Bir değil, üç beş kişiden duydum. Nişantaşı, Ortaköy civarında gezen ünlü yönetmen Murat Şeker, genç kadınlara yanaşıp “Enerjinizi çok beğendim, normalde asla böyle şeyler yapmam ama sizi filmimde mutlaka oynatmak istiyorum” diyor ve birkaç dakika içinde kadınlarla samimiyet kuruyormuş.

Kadınlar dediğim de, öyle şöhret peşinde koşan tipler değil, basbayağı eğitimli, akıllı, işi gücü olan insanlar.

'PARALİZE EDİYOR'

Uzun uzun kendini anlatıyor, sonra kimine hesabını ödetiyor, kiminin cüzdanını, kiminin de cep telefonunu alıp ortadan kayboluyormuş Murat Şeker.

"Nasıl inanabildiniz bu kişinin Murat Şeker olduğuna, aklınız alıyor mu Murat Şeker’in sokakta sizi çevirip de zorla tanışacağına?" diye sordum, hikâyenin son kurbanı Deniz’e.

"Adam o kadar paralize ediyor ki, cep telefonumdan internete girip gerçekten Murat Şeker mi değil mi diye bile bakamadım. Telefon dolandırıcıları da aynı bu taktiği uyguluyor işte. İnsan kendine gelene kadar iş işten geçmiş oluyor" dedi. Ve çok daha önemli bir detayı ekledi: Bulunduğumuz kafenin garsonları tarafından o kadar itibar görüyordu ki, şüphelenmek aklımıza bile gelmedi..."

Murat Şeker’i aradım hemen. ‘Çakallarla Dans 4’ü 25 Kasım’da vizyona okabilmek için harıl harıl çalışıyordu. "Senin adınla kadınları dolandıran, hayat hikâyeni baştan sona ezberlemiş biri var, haberin var mı?" diye sordum. Şunları söyledi:

'HİÇBİR ŞEY YAPAMIYORUM'

"Maalesef var ve hiçbir şey yapamıyorum. Savcıya gittim, sonuç alamadım. Ben çok medyada olmadığım için ismimi biliyor insanlar ama yüzümü tam tanımıyor. Bu, dolandırıcının işine geliyor. Hemen her hafta sosyal medya hesabıma biri, benzer bir dolandırılma öyküsü yazıyor." Ve ekledi: "Kadınlar da biraz uyanık olsun. Benim kafelerde gezecek, sokaktan adam toplayacak durumum olabilir mi Allah aşkına?"

Oradan buradan...

- İstanbul Üsküdar’da ‘3. Sahaf Festivali’ başladı. Kitabın yenisi-eskisi her türlüsüne bayıldığım için büyük bir zevkle gittim. İçeride 70’e yakın sahaf var ama müşteri yok. 23 Ekim’e kadar sürecek etkinlik için burun kıvırmayın, almasanız da kitaplarla iç içe bir gün geçirin. Sonra abuk sabuk festivaller yapılıyor diye söylenip duruyoruz. Önce yapılan iyi şeylere sahip çıkalım bir zahmet...

- Beyoğlu’nda da festival var. Taksim Meydanı’na kurulan festival alanında 50 gün boyunca tasarımdan kültüre, filmden bilime pek çok konu başlığı var. Antika festivaline gittim, pek sevdim.

- Tarık Sezer’in adını pek çok kimse müzik yarışmalarının orkestra şefi olarak duymuş olsa da kendisi 40 yıllık müzisyen ve aranjör. Sezer, yılların müzikal birikimini İstanbul Küçükyalı’da açtığı ve kendi adını verdiği akademiyle öğrencilerine aktarıyor. Her tür müzik aletinin yanında, solfejden yaratıcı tiyatroya kadar çeşitli eğitimlerin verildiği kurumun içinde, 4-6 yaş arası çocukların müziği tanıyıp sevmeleri ve yeteneklerini belirlemeleri amaçlı Tarık Sezer Junior Akademi de kuruldu.

- Arkadaşlarla dışarı çıktık, güzel bir yemek yedik, saat 21.00’i geçti. “Hadi bir yere gidip bir iki saat hem müzik dinleyelim hem bir şeyler içelim hem de sohbete devam edelim” desek gidecek yer bulamıyorduk. Akaretler Limoncello


işte tam da böyle düşünenler için bir yenilik yaptı. Mekânın girişinde hiç kullanılmayan alan, bundan böyle Rosso by Limoncello adıyla ve denemeye değer kokteylleriyle saat 17.00-24.00 arası bizim gibi ‘bir uğradık’çılara


hizmet verecek.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR