Yaşım 45 ama ruhum 25




BU sözleri ben değil bu hafta röportaj yaptığım Yeşim Salkım söylüyor. Yaşını asla saklamadığını belirten Yeşim Salkım "45 olabilirim ama ruhum 25" diyor. Bayılıyorum böyle kadınlara. Benim annem de sık sık "Ben 65 olabilirim ama kendimi çok genç hissediyorum" diyen kadınlardan. Harika kadınlar bunlar harika. Sanırım bu kadınların bu durumu da erkekleri korkutuyor işte. Ne oluyor bu kadınlara. Aman Allah'ım durumundalar. Ve o yüzden de sürekli "Eşit değiliz" laflarını gündemden düşürmüyorlar. Hatta bu lafı unutmamamız için sürekli gündeme getiriyorlar. Varsın getirsinler. Tabii ki eşit değiliz. Bizim daha fazla artılarımız var. En azından çocuk doğurabiliyoruz gibi klişe bir sözü hatırlatayım bari. Ve üstelik "Her kadın anne olmak zorunda değil" düşüncesi ile doğurabilecekken de doğurmamayı tercih edenlerimiz bile var. Bunun en başında da ben geliyorum. Geçen gün karşılaştığım 50'lilerine yaklaşmış ve hala fıstık gibi olan bir hanım da aynı benim durumumda. Hiç çocuğu olmamış, doğurmak istememiş. Ve bundan da hiç şikayetçi değil. Zaten bütün çocuklar bizim öyle değil mi? ha doğurmuşuz ha doğurmamışız. Üstelik böyle bir gücümüz varken de doğurmamayı tercih etmekte ayrı bir ayrıcalık. Bu arada ben de 38 yaşına olacağım 2015'de ve hala kendimi 28 hissediyorum. Hatta o yaşa kendimi kapattım. 50 de olsam 60 da olsam 28 hissedeceğim.




Mezuniyet hediyesi estetik




BU anneleri anlamak mümkün değil. Geçen gün ünlülerin de gözde doktoru estetik cerrah operatör doktor Serhat Tuncer ile sohbet ediyoruz. Malumunuz estetik ameliyatın yaşı bir hayli düştü. Genç kızlar çatır çatır bıçak altına yatıyor. Benim orada olduğum gün gencecik bir genç kız dudaklarını yaptırdı. Doktor bey "Tamam daha fazla yapmayacağım" dediyse de kız "Daha fazla" diye yalvarıyordu. Üstüne de suratına dolgu yaptırmak istedi. Doktor bey yapmadı. Ben tabii meraklı Melahat doktor beye "Gençler en çok nerelerini yaptırıyor" dedim. En çok meme ve burun yaptırmak istiyorlarmış. Ama tabii bunların hepsi de anneleri ve babaları tarafından mezuniyet hediyesi oluyormuş. Genellikle de anneleri yön veriyormuş. E genellikle son dönem anneler kızlarının zengin bir koca bulmasını ya da oyuncu olmasını istediklerini düşünürsek bu revize hiç de fena değil. Ama keşke çocuklarınız belli bir yaşa gelene kadar onların bu tarz şeyler yapmasına izin vermesiniz. Ne hoş olur, pek güzel olur.



Son günlerde




-Bu Tarz Benim'i izlemek için evinde oturan erkek arkadaşlarım var.




-Kerem Bürsin'in fanatik hayranı olup hatta "O ne yapsa izlerim" diyen birçok kişinin "Şeref Meselesi" ni izlemeyenler var.




-Deniz Seki'nin tahliye olacağına inanan çok tanıdığım var.




-Kıvanç Tatlıtuğ'un en yakın zamanda ekranlara dönmesini isteyen tanıdıklarım var. Çünkü onsuz çok eksik olduğunu düşünüyorlar.




-Son günlerde bu makyaj yapmama durumunu çok abarttığını düşünen tanıdıklarım var. Mesela Medcezir'de Şebnem Dönmez'in artık bir göz kalemi sürmesi gerektiğini düşünler var. Ben de aynı düşüncedeyim. Bu hafta izledim. Biraz sadelik abartılmış gibi. Bir göz kaleminden bir şey olmaz.




-Medcezir demişken uzun süredir ilk kez bu hafta izledim. Herkes kapı dinliyor. Bu kötü bir alışkanlık. Yeni nesil pek fazla diziyi izliyor. Aman dikkat.






Ece'nin yemekleri




Gelişimlere pek bir açık olduğunu düşündüğüm Hardal'ın patronu Uğur Karabayır, Ece Vahapoğlu ile bir iş ortaklığına girmiş. Nişantaşı'ndaki mekanında Ece Vahapoğlu'na mönüsünde bir yer ayırmış. Geçen buluştuk. Ece'nin önerdiği diyet yemekleri tattık. Pek güzel olmuş. Tadından yenmiyorlar. Diyet gibi de değil. Oldukça keyifli. Aklınızda bulunsun derim. Bu arada Ece'nin sürekli, koşma, atlama, tırmanma hallerine de bayılıyorum. Sonuç olarak bu işten para kazanıyor ve öyle yaşaması gerekiyor. Yani en doğrusun yapıyor. Atlamaya, zıplamaya, koşmaya devam Ece.







İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR