Ah yalan dünya

Evdeyim, televizyonda reklamlar var. Bir ses diyor ki, “Abi sen bu evi nereden buldun? Bu evde çekilen fotoğraflar ne biçim like alır!” Diğeri yanıt veriyor: “Şu kadar paraya sen de bu eve sahip olabilirsin...” Yanlış duyduğumu düşünerek bir sonraki reklam kuşağını bekliyorum. Doğru duymuşum, yeni yapılan sitede bir daireyi, malzeme kalitesi, konforu, oda sayısı, yaşam alanına uygunluğu filan değil; sosyal medyada alacağı like sayısıyla pazarlıyorlar.

HAVALI SPOR SALONU

Sonra karşıma bir başka reklam çıkıyor. Bu kez bir spor salonu. İstanbul Anadolu yakasında lüks bir AVM’ye ilk şubesini açacakmış. “Bu yakanın en havalı kulübü olacak” diye tanıtıyorlar. ‘Havadar’ mı demek istiyorlar acaba? Spor salonunda oksijen önemli çünkü... Yo, onu da doğru anlamışım. Spor salonunu hocaları, imkânları, aletleriyle anlatmak yerine ‘havalı olma’ garantisi vererek müşteri topluyorlar. Dün gazetemiz Habertürk’te Nalan Koçak’ın Houston Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Mai Steers ile yaptığı röportaj vardı. Okumadıysanız mutlaka okuyun.

GÖSTERİŞE ONAY

Dr. Steers sosyal medya kullanıcılarının, aldıkları yorum ve beğeni sayısına göre toplumda kendini kabul görmüş hissettiklerini, öte yandan da başkalarının hayatları ile kendilerininkini kıyaslayıp depresyona girdiklerini anlatmış. Dünyanın ‘gösteriş’ üzerinden insanlara onay verdiği bu dönemi, Neşet Ertaş ‘Yalan Dünya’ türküsünde “Sen beni gönlümce mutlu mu sandın... Ömrümü boş yere çalan dünyada. Ah yalan dünyada, yalandan yüzüme gülen dünyada” sözleriyle ne de güzel tarif etmiş zamanında...

Önceki hayatımızda hepimiz kraliçeydik

Reenkarnasyonla içli dışlı olanlar bilir. İnsanların çoğu bir önceki hayatlarında ya kraliçedir, ya soylu bir şahsiyet ya da güçlü bir kumandan. Henüz bir önceki hayatında ‘ev kadını’ ya da ‘tarla işçisi’ olan yok... İşte sosyal medya kullanıcıları bana bu reenkarnasyon hilelerini hatırlatıyor. Herkesin eller havaya yaşadığı, insanların ne para, ne duygu, ne iş ne de aile sıkıntısının olmadığı bu yalan sosyal dünyada, ne kadar mutlu ve ne kadar gerçekten uzak yaşıyorsan takipçilerinin sayısı ve beğenisi o oranda artıyor.

SOSYAL DENEY

Geçen akşam kendimce bir sosyal deney yaptım. Evde ütü yaparken bir fotoğraf çektim ve “Hayat hep gez toz değil tabii” yazdım. Gerçek arkadaşlarım bu duruma gülerken sanal arkadaşlarım yavaştan terk etti beni. Çünkü gözlerinde bir anda sıradan bir faniye dönüştüm. Arkasından, lavabo temizliği yaparken neşeli bir fotoğraf koydum. Sanal arkadaşlarım bu kez koşarak kaçtı benden. Tamam, hepimiz bir önceki hayatımızda kraliçeydik. Bu dünyada da sadece yiyoruz, içiyoruz, geziyoruz, tozuyoruz, en lüks markalardan alışveriş yapıyoruz, herkes bizim dostumuz çünkü çok seviliyoruz ve hayat bize güzel.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR