İNGİLİZ Daily Telegraph Gazetesi muhabirleri bir süre önce milli takım hocaları Sam Allardyce’ın bazı kulüplere (kişilere) ‘etik olmayan bir şekilde’ danışmanlık yaptığına dair istihbarat aldı.

Muhabirler kulüp temsilcisi gibi davranarak Allardyce ve avukatıyla bir barda buluştu. Milli takım hocasıyla, futbolcuların temsil haklarının üçüncü şahıslara devrini önleyen kuralları aşmak için 400 bin pound’a (yaklaşık 1 milyon 600 bin lira) anlaştılar ve bu anları gizli kameraya aldılar.

İngiltere'nin 2018 Dünya Kupası elemelerinde Malta ve Slovenya ile oynayacağı maçlardan bir hafta önce (geçen hafta) Telegraph Gazetesi bu haberi yayınladı.

Allardyce, nam-ı diğer ‘Büyük Sam’ İngiltere Futbol Federasyonu'nun ‘yakışıksız’ dediği bu davranışından dolayı, ‘aptallık’ ettiğini söyleyerek anında istifa etti.

Futbolun beşiği İngiltere, önündeki iki önemli maça, çok değil birkaç ay önce “Milli Takım hocalığına henüz hazır değilim” diyen Gareth Southgate’le hazırlanıyor.

İngiltere'de bir tek kişi de “Telegraph niye böyle haber yapıyor? Milli Takım’ın ahengini ozuyor” demedi, böyle bir saçmalığı dillendirmek kimsenin aklına bile gelmedi.

HABER YOK BOL BOL 'İMA' VAR

Bizim milli takımımız da perşembe günü Ukrayna, pazar günü de İzlanda’yla dünya kupası eleme maçına çıkacak. Konuştuğumuz tek konu “Arda, Burak, Gökhan, Selçuk neden milli takıma alınmadı?”

Önceki akşam Burak Yılmaz konuyu soran gazetecilere, “Nedenini sen, sen, sen biliyorsunuz...” diyordu.

Geçen ay aynı konu gündemdeyken Fatih Terim de konuyu soran gazetecilere “Siz biliyorsunuz...” tadında bir şeyler söylemişti.

Köşe yazarlarını okuyorum, spor programlarını izliyorum, spor radyolarını dinliyorum ve görüyorum ki meslektaşlarım birkaç parçaya bölünmüş durumda.

- Konuyla ilgili hiçbir şey bilmeyenler.


- Konuyla ilgili bir ‘fikri’ olanlar.


- “Herkes suçlu” deyip ortada top çevirenler.


- Fransa’da Terim ve futbolcular arasında yaşananlara ‘şahit’ olanlar ama lafı geveleyenler!


- Fatih Terim tarafında durup ‘ima’yla futbolcuları suçlayanlar.


- Terim’den nefret ettikleri için haklı haksız bakmayıp onu yemek için futbolculara destek çıkanlar.


- ’Sizin bildiğinizden de fazlasını biliyorum’ diye kendilerini ‘önemli’ gösterme gayretindekiler.


- Terim’e ‘ego’lu deyip ‘ego’ları ondan aşağı kalmayanlar.


- Soru sordu diye gazeteciyi eleştiren gazeteciler (Bu grup çok ilginç).


- Soru sorup cevap bekleyen, cevap alamayınca da “Hiçbir şey söylemiyorlar” diye yakınanlar (Zurnanın zırt dediği yer de burası).

BİZ GAZETECİLERE ‘YUH’ OLSUN!

Arda takım fotoğrafına girmediği için mi milli takıma alınmadı? Yoksa antrenmanda Fatih Terim’e forma fırlattığı için mi? Milli Takım’da Manisa çetesi mi var? Prim pazarlığı mı yapıldı? Arda, Terim’e racon mu kesti? Milletten özür dilemeleri gerekenler ne oldu?

Kennedy’yi kimin vurduğunu ortaya çıkarmaya çalışmıyoruz. Sonuçta onlarca kişinin içinde yaşanan bir ‘şey’ bahsettiğimiz. İki aydır milli takımda ne yaşandığını dört dörtlük bir haber şeklinde çıkarıp yazamadığımız için biz


gazetecilere hakikaten ‘yuh’ olsun!

Sorulan her soruya cevap alınsaydı ‘araştırmacı gazetecilik’ diye bir şey olur muydu? Onlarca kerliferli gazeteci günlerdir ekranlarda, gazete köşelerinde ‘ima’larla haber değil dedikodu yapıyor.

“Soru sordum” diye böbürlenenler bir yanda, “Sordun da boyun mu uzadı” tavırlılar diğer yanda... İngiliz gazeteci-yazar George Orwell, “Gazetecilik başkasının yayımlamak istemediklerini yayımlamaktır; gerisi halkla ilişkilerdir...” demiş.

Daily Telegraph’taki meslektaşlarımız ‘gazetecilik’ yapıp milli takım hocalarının ‘yakışıksız’ davranışını halka duyurmuş.

Umarım biz ‘yakışıksız’ davranan futbolcular ya da teknik direktörümüzün ‘halkla ilişkiler’i için uğraşmıyoruzdur!

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR