Önümüzdeki hafta Alaçatı Ot Festivali var. Küçük butik otellerde şimdiden yer kalmamış. Birçok kişi bana "Yer bulamıyoruz yardım et" diyor. Bu demek oluyor ki festival yine tıklım tıklım olacak. Önümüzdeki hafta Alaçatı'dan bildireceğim. Bakalım bu sefer nasıl geçecek ve hangi otlu börekler mönülere eklenmiş. Malum geçen sene de yazmıştım. "Ot Festivali" adını değiştirip "Börek Festivali" yapmalılar. Çünkü festivalde çarşı pazar börekten geçilmiyor.




Bodrum hattında da hareketlilik başlıyor. Bu sene İstanbul'un gözde mekânlarından Hazine ve Klein Bodrum'da olacak. Daha önce de yazmıştım. Hazine Yalıkavak'ta, Klein Gümbet'te açacak kapılarını. Meraklısına.




Şebnem Ercantürk ve Murat Özalp'ın büyülü oteli Türkbükü'ndeki Bella Sombra'da bu sene değişiklikler olacak. İkili harıl harıl çalışıyor. Otelin içinde yeni mekânlar açılacak.




Yazıcılarda bu sene Bodrum'da üçleyecek. Bodrum'un içinde Grand Yazıcı ve Torba'da beach otelleri bulunan Yazıcılar, üçüncü oteli Türkbükü'nde açıyor. 19 odalı otelin tüm sorumluluğu Gülay Kamaz'a ait. Gülay çalışmaya başlamış bile. Bu yaz Türkbükü'nde ciddi hareketlilik olacak gibi.




Sınırlarını ne kadar zorlayabilirsin?




Bir sene önce bu köşede bahsetmiştim, Victoria Beckham'ın makyaj çantasını istediği model Bentley'ye monte ettirdiğini. Uzakdoğulu bir işadamının eşinin, sürekli kullandığı oje rengini arabanın iç aksesuvarında istediğini. Kulağa tuhaf geliyor ama böyle bir arabaya sahip olunca sınırlarınızı ister istemez zorluyormuşsunuz. Ya da benim gibi kullanırken ne kadar zorlayabilirsiniz onu düşünüyorsunuz. İstekleri duyunca her seferinde "Vay be hiç aklıma gelmemişti" diye şaşırıyorum. Audi-Bentley, Lamborgini Genel Müdürü Gino Bottaro ve Pazarlama Yöneticisi Ebru Belen ile ikinci kez bu deneyimi yaşattılar bize. Gerçekten keyifliydi. 24 saat hızlandırılmış kısa bir Berlin gezisinde dört farklı modeli deneyimledik. Ben deneyimimi paylaşırken birçok kişi de "Esin ben de almak istiyorum. Bana indirim yaparlar mı?" diye mesaj attı. Klasik espri. Peki bu otomobili kullanırken neler mi yaşıyorsunuz?




-Kadını, erkeği, küçüğü, büyüğü herkesin gözü sizde oluyor.




-Yolda herkes size yol veriyor.




-Sol şerit hep sizin.




-Direksiyonda omuzlarınız kabarıyor.




Avrupa'nın nesini mi kıskanıyorum?




1-Yollarını.




2-Bisiklet kullanımının yaygınlığını.




Geçen sene de bu düşünceyle ayrılmıştım seyahatten. Çünkü markanın ‘communications manager'ı Sebastian Michel bize harika bir rota çiziyor. Kıyıda köşede kalmış gizli bölgelere götürüyor. Böyle olunca daha da sinirleniyorsunuz. Avrupa'nın kıskandığım sadece iki güzel yanı var: Bisikletleri ve güzel yolları. Onun dışında bizim memleketimiz cennet. Dört mevsim yaşanıyor, güzel, güneşli. Daha ne olsun. Kışı ayrı güzel, yazı ayrı, baharı ayrı, sonbaharı ayrı. Keşke biz de bisiklete özgürce binebilsek. Daha rahat olabilsek. İstanbul'da bisiklet kullanıyorum ama zorlanıyorum. Neden mi?




1-Arabalar yol vermediği gibi bir de sıkıştırıyorlar.




2-Bisiklet yolu olmadığı için kullanmak inanılmaz zor.




3-Gündüz kendimi zorlarım ama gece hayatta kullanamam korkarım.




Mekânlarda erkek kadın oranı




Bir günlük Berlin turunda geceleri yaşamadım dersem yalan olur. İki mekâna gittim, hızlıca anlatıyorum. İlkinde bizi kapıda on dakika beklettiler. Mekân kalabalık olduğu için değil. İçerde ne kadar erkek ve kadın olduğuna bakıp bizi ona göre aldılar. Mekândaki kadın ve erkek oranını dengelemek içinmiş. Tuhaf Avrupalılar. İkinci mekânda ise erkek sayısı o kadar fazlaydı ki kadın göremedim.







İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR