Bizim nesil yasta.

"Evet yaşlanmışız", "Çok yaşlandığımı fark ettim", "Samantha olmadan olmaz", "Big gitme" diye diye bir hafta geçti. "Sex and The City" devamı "And Jest Like That" sonrasında bir dönemin nesli üzgün. Perişan ve gözyaşlarıyla dolu bir hafta geçirdi.

Ben de şahsen gözyaşlarıyla bildiriyorum.

Çok üzgünüm çünkü Big öldü.

Üzgünüm çünkü Samantha yok.

Tamam izlemeyenler için spoiler veriyor gibi oluyorum, ama bana gelene kadar zaten çok yazıldı, çizildi. O yüzden bu kısma takılmayın derim. Duygularım şöyle ki;

Kimine göre anlamsız ama tam bir "Sex and The City" fanı olan bana ve bizlere göre çok anlamlı bu diziyi eksikleriyle bile olsa çok özlemişiz.

Geçmiş zaman olur ki; dizinin alfa kadını Samantha Jones yok. Ve evet onun olmaması gerçekten, kocaman bir eksik. Suyu olmayan bir limon gibi dizi. O kadar eksikliği hissediliyor.


İkinci bölüm Carrie'nin Big bunalımı başladı. Miranda'nın tavan yapmış kariyeri ve Charlotte'nin üniversiteli çocukları ve kocasıyla bir hikaye sürecek gibi duruyor.

Samantha'nın akibeti şöyle ki, sözde Carrie'ye küsüp Londra'ya yerleşmiş. Arkadaşlarını da bir kalemde silmiş. Ama cenazeye çiçek göndermeyi ihmal etmiyor elbet.

Onca yıl Mr. Big ve Carrie'nin ayrılmaz olduğuna o kadar inanmıştık ki, kocaman bir boşluk olmadı dersem yalan olur. Bazılarının "Ağlamaktan gözlerim şişti" cümlelerine bili okudum, duydum. Düşünün Big'in yaptığı onca kötülüğü bile unutmuştuk. Yeri geldi ayrıldılar, yeri geldi başkalarıyla oldular ama onlar hep bir araya gelmeyi başaran nadir çiftlerdendi. Şimdi nasıl olacak elbet meraktayız. Ve bizler hangi aşka inanacağız.

"Carrie cenazede bile şık şıkıdım geziyor bravo" diye diye iki bölümü bitirdik.

Diziyi izlerken şunları da sayıklamadım dersem yalan olur;

-New York'u çok özledim, şu an ışınlansam.

-Evet Carrie'nin kıyafetleri yine süper. Of hepsi yine çok şık.

-Diziye siyahi karakterler girmiş.

-Carrie'nin kıyafet odasına girip ayakkabılarının önünde durup "I Lovers" dediği sahneyi şu anda günümüzde çok kişinin yaptığına yemin edebilirim ama ispat edemem.

Sonuç mu? E yıllar sonra güzel bir nostalji oldu.

Gerekli miydi? Neden olmasın. Onca gereksiz iş içinde gayet iyi olmuş.

Samantha döner mi? Keşke inadını bıraksa da dönse. Oh o zaman tadından yenmez.

Bizim nesil daha bi alıngan

Malumunuz x, y, z kuşağı diye diye harap oluyoruz son zamanlarda.

Ve o nesil şöyleydi, bu nesil böyleydi falan deyip duruyoruz.

Fakat şöyle bir gerçek var ki; bizim nesil daha romantik ama şimdi daha acımasız. Daha alıngan, daha bir hemen küsmeye ya da hemen bir şeyleri uzatmaya meyilli. Ya da aşırı takmaya. Ve üzerine vazife olmayan şeylere karışmaya.

Bu nesil öyle değil.

Bir şeylerin üzerinde çok uzun durmuyor ve uzatmıyor.

Öyle abuk, subuk, saçma şeylere küsmüyor. Ya da takılmıyor.

Şahsen ben kendi neslim için şunu çok net fark ediyorum ki, çok alınganız. Gereksiz hem de. Eğlenmeyi çok iyi biliyoruz ama eğlenmeyi de unutmuş gibiyiz.

Hatta üstüne vazife olmayan çok şeye burnumuzu sokuyor ve karışıyoruz maalesef.

Hatta yine üstümüze vazife olmayan şeyleri bir başkasına taşıyıyoruz, üzerinde çok duruyoruz. Hatta bir kelimeyi alıyor diğer tarafa bin kelime olarak taşıyoruz. Geçmiş nesil böyle değil. Hatta bu nesil bizlerin "Sex and The City"ye bile bu kadar anlam yüklememizi anlamıyor.

Ve anlayamazsınız arkadaşlar.

Fakat bizim gereksiz takıntılarımız da yok değil katılıyorum elbet. Hatta

Şu yaşıma geldim

Hala öğreniyorum.

Hala aşırı şaşırıyorum.

Hala perişan oluyorum.

Duyduğum, gördüğüm, hissettiğim her duyguya. "Zamanla alışır insan" diyorlar ama yok alışamıyorsun. Zamanla, "Kazık yeme duygusunu kaldırırsın" diyorlar yok kaldıramıyorum.


Hatta bir zaman sonra, "Şaşırmazsın, şok olmazsın" diyorlar. Yok şaşırıyorum. Şok oluyorum hala hala.

Oysa ki, onla yıllar sonra tüm bu duygular karşısında gülüp geçmek istiyorum. Eğlenmek istiyorum. Bunun bir metodu varsa haber edin bekliyorum.

Hala Hadise’nin “Sevgilim Mehmet” repliği dillerde

Hadise'nin ödül töreninde ödülünü alırken yaptığı konuşması hala dillerde.

"Sevgilim Mehmet" demesi üzerinden bir hafta geçmesine rağmen konuşulan konu.

Öyle ki, Hadise, "Sevgilim olduğunda asla duymayacaksınız", "Evlensem bile 'Evlendim' demeyeceğim" demesi tekrar tekrar gündeme geliyor.

Çünkü milyonların önünde, "Sevgilim Mehmet" diye nidalar atması konuşmaları alevlendiriyor.

Peki insan neden sevgilisi olduğu zaman ya da evleneceği zaman bunu bazı insanların gözüne sokmak istiyor. Bu bence günümüzün hastalığı. Çünkü "A senin sevgilin yok mu?", Demet Akalın'ın meşhur lafı, "Çünkü senin kocan yok" gibi söylemler insanların üzerinde ciddi bir baskı yapıyor.

Özellilkle de kadınların.

Bu baskı yüzünden çoğu insan yanlış ilişkiler kuruyor. Gözlemliyorum evet çoğu kadın arkadaşım sırf bu baskı yüzünden mutsuz ilişkiler kurdu ve evlilikler yaptı. İster zengin, ister fakir.

İster eğitimli, ister eğitimsiz.

Çoğu kadın bu manevi baskının altında eziliyor.

Yapmayın, etmeyin. Bırakın insanlar güzel ilişkiler kursun. Kirletmeyin insanların zihinlerini böyle saçmalıklarla.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR