Ne anlatsam, nereden başlasam,inanın bilemiyorum. Duygularım karmakarışık. Çocukluğum Cağaloğlu’nda geçti. Hürriyet binasının önünden geçerken heykellere dokunur, o binalarda çalıştığımı hayal ederdim. Ablam Günaydın Gazetesi’nde çalışırken okuldan kaçar, Günaydın Gazetesi’nin Cağaloğlu’ndaki binasına giderdim. İkitelli’deki Sabah Gazetesi’nin muhteşem binasında, 1994’te başladım mesleğe. Binanın tam ortasında matbaası bulunan harika bir yerde.

Ah o gazate kokusu

Hani yeni neslin hiç bilmediği, elinizi boyayan gazete kâğıdı var ya, işte tam da o basılan yerde her gün gazete yapmayı öğrendim.Mis gibi gazete kokusunu içime çekerek... O gazete kokusu var ya, şimdi birçok kişinin bilmediği ve asla bilemeyeceği o kokuyu hiçbir şeye değişmem. O koku bir kere kanınıza girdiği zaman bir daha vazgeçmiyorsunuz Ben de geçemedim.Yeşil ekranlarda yazı yazmayı öğrenen, karanlık odanın önünde 45 dakika filmi çıksın diye bekleyen, sabırsız, heyecanlı bir muhabirdim. Sabahlara kadar çalışan, dolapların üzerinde uyuyan, idealleri olan bir çaylak.

Dijital dünyadayız

Yani anlatacak çok konum, hikâyem, dostlarım, müdürlerim, yöneticilerim oldu. Ama kimseyi sıkmayacağım. Malum dijital dünyadayız. Artık hiç kimsenin uzun uzun okumaya hatta izlemeye bile tahammülü kalmadı. O yüzden de patronumuz gazete baskısına son vermeye karar verdi Ne yapacağız, saygı duyacağız. Ve bu adıma ayak uyduracağız. Hızla hem de.


Üzülmedim mi? Ne üzülmesi, kahroldum. Gazeteyi elinizde okumanın keyfi çok büyük bir keyif ama bitti o keyifartık. Bitti, kabul edelim. Etrafımdaki birçok kişi “Gazete almıyorum. Seni internetten okuyorum” diyor.

Tutabilene aşk olsun

Peki beklemiyor muyduk? Şahsen ben bekliyordum. Bence diğer gazeteci arkadaşlarım da beklemeli. Ya da kendilerini hazırlamalı. Çünkü beklenen son geldi. Dijital dünya öyle bir hızla yok ediyor ki tutabilene aşkolsun. Kendimizi yırtsak da, “Nasıl olur?”, “İmkânsız” desek de bu eninde sonunda gerçekleşecek. Biz biraz erken mi davrandık? Belki, ama yapabilecek bir şey yok. Patronlar böyle karar vermiş. Ancak şu var ki bu mesleği yaptığım günden bu yana birçok kişi bana “Bu meslek bir gün son olacak” diyordu. Ardından da şu sorular geliyordu:


1- B planın var mı?


2- Neden bu işleri yaparken PR yapmıyorsun? Bir sanatçıyla çalışmıyorsun? Bir mekân ya da herhangi bir işle uğraşmıyorsun?


Kimine göre mantıklıydı. Kimileri “Tabii ki canım ne vardı bunda? Zaten yaptığın işle çok orantılı” diyordu. Ama bana göre değildi. Bana göre bu iş ikinci bir işi yapacak bir iş değildi. Ya da bir B planı durdurabilecek bir iş değildi. Yapanlar yok mu? Var tabii ki. Onlara sonsuz saygımız var. Ama bana göre değildi.

Zirvede bırakıyoruz

Beni merak ediyorsanız, B planım yok. 2009’da Sabah Gazetesi’nde çalışırken Fatih Altaylı ve Doğan Satmış “Hadi Esin, Habertürk’ü kuruyoruz, gel” dediklerinde bir saniye bile düşünmedim. Pişman mıyım? Asla! İyi ki gelmişim. İyi ki bu deneyimi yaşamışım. İyi ki burada olmuşum. Biz öyle güzel bir ekiptik ki, öyle güzel ve farklı işler yaptık ki bugün olsa yine gelirdim. Ve bence hâlâ harika bir ekip olarak tam da zirvede bırakıyoruz.

Ne güzel bir ekiptik

Bülent İpek ve Mehmet Çalışkan ile 1995 yılından beri birlikteyiz. İnşallah bundan sonra da bir yerlerde yollarımız kesişir. Artık çalışma arkadaşım değil ailem oldunuz. Kadir Kaymakçı köşemin isim babası. Kendisi kitap gibidir, oku oku bitmez. Özel bir şahsiyet. İyi bir dost. Oben Budak, her eve lazım insan. Hayatınızda mutlaka olası. Mustafa Doğan eski ekipten kalanlardan. İyi ki kalmışsın Mustafa. Arif Hür geç tanıdım, inşallah hiç kaybetmem. Ece Saruhan, nazlımız, kıymetlimiz. Ve tüm ekibim. Habertürk Magazin ne güzeldik. Mis gibiydik. Harbi güzeldik.

Görüşmek üzere...

Mevlânâ “Düne ait ne varsa dünle beraber gitti. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” demiş. Evet, şimdi yeni şeyler söylemek zamanı. Sil baştan başlamak gerek yeniden her şeye. Dijital dünyaysa dijital dünya o zaman. Her döneme ayak uydurmak, çağ ne istiyorsa onu vermek gerek. Habercinin görevi budur. Görevimiz bunu gerektiriyorsa bunu yapacağız. Sonuçta biz haberciyiz. Görevimiz olan haberi, nerede olursan ol, en doğru şekilde sunacaksın. Şartlar nasıl müsaitse. Şartlar seni dijital dünyaya itiyorsa, oradan vereceksin. Bitti. Hadi o zaman daha yeni başlıyoruz. Bu bir son değil, yeni bir başlangıç. Görüşmek üzere...

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR