemek bulunamaz" diye düşünse de akla hayale gelmedik tariflerle dolu yeni tabaklar masaları süsleyecek...




Tanpınar, "Hayat bir şeylere sarılmakla kabildir" diyor... Biz huzursuzlar bazen bu 'tıkanıklığa' sarılıyoruz işte. Sırf "Yaşıyorum" diye bilmek için.




Alın bana bakın "Ne yazacağım?" diye oturduğum ekranın başında 600 kelime yazdım! Yaşam ölmedikten sonra yaratıcılık da ölmez! Kalın sağlıcakla...

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR